Günlük yaşamda bazen bilerek, bazen de hiç farkında olmadan kanserojen maddelerle iç içe yaşadığımızı belirten İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk, “Bu yüzden sağlığımız büyük bir tehdit altında” dedi. Çağın vebası olarak nitelendirilen kanser gelişiminde, genetik faktörlerden çevre kirliliğine, sigaradan yanlış beslenmeye kadar birçok faktör rol oynuyor.
Sözcü’de yer alan haberde Prof. Dr. Osman Erk, kanseri tetikleyen nedenleri ve alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
SİGARA
4 bine yakın kimyasal madde içerir ve bunların içinde 50 kadarı kanserojendir. Sanıldığının aksine nikotin kanserojen değil, bağımlılığa neden olan kimyasal bir maddedir.Sigaradaki en önemli kanserojen madde PAH’lardan (Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar) 3,4 benzopirendir. Sigaranın yanı sıra pipo, puro ve nargile de kullanılan miktar ve süre ile doğru orantılı olarak kanser riskini artırmaktadır. Kanser yapıcı etkisi tamamen bırakılsa bile 15 yıl kadar devam etmektedir.
ALKOL
Tüketimi doz ve süreyle orantılı olarak kanseri tetiklemektedir. Yanında sigara içimi de söz konusu ise bu risk büyük oranda katlanmaktadır. Günde iki kadehten fazla alkol kanser riskini artırır.
DDT
Kuvvetli bir böcek öldürücü olan bu beyaz tozun kullanımı yasaklanmıştır. Kullanıldığı yıllarda özellikle kırsal bölgelerde yaşayan insanlarda kansere yol açmıştır. İlacı tarımsal amaçlarla kullananlarla birlikte; besinlere ve sulara karışarak kanserojen etki yaratmıştır.
VİRÜS
Tüm kanserlerin yüzde 15-20’sinden viral enfeksiyonlar sorumludur. Bunlar Human Papilloma Virus (HPV), Hepatit B Virüsü (HBV), Helicobakter Pylori, Epstein Barr Virüs (EBV) ve AIDS virüsleridir. Böbrek üstü bezi, rektum, mesane, meme kanseri ve servikal kanserlerin bir veya daha çok virüslerle ilgili olduğu anlaşılmaktadır.
OBEZİTE
Metabolik sendrom (metabolik hastalık); obezite ve göbeklilik, şeker hastalığı, hipertansiyon, kanda lipidlerin yüksek olması ve iyi huylu kolesterolün düşük olması ile karakterize bir klinik durumdur. Bu sendrom ile kanser gelişimi arasında yakın bir ilişki olduğu saptanmıştır. Özellikle erkeklerde pankreas, kadınlarda kalın bağırsak ve meme kanserlerinin nedenleri arasındandır.
RADYASYON
Yüksek seviyede radyasyonun hormon dengesini bozabileceği, oksidatif strese neden olabileceği, bunların sonucunda da kansere davetiye çıkarabileceği bazı araştırmalarla ortaya konmuştur.
PAH
Dizel ve benzin motor egzozları, tütün ve tütün ürünleri, gıdaların kızartılması sonucu oluşan duman PAH (Polisiklik Aromatik Hidrokarbonlar) içerir ve kanserojendir. Mangalda pişirilen etlerde, döner yapımı sırasında yüksek oranda PAH oluşur.
ASBEST
Solunum yolu veya içme suları ile vücuda girdiğinde kansere yol açmaktadır. Özellikle çimento ve tekstil sektöründe, ısı ve ses izolasyon maddelerinde, otomobil fren balatalarında ve gemi sanayiinde yoğun olarak kullanılır. Çok düşük oranda asbest soluduğumuz havada ve içtiğimiz su kaynaklarında mevcuttur. Eski binaların yıkımı sırasında ortaya çıkan asbestli tozların solunması kanser riskini artırır.
BENZEN
Petrol ürünleri, boya, cila ve yapıştırıcı maddelerin içinde bulunur. Yasak olmasına rağmen hali hazırda bazı ayakkabı ve deri eşya atölyelerinde yapıştırıcı olarak kullanılır. En önemli yan etkisi kemik iliği hastalığına yol açması ve kansere neden olmasıdır.
DİOKSİNLER
Endüstriyel ve evsel katı atıklarının işlenmesi ve yakılması sonucu oluşan dioksin içeren maddeler, su ve bitkisel ürünlere bulaşarak kanserojen ve vücut hormonal sistemini bozucu etkiye yol açmaktadır.
KLOR
İçme suyunun ve havuzların dezenfeksiyonu için kullanılan klorlama işlemi sonucunda ortaya çıkan trihalometanlar kanserojen etkiye sahip bileşiklerdir.. Klor dışında çok eski zamanlardan kalma içme suyu boruları kanserojen etki yaratabilir.
AFLATOKSİN
Sağlıksız koşullarda depolanan fındık, fıstık, kuru baklagiller, yağlı tohumlar ve tahıllara bulaşan mantarların ürünleri olan bu kanserojen madde özellikle karaciğer kanseri için risk teşkil etmektedir.
PLASTİKLER
Özellikle plastik şişelerde satılan asitli içecekler, turşular, salçalar, pet şişelerdeki, plastik damacanalardaki sular, tüketici gündemine son dönemde giren mikroplastikler açısından risk taşımaktadır.
UV IŞINLARI
Uzun süreli bilinçsizce güneşlenmek başta melanom (ben kanseri) ve diğer cilt kanseri gelişimini tetikler.
ARSENİK
Tekstil, cam, maden, kimya ve tarım ilaçları sanayiinde yoğun olarak kullanılan bu kimyasal madde atıklar yoluyla gıdalara, içme suyu kaynaklarına, balık ve deniz mahsullerine geçebilir. Bu sanayi kollarında çalışanlarda, fazla miktarda şarap içenlerde, ahşap evlerde yaşayanlarda arseniğe maruziyet fazladır ve kanser riski artmaktadır.
NİTRAT VE NİTROZAMİN
Salam, sosis, sucuk, konserve, et ve balık ürünlerinde koruyucu katkı maddesi olarak sıklıkla kullanılır. Ayrıca tarımda kullanılan gübrelerde yüksek oranlarda nitrat mevcuttur. Gıdalara ve içme sularına ulaşan nitrit ve nitrat vücuda alındığında, midenin asit ortamında kanserojen olan nitrozamine dönüşebilir.
HAVA KİRLİLİĞİ
Hava kirliliği çeşitli solunum yolu hastalıklarına yol açmasının yanında, akciğer kanseri ve diğer birçok kansere neden olabilmektedir.
NASIL ÖNLEM ALABİLİRİZ?
Aile öykümüzü ve kansere genetik yatkınlığımızı biliyorsak kanser tarama yöntemleriyle kanser gelişmeden tedbirler alabilir, erken teşhis ve tedavi şansını yakalayabiliriz. Yaşam tarzı değişiklikleriyle yani sigara ve alkolden uzak durmak, mümkün olduğunca organik beslenmek, işlenmiş-katkılı gıdalardan uzak durmak, temiz su kaynaklarını tüketmek, kısa süreli güneşlenmek, kimyasal karsinojenlerden uzak durmaya çalışmak, HPV, HIV, EBV, Hepatit B ve C gibi virüslerden korunmak için aşı yaptırmak ve tek eşli yaşamak gibi önlemlerle kanser riskini azaltmak mümkün.
İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***