Türkiye Barolar Birliği (TBB), 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. TBB’nin açıklamasında, 10 Aralık’ın insanlık tarihinin dönüm noktalarından birini simgeleyen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ilan edildiği gün oluğu hatırlatıldı. Açıklamada, 10 Aralık’ların bir süredir hem dünyada hem de Türkiye’de insan haklarının ve evrenselliğin yüceltildiği değil, insan hakları savunucularının ve hukukçuların sürekli artan bir şekilde kaygılarını aktardıkları özel günlere dönüştüğü ifade edilerek şöyle denilidi:
‘İNSAN HAKLARI DEVLETİN İÇ İŞİ OLARAK GÖRÜLEMEZ’
“Ne yazık ki 10 Aralık 2021 de bu endişe verici eğilimin devam ettiği bir insan hakları günüdür.
Evrensel Bildirge, adından da anlaşılabileceği üzere insanların zamana, mekâna, dine, dile, milliyete, ırka, etnik kökene, cinsiyete, cinsel yönelime bağlı olmaksızın ve hepsinden önemlisi devletlerin tanımasından bağımsız şekilde, evrensel ve doğal haklara sahip olduğu düşüncesi ile hazırlandı. II. Dünya Savaşı’nın insanın temel hak ve özgürlüklerini devletlerin milli hukuklarının insafına bırakılamayacağını gösteren acı deneyimlerine bir tepki olarak hazırlanan bildirgenin kaçınılmaz sonucu, insan haklarının devletlerin iç işi olarak görülemeyeceği, insanlığın ortak sorunu olarak tanınması gereğidir.
Ne var ki bu evrensellik ilkesi, günümüz dünyasında yükselen popüler otoriter rejimlerin ‘yerellik, millilik’ iddiaları ile ciddi bir şekilde aşındırılmaktadır. İnsanı değil belli siyasi görüşleri, milliyetleri, dini inançları merkezine alan ve bu gruplara dahil olmayanların eşit haklara sahip olma haklarını inkâr eden bu küresel yeni akım, özgürlük/güvenlik dengesini de sürekli bir şekilde özgürlük aleyhine bozma konusunda tereddüt etmemektedir.
‘2021 ÇOK CİDDİ GERİ ADIMLARIN ATILDIĞI BİR YIL’
Ne yazık ki 2021 yılı, ülkemizde de insan hakları alanında çok ciddi geri adımların atıldığı bir yıl olarak akıllara kazındı. Türkiye Cumhuriyeti, bu yıl en başta gururla adını verdiği ve kadına yönelik şiddete ilişkin en önemli uluslararası belge sayılan Avrupa Konseyi’nin İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı bir şekilde çekildi. Gerileme bu adımla sınırlı kalmadı. Türkiye, buna ek olarak siyasilerin hukuk devleti ve yargı bağımsızlığını hiçe sayan açıklamalarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını tanımayacağını ve uygulamayacağını ilan etti. Bu ısrar ve kural tanımazlık, Türkiye’yi Avrupa Konseyi tarihinde ikinci kez Bakanlar Komitesi’nin ihlal usulüne başvurduğu üye devlet konumuna getirdi.
‘EVRENSEL İNSAN HAKLARI DEĞERLERİ DAHA GÜÇLÜ ŞEKİLDE SAVUNULMALI’
Türkiye Barolar Birliği gerek dünyada gerekse ülkemizde otoriterliğin ve kural tanımazlığın yükseldiği, hukuk devleti ilkesinden uzaklaşıldığı, yargı bağımsızlığının aşındığı bu dönemde umutsuzluğa yer olmadığının, tam tersine evrensel insan hakları değerlerini daha güçlü şekilde savunmanın gerekliliğinin bilincindedir. Her avukat, işinin gereği olarak aynı zamanda bir insan hakları savunucusudur. İnsan hakları, evrensel bildirgede ifadesini bulduğu üzere medeni ve siyasal haklar ile ekonomik, kültürel ve sosyal hakların birbirini tamamladığı ve birbirine dayandığı bir bütün olarak anlaşılmalı ve savunulmalıdır.
Uluslararası standartların Türkiye’de hayata geçirilmesi ve uygulanması, başta AİHM olmak üzere insan hakları mekanizmalarının kararlarının bağlayıcılığının ‘amasız’ ve ‘fakatsız’ kabulü, Türkiye Barolar Birliği’nin insan haklarının evrenselliği ilkesinin hayata geçirilmesi için olmazsa olmaz olarak gördüğü hedeflerdir.
Dünyanın en büyük hukuk örgütlerinden biri olan Türkiye Barolar Birliği, insanlığın ortak değeri olan hak ve özgürlükleri savunmak için baskıcı yönetim anlayışlarının karşısında demokrasiyi ve insan haklarını en güçlü şekilde savunmaya devam edecektir.” (ANKA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***