Türk Lirası’nın da tüm diğer para birimleri gibi 4 asal işlemi vardır:
1) Alım-satım aracı olmak (Mal döngüsüne aracılık etmek)
2) Ödeme aracı olmak (Çek, senet vb.)
3) Kredi aracı olmak (Kısa ve uzun vadeli tüketici ve yatırım kredileri vb.)
4) Tasarruf ve servet biriktirme aracı olmak.
Mali sermaye ülkelerine ait dolar, euro, sterlin, yen gibi para birimlerinin, ek olarak bir de ‘rezerv parası’ olma işlevi vardır. TL dahil tüm diğer para birimleri, uluslararası kapitalist sistemde, rezerv paralarıyla ölçülür, reel değerleri onlara bağlı olarak saptanır.
Erdoğan devalüasyonları sonucunda, Türk lirasının 4 asal işlevinden dördünde de önemli bozulmalar meydana geldiğini görüyoruz. Üst üste iki ‘Kara Salı’ yaşayan ekonomide, TL sadece büyük bir değer kaybına uğramakla kalmadı, işlev kayıplarına da uğradı.
Tasarruf aracı olma işlevi bakımından TL cinsi tasarruflardan büyük bir kaçış olduğunu gözlemleyebiliriz. Banka mevduatlarında TL’nin payı yüzde 39’a kadar düştü. Mevduatın yüzde 61’i döviz cinsinden tutuluyor. Ama banka dışında, ev kasalarında, ‘yastık altında’ veya yurtdışı banka hesaplarında (vergi cennetleri dahil) tutulan büyük bir döviz kitlesi daha var. Yine altında ve altın hesaplarında, Bitcoin ve diğer kripto paralarda tutulan tasarruflar var. Neticeden TL cinsi mevduatı ve Hazine hahvillerini bir yana, döviz/altın/kripto para varlıklarını diğer yana yazdığımızda, Türkiye’deki toplam tasarrufların ancak çok cüzî bir kısmının TL cinsinden tutulduğunu hesaplayabiliriz. Enflasyonun hala altındaki negatif faiz oranları TL’yi bir tasarruf aracı olmaktan çıkarmış görünüyor.
Peki, kredi parası olarak TL’nin durumu nedir?
Kısa vadeli ticari kredilerde ve tüketici kredilerinde hala TL cinsinden krediler görülmekle birlikte, uzun vadeli, yüksek hacimli ve özellikle yatırım kredilerinde döviz cinsinden krediler ağırlık kazanmış görünüyor.
Düşünün ki, teorik olarak geri ödeme riski bulunmadığı varsayılan Türkiye Hazinesi dahi, kendi yurttaşlarından dövizle borç alıyor. Döviz gelirleri bulunmayan şirketler de döviz kredisi alabiliyor ve almak durumunda kalıyor. Son devalüasyonlardan sonra kısa vadeli faizler sunî biçimde aşağı çekildiği için, bankaların TL kredisi vermesi, zarar etmekle eş anlamı anlamlı hale geldi. Örneğin konut kredisi faizleri yüzde 15 civarında ama 2 yıllık Hazine Tahvili faizi yüzde 21. Üstelik konut kredilerinin geri ödenmeme riski de var. Siyasi zorlama olmasa bankalar şu ortamda TL cinsinden kısa vadeli ticari ve tüketici kredilerini de alabildiğine kısarlar. Toparlarsak Erdoğan, devalüasyonlarının ve negatif reel faiz ortamının sonucunda, kredi aracı olarak da TL’nin işlevinde erozyon yaşanıyor.
TL ÇEKLER, SENETLER GEÇMİYOR
Gelelim ödeme aracı olarak TL’nin durumuna… Normal şartlarda toptan ticaret ve sanayi üretiminin büyük oranda çek, senet gibi ödeme araçları üzerinden döndüğü, bilinen bir gerçektir. Ancak son devalüasyonlar, bu alanda da TL’nin işlevselliğini sınırlamış görünüyor. İstanbul Tüccarlar Kulübü Başkanı İlker Önel’in açıklamasına göre; zaten bir süredir vadeli satışların kesildiği piyasada, 1 Aralık itibariyle TL cinsi çekler de kabul edilmemeye başlamış: “Çekleri sadece döviz kabul ediyorlar, TL ile çek almıyor kimse. (Cumhuriyet, 02.12.2021). BEYPER Başkanı Ali Yıldız’a göre ise; “Çekleri TL’den iptal edip döviz bazlı yaptıranlar var. Senetle ve tahsilatla sıkıntı yaşayanlar, senetli işleri azaltmaya çalışıyorlar.” (BirGün, 04.12.2021). Bu veriler, vadeli ödeme aracı olarak da TL’nin işlev yitimine işaret etmektedir.
FATURALAR DOLAR VE AVRO İLE KESİLİYOR
Nihayet alım satım aracı olma işlevini, ya da fiyatlama ve nakit ödeme işlemine gelirsek… Günlük çarşı-pazar alışverişinde (perakende piyasalarında) henüz TL kullanımında ciddi bir sıkıntı görünmese de, toptan ticarette, hammadde ve ara mal ticaretinde ve gayrimenkul satışlarında TL cinsinden fiyat oluşumunda ciddi sorunlar yaşandığı görüyoruz. Yine İlker Önel, “Özellikle demir, plastik, sac gibi sektörlerde dolar ve avro faturalar kesilmeye başlandı. İthal ürünlerde kimse fiyatlama yapamıyor” diyor.
TOBB Hazır Giyim Meclisi Başkanı Şeref Fayat ise sadece ithal ürünler için değil, Türkiye’de üretilen ürünler için dahil tahsilatların dolar ve avro cinsinden yapıldığını söylüyor (BirGün, 04.12.2021). Ege İhracatçı Birlikleri Başkanı Jale Eskinazi şunları söylüyor: “Piyasada TL ile iş yapmamaya başlandığını duyuyoruz.
Tarımda bile dövizle mal satılıyor artık.” Mobilya Sanayicileri Derneği Başkanı Mustafa Balcı; “’Para vereyim hammadde alayım’ diyorum, fiyat vermiyor. Mal satmak istemiyor piyasa, stok yapmaya çalışıyor. Mesela son 10 günde sünger yüzde 35 zamlandı ama para versek de alamıyoruz” diyor.
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Taner Yüzgeç, başta demir olmak üzere metal ürünlerde fiyatlama yapılmadığını, bu sebeple konut arzının durduğunu ve konut fiyatlarının yükseldiğini belirtiyor (Son 3 aktarım Cumhuriyet, 02.12.2021). Mint Yapı YK Başkanı Sefer Altınoğlu’na göre ise, “Dairenin fiyatı dolar olarak belirleniyor, herkes gücü dahilinde dolara endeksli hareket etmeye başladı” (BirGün, 04.12.2021).
Bütün bu ve benzeri verileri birleştirdiğimizde TL’nin toptan ve sınaî alım-satım piyasalarında fiyatlama yapmakta kullanılmasının çok zorlaştığını saptayabiliriz. TL’nin yitirdiği bu işlevleri de ‘daha güvenilir’ sayılan dolar ve avro üstleniyor. Sadece çek ve senetler değil faturalar da döviz cinsinden düzenleniyor.
Anlaşılan AKP iktidarının verdiğini iddia ettiği ‘ekonomik kurtuluş savaşı’, aslında ‘TL’den kurtuluş savaşı’ imiş meğer! Eskiden “TL’ye yatırım yapan kaybetmez” diyorlardı Şimdi TL’de kalanı büyük zararı uğratıyorlar. Bu yüzden TL cinsinden tasarruflar eriyor. TL çekleri, TL senetleri, Türkiye piyasasında geçmiyor. Bankalar TL cinsinden kredi vermek istemiyor. Toptan alım-satımlarda TL cinsinden fiyat verilemiyor, faturalar dolar/avro cinsinden ya da dövize endekslenerek kesiliyor. Gidişat, sadece tasarruflarda değil, cari işlemlerde de tam dolarlaşmaya doğru toptan ve sınaî alışverişte, vadeli ödeme araçlarında da, tıpkı tasarruflarda olduğu gibi TL’nin yerini dolar ve avro alıyor.
TL’nin değer kayıpları emeği ile geçinenleri yoksullaştırıp dolarzadeleri zenginleştirirken; TL’nin işlev kayıpları ise Türkiye’nin ABD ve AB ekonomik-mali bağımlılığını derinleştiriyor.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***