Türkiye ve Ermenistan, 1993’ten bu yana kapalı sınırların açılması ve diplomatik ilişkilerin tesis edilmesini içerecek yeni bir normalleşme adımını attıklarını açıkladı.
İki tarafın atayacağı özel temsilcilerin normalleşme için bir yol haritası oluşturmaya çalışacakları, parametreler üzerinde uzlaşılması durumunda 2009’da imzalanan iki protokole benzer anlaşmaların gündeme geleceği kaydediliyor. Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasının Rusya Federasyonu’nun bölgedeki nüfuzunu zayıflatma amacıyla başta ABD ve AB olmak üzere Batı bloku tarafından desteklendiği değerlendiriliyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 27 Aralık’ta Ankara’da Yıl Sonu Değerlendirme Toplantısı’nda yaptığı açıklamada, “Ermenistan’la normalleşme bağlamında karşılıklı özel temsilciler atadık. İstanbul-Erivan charter uçuşları da yakında başlayacak” dedi.
Çavuşoğlu daha önce eski Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç’ın, Ermenistan Özel Temsilcisi olarak görevlendirileceğini açıklamıştı.
Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vaan Unanya da “Ermenistan Parlamentosu Başkan Yardımcısı Ruben Rubinyan, Ermenistan ve Türkiye arasındaki diyalog süreci kapsamında özel temsilci olacak” demişti.
Türkiye, 2020 sonunda yaşanan ve Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’da Azerbaycan’a karşı yenilgisiyle sonuçlanan savaşın hemen ardından Erivan ile ilişkilerin normalleşmesine hazır olduğu mesajlarını vermeye başlamıştı. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan da ülkesinde düzenlenen seçimleri kazanmasının ardından yaptığı açıklamalarda, Türkiye ile önkoşulsuz diyaloğa hazır olduğunu söylemişti.
ABD’nin Ankara-Erivan arasında yeni bir diyalog sürecinin başlatılması için devreye girdiği, konunun ABD Başkanı Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Roma buluşması ve dışişleri bakanları Anthony Blinken ve Mevlüt Çavuşoğlu arasında ele alındığı biliniyor.
Bu kapsamda, Ankara-Erivan arasındaki diyalog süreciyle ilgili ilk somut açıklama Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’ndan geldi. Bakanlığının 2022 bütçesi görüşmeleri sırasında TBMM Genel Kurulu’nda konuşan Çavuşoğlu, tarafların normalleşme için özel temsilciler atayacakları bilgisini verdi.
Dışişleri Bakanı, bundan sonra Rusya aracılığıyla Ermenistan ile temasa geçilmeyeceğini kayda geçirdi.
Azerbaycan’ın Türkiye ile Ermenistan’ın attığı adımı “isabetli” bulduğunu belirten Bakan Çavuşoğlu, “Biz her konuyu Azerbaycan’la koordine ediyoruz, konuşuyoruz, onlarla beraber karar veriyoruz; özel temsilci atıyoruz, büyükelçilik değil. İleride normalleşirse, Ermenistan bu son yaşananlardan ders alıp barışı, huzuru tercih ederse yarın büyükelçilik de açılabilir bu normalleşme sürecinde. Bu konuda da yine Azerbaycan’la birlikte karar veririz” diye konuştu.
Ermenistan da, Türkiye ve Azerbaycan’ı Nahçıvan özerk bölgesi üzerinden birbirine bağlayacak olan koridora karşı çıkmasına karşın, özel temsilci atayarak, diyalog sürecini engelleyen taraf olmayacağını da göstermiş oldu.
Özel temsilciler yol haritasını belirlemeye çalışacak
Özel temsilcilerin, doğrudan diyalog yoluyla ilişkilerin normalleşmesine ilişkin bir yol haritasını oluşturmaya çalışacakları kaydediliyor. Türkiye ile Ermenistan arasında 2009’da imzalanan ancak sonuçlanmayan normalleşme sürecinde İsviçre arabulucu olarak devredeydi. Yapılan görüşmeler sonucunda dönemin Türk ve Ermeni dışişleri bakanları, Ahmet Davutoğlu ve Edward Nalbantyan, diplomatik ilişkilerin tesisi ve ikili ilişkilerin her alanda geliştirilmesini içeren iki protokole imza atmıştı.
Protokol, 1993’ten bu yana kapalı olan sınırın anlaşmaların yürürlüğe girmesinden iki ay sonra açılmasını, tarafların karşılıklı olarak toprak bütünlüklerine saygı anlayışıyla hareket ederek, anlaşmazlıkları diyalog yoluyla çözme iradesinin altını çiziyordu. Buna göre, Türkiye ve Ermenistan siyasi istişareleri hemen başlatıp ekonomik, ticari, ulaştırma ve diğer alanlarda işbirliği yapmayı da kararlaştırmıştı.
Ancak Azerbaycan’ın Ermenistan’ın Dağlık Karabağ topraklarını işgal ettiği sürece Türkiye’nin bu ülkeyle normalleşme adımı atmasına verdiği sert tepki ve Ermenistan’da aşırı milliyetçi grupların yönetimine kurdukları baskı nedeniyle söz konusu protokoller yürürlüğe girmemişti. Tarafların yol haritasında uzlaşmaları durumunda 2009’dakilere benzer yeni protokollerin gündeme gelmesi ve normalleşmenin hukuki ve siyasi altyapısının tamamlanması öngörülüyor.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da milletvekillerinin sorularını yanıtlarken, sürecin belirlenen şekilde ilerlemesi durumunda tarafların karşılıklı olarak büyükelçi atama aşamasına gelebileceklerini kaydetti.
Bu kez arabulucusuz deneyecekler
Diplomatik kaynaklara göre, Türkiye ve Ermenistan normalleşme sürecini bu kez arabulucusuz gerçekleştirmeye çalışacak. Tarafların, 2009 sürecinde rol oynamış olan İsviçre ve diğer Batılı ülkelerin çabalarına teşekkür ettikleri ancak bu yeni süreci doğrudan diyalogla yürütme kararı aldıklarını ilettikleri kaydediliyor.
Bu süreçte 2009’da imzalanan Zürih Protokolleri’nin Türk ve Ermeni kamuoylarında olumsuz bir algı bıraktığı dolayısıyla bu belgelerin yerine yeni anlayışla hazırlıklar yapılması eğiliminin olduğu da kaydediliyor. Ancak kaynaklar, Ermenistan’daki iç sorunlar ve Rus ağırlığının Erivan’ın hareket alanını daraltabileceği kaygısını dile getiriyor.
1915 olayları gündemde kalacak mı?
Türkiye-Ermenistan normalleşmesinin en zorlu başlıklarından biri, Erivan’ın 1915 olaylarını “soykırım” olarak nitelemesi ve Türkiye’den bunu kabul ederek özür dilemesini beklemesi olarak görülüyor.
Erivan ayrıca, başta ABD ve Fransa’daki diasporaları aracılığıyla yaptığı uluslararası kampanyalarla daha fazla ülke ve parlamentonun 1915 olaylarını soykırım olarak tanımasına çalışıyor. 20 Ocak’ta görevine başlayan ABD Başkanı Joe Biden’ın ilk 24 Nisan açıklamasında önceki başkanlardan farklı olarak açıkça “soykırım” ifadesini kullanması, Ermeni diasporası ve Erivan tarafından olumlu bir gelişme olarak görülmüştü.
Türkiye ise 1915 olaylarının soykırım olarak tanımlanmasına şiddetle karşı çıkıyor ve tarihi olayların tarihçiler ve uzmanlar tarafından değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Türkiye ve Ermenistan’ın hem devlet düzeyinde hem de haklar düzeyinde yaşanan bu derin tarihsel karşıtlığın normalleşme sürecini gölgelememesi anlayışında oldukları kaydediliyor. Ermenistan hükümetinin, muhalefetin tepkisine rağmen, Türkiye ile “önkoşulsuz” diyaloğa hazır olduğunu iletmesi Erivan’ın bu konuda yaklaşımını gösteren bir mesaj olarak değerlendiriliyor.
Tarafların 2009 sürecinde de bu konuyu öne taşımadıkları, hazırlanan protokollerde konuyu tarihçilere bırakma uzlaşısında bulundukları anımsatılıyor. İlişkilerin geliştirilmesine ilişkin 2009 protokolünde “iki halk arasında karşılıklı güvenin yeniden tesis edilmesi amacıyla, mevcut sorunların tanımlanmasına ve tavsiyelerde bulunulmasına yönelik olarak, tarihsel kaynak ve arşivlerin tarafsız bilimsel şekilde incelenmesini de içerecek şekilde bir diyaloğun uygulamaya konulması için Türk, Ermeni ve aynı zamanda İsviçreli ve diğer uluslararası uzmanların da yer alacakları tarihsel boyuta ilişkin alt komisyon kurulması” kararı alınmıştı.
Tarafların bu konuyu yine aynı anlayışla mı yoksa yeni bir çerçevede mi ele alacakları özel temsilcilerin yapacakları görüşmelerin ardından belirlenecek.
Rusya’nın nüfuzunun azaltılması hedefleniyor
Türkiye-Ermenistan normalleşmesinin hedeflerinden biri de Rusya’nın hem Ermenistan üzerindeki baskısı hem de Güney Kafkasya’daki ağırlığının azaltılması olarak görülüyor. ABD’ye ve Batı’ya yakınlığıyla bilinen Paşinyan’ın Azerbaycan’a savaşı kaybetmesine karşın seçimleri kazanıp iktidarını yenilemesi de Ermenistan halkının Batı’ya açılım çabalarına desteği olarak değerlendiriliyor.
Washington da bu nedenle Ankara-Erivan normalleşmesini destekliyor ve tarafları doğrudan diyalog için teşvik ediyor. Azerbaycan-Ermenistan çatışmalarının durmasının ardından AB’nin de taraflar arasında diyalog için daha çok devreye girdiği gözleniyor. Ukrayna nedeniyle Rusya ile büyük bir gerilim yaşayan Batı bloku, Türkiye-Ermenistan normalleşmesini bu stratejik açıdan da önemsiyor.
Türkiye de Azerbaycan ile oluşturduğu güçlü siyasi, askeri ve ekonomik ortaklığı Güney Kafkasya’ya yayma amacında. Bu adımları atarken Rusya’yı devre dışı bırakmamaya da özen gösteren Türkiye, Dağlık Karabağ savaşı sonrasında önerdiği 3+3 formatlı Güney Kafkasya siyasi istişare mekanizmasının (Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Rusya, Türkiye ve İran’ı kapsıyor) ilk toplantısına Moskova’nın ev sahipliği yapmasına ses çıkarmamıştı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, savaşın sonlanması ve ateşkesin imzalanması sürecinde önemli rol oynamış ve sonrasında da Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i Moskova ve Soçi’de zaman zaman buluşturmuştu.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***