YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan’ın Meclis Grup Toplantısı çıkışındaki diyalogu sosyal medyaya yansımıştı, hatırlayacaksınız. Kameralar önünde, gazetecilerin yanında gerçekleşen olayda ülkenin sağlık bakanı, bir bakandan çok, ne yapacağı, kendisine nasıl bir şiddet uygulayacağı belli olmayan öğretmenine yanlış bir şey yapmadığını anlatmaya çalışan ilkokul öğrencisi gibiydi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı 90’lı yıllardan beri, Zaman Gazetenin Genel Merkezi’ne çok yakın olan Nisa Hastanesi’nin Başhekimliği döneminden beri tanırım. Tahmin ediyorum onun, böyle bir davranış içine girmesine sebep olan şey ülkenin bir mafya düzeni şeklinde yönetildiğinin fazlasıyla farkında olmasıydı.
Mafya düzeninde hataya, yani mafya liderinin hoşnut olmayacağı bir davranışa asla yer yoktur. Vezirlikle kepazeliğin at başı gittiği ve her an birbirinin yerini aldığı bir düzendir bu.
Mafya filmlerinde çokça izlemişizdir, herhangi bir kişi varlık, zenginlik ve debdebe içinde yaşarken birkaç saat sonra hakkında ölüm emri verilebilir, bir kör kurşuna kurban gidebilir. Üstelik bu kişinin kim olduğunun da önemi yoktur. Kardeş, oğul, yeğen ya da isterse 30 yıl emrinden bir kere bile çıkmamış, her zorluğu beraber atlatmış can yoldaşı olsun, durum değişmez.
Damat Berat Albayrak’ın bile ağız burun dağıtılıp görevden alındığı, veliahtken canını zor kurtardığını hepimiz gördük. Üstelik ailece toplu bir süpürülüşten korktuğu için babası Sadık Albayrak’ın racona uygun olarak Reis’ten binlerce kere özür dileyip biat tazelediği bir yerde Fahrettin Koca kim oluyor?
Ülkedeki düzenin farkında olan Sağlık Bakanı, birkaç saat içinde vatan haini ilan edilip evi barkı, işi gücü tarumar edileceğini çok iyi biliyor. O yüzden Recep T. Erdoğan’a kameraların önünde bir kabahat işlemediğini anlatmasını çok da garipsememek lazım.
Fahrettin Koca küçük bir hastanenin başhekimi iken, büyüklüğünü kendisinin bile hesaplayamadığı dev bir hastaneler ağına AKP sayesinde sahip oldu. Ancak ne kadar devasa bir büyüklüğe erişmiş olursanız olun, hukukun ve adaletin olmadığı mafya düzeninde iki dudaktan çıkacak bir kelime ile her şeyi kaybetmeniz mümkündür. Bunu da en çok İslamcı mahalle bilir. Koca, süt dökmüş kedi gibi davranarak hem kendini hem de cemaatini, olası infazdan kurtarıyor.
TBMM’deki başkanlık rejimi oylamalarında dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın oyunun rengini belli etmek için gösterdiği gayreti, ettiği kavgayı hatırlayın. Akdağ bu tavırla kendi cemaatinin rengini Recep T. Erdoğan’ın tam dikkatine sunuyor ve bir nevi biat tazeliyordu.
Bu sadece AKP mahallesinde değil, bütün yurda yayılmış bir korkudur. Mesela Türkiye’de, NBA maçlarını anlatan spikerlerin, Enes Kanter’in topla oynamasını, sayı atmasını, blok yapmasını Enes ismini anmadan anlatmaya çalışmaları da bu mafya düzeninin etkilerinden başka bir şey değildir. Maç esnasında o ismi ağza aldığından dolayı anlatanın başına neler geleceğini kimse tahmin bile edemeyeceği için, fıkralara konu olacak kadar çalıyı dolanarak maçı anlatır.
Türk futbolunun tartışmasız gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu Hakan Şükür’ün ismini anmadan program yapmaya çalışan spor yorumcuları, spor tarihçilerinin durumu da basketbol anlatan sunucularından farklı değildir.
Fahrettin Koca, Recep Akdağ örneklerinde olduğu gibi cemaatler AKP’nin kesin olarak kaybetmesi mümkün görünmediği sürece AKP’den ayrıymış gibi bir tutum içine giremezler. Ama şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki, kendi varlıkları ve gelecekleri için bu mafya düzeninden en çok bu tür cemaatler rahatsızdır. İki dudak kültürü, evladın bile başını omzunun üzerinde tutmazken, bu denli güçlü mafyatik idareler – mutlak itaat etseler bile – bunlara neler yapmaz? AKP’nin gidişi kesinleştiğinde ilk tekmeyi atmak için onlar yarış edecek. Sakın yanlış anlaşılmasın yeni dönemde pozisyon almaktan çok içten gele gele yaparlar bunu.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***