ANKARA – Özgürlüklerin olduğunu savunan iktidar temsilcilerine seslenen HDP’li Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Emine annenin adalet talebine merhem olmadan, çığlığını duymadan hangi insan haklarından bahsedeceksiniz” diye sordu.
Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin kamu kurumları ve bağlı kuruluşlarının bütçelerinin görüşmeleri tamamlandı. Bütçe kanun teklifinin maddelerinin görüşülmesine geçildi. İlk iki maddesi oylanarak, kabul edilen görüşmelerde 3’üncü maddeye ilişkin görüşmeler devam ediyor.
HDP Grubu adına söz alan Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, 3’üncü maddeye dair değerlendirmelerde bulundu.
Cezaevlerindeki tutuklu siyasetçileri anarak sözlerine başlayan Koçyiğit, “Bütçe nedir? En temelde aslında halktan toplanan vergilerin kimin adına, nasıl, nerede, ne zaman harcanacağını gösteren bir metindir. Yani aslında hükûmetlerin tercihlerini ortaya koyan bir metindir. Biz bütçenin tamamına Komisyon aşamasından beri muhalefet ediyoruz ve diyoruz ki: AKP Hükûmetinin bütçe tercihleri ne yazık ki halktan yana değil, kadından yana değil, işçiden yana değil ve en nihayetinde emekçiden yana değil” dedi.
‘TÜM SİSTEMİ TIKAMIŞ DURUMDASINIZ’
AKP’nin hazırladığı bütçenin sermayeden, 5’li çeteden ve müteahhitlerden yana bir bütçe olduğunu ifade eden Koçyiğit, “2018 yılında aslında yaşanan büyük devlet krizini çözmek için bir referanduma gittiniz daha doğrusu 2017 yılında. 2018 yılında da Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçtiniz ve dediniz ki: ‘Biz artık Anayasa’da yama yapmayacağız, restorasyonlara son verdik, biz sistemi toptan değiştireceğiz’ Ve onu söylediğiniz zaman dolar kuru 4 küsurdaydı, bugün dolar kuru olmuş 15 lira. Yani sizin beğenmediğiniz restorasyonlar bugünkü sistemden daha iyi işliyordu ve siz bugün aslında bütün bir sistemi tıkamış durumdasınız” ifadelerini kullandı.
‘GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK 10 MİLYONA DAYANDI’
DİSK-AR’ın 10 Aralık tarihinde yayınladığı bir rapordan detaylarla konuşmasına devam eden Koçyiğit, şunları belirtti: “Geniş tanımlı işsiz sayısı 8 milyon 281’e yükselmiş; aslında bunun 10 milyona yaslandığını, dayandığını çok iyi biliyoruz. Yine geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 29,9. Bakın, yüzde 29,9 geniş tanımlı kadın işsizliği var. Ve en önemlisi, son bir yılda işsizlik ödeneğine başvuranların sayısı 1 milyon 408 bine yükselmiş, 1 milyon 408 bin kişi işsizlik ödeneğine başvuru yapmış. Bütün bu rakamlar neyi söylüyor? Nasıl büyük bir işsizlik olduğunu, nasıl büyük bir yoksulluk olduğunu ama daha önemlisi nasıl büyük kadın yoksulluğu olduğunu ifade ediyor ama siz ne yazık ki bunları hiçbir şekilde önemsemiyorsunuz.”
Halkların iktidara seslendiğini kaydeden Koçyiğit, şöyle konuştu: “Halklarımız sesleniyor: ‘Duyun bizi. İktidar koltuğunda oturanlar, saraylarda yaşayanlar, şatafata boğulanlar, lüks araçlarından inmeyenler, beş saat öncesinden aracını çalıştırıp koltuğunu ısıtanlar biz evimizi ısıtamıyoruz; biz çocuğumuzu doyuramıyoruz; biz çocuğumuza günlük 10 TL harçlık veremiyoruz; biz çocuğumuzu okula yazdırdık ama yurt bulamıyoruz, onu barındıramıyoruz.’ diye isyan ediyorlar. Peki, siz ne yapıyorsunuz? Siz ne yapıyorsunuz, size söyleyeyim: Siz yurt yapmıyorsunuz onun yerine kaçak yurtlarda çocukların istismar edilmesine, kaçak yurtlarda çocukların başının kesilmesine göz yumuyorsunuz değerli arkadaşlar. Burada Karaman’daki olay olduğunda hepimiz dedik ki ‘Bunun üzerine gidelim.’ Burada komisyon da kuruldu değil mi? Sonuç ne oldu? Siz ‘Bir kereden bir şey olmaz’ dediğiniz için Erzurum Palandöken’de çocuklar yeniden istismar edildiler ve istismarcı kaçıp gitti. Sadece orada mı? Hayır, birçok yerde, birçok Kur’an kursunda, birçok yatılı okulda istismar vakaları almış başını gidiyor ama ne yazık ki siz bunların hiçbirini görmüyorsunuz.
SORUŞTURMADA İLERLEME YOK
Bakın, Vekili olduğum ilde -Muş’ta- 12 yaşında bir çocuk Karşıyaka Kur’an Kursunda kapıya asılı olarak bulundu. Ne oldu? Gizlilik kararı verildi hemen, soruşturmada hiçbir ilerleme olmuyor ve aile arıyor, diyor ki: ‘Vekilim, biz dosyaya ulaşamıyoruz.’ Çocuğunu kaybetmiş bir aileden bahsediyorum. Siz ne yaptınız? Valiliğiniz açıklama yaptı mı? Yok, o zaten daha çok HDP milletvekillerinin protokol listesiyle uğraşıyor. Bizi Valiliğin protokol listesine koymamayı büyük bir marifet sandığı için Kur’an kursunda ölen çocukla zaten ilgilenmiyor ki. İkinci bir özelliği var Vali Bey’in, Muş Valisinin; sürekli üst üste aldığı yasaklar. Biz daha on beş günlük yasak bitmeden bir sonraki gece gelen yasağa tanıklık ediyoruz. Bütün bunlar nedir? Bütün bunlar aslında hiçbir vaadi olmayan yozlaşmış bir iktidarın, çürümüş bir sistemin ayak sesleridir değerli arkadaşlar.
18 İL GEZDİK
Kampanya başlattık, il il gezdik, 18 il gezdik ve ne gördük, biliyor musunuz? İnsanlar perişan hâldeler; tarlalara gittik, seralara gittik, tezgâhlara gittik, evlere gittik, kapılara gittik ve herkes şunu söylüyor: ‘Biz bütün gün çalışıyoruz, on saat çalışıyoruz, günün sonunda elimize 10 lira geçiyor -maksimum 30 lira- ve o 10 lirayı daha eve gitmeden tüketiyoruz çünkü ancak onunla ekmek alabiliriz.’ Peki, bu size dokunmuyor mu? Bunlar sizin de yurttaşınız değil mi? Bunlar sizin için de önemli değil mi?
ANAVATAN CAN ÇEKİŞİYOR
Sanırım önemli değil çünkü önemli olsaydı bu kürsüden bol hamaset, bol nutuk yerine kadınları nasıl istihdam edeceğinizi, çocukları nasıl koruyacağınızı, gençlere ne kadar yurt yapacağınızı ve en nihayetinde de bu ülkeyi nasıl kalkındıracağınızı anlatırdınız ama siz bize tankı, topu, silahı ve geleceksizliği anlatıyorsunuz. Neymiş? Mavi vatan, olmadı uzay vatan. Anavatan ne oldu? Üzerinde yaşadığımız vatana ne oldu? Anadolu’ya, Mezopotamya ne oldu? Can çekişiyor? Neyden? Yoksulluktan, açlıktan, üretimsizlikten, geleceksizlikten inim inim inliyor.
GARİBE GEZER
İnsan Hakları Haftası’ndaydık. Birçok milletvekili söz aldı, şaşalı şeyler söyledi. Peki İnsan Hakları Karnesi’nde ne var? Ben size göstereyim, insan hakları karnesinde Garibe Gezer var. Cezaevinde işkenceye uğradı, cinsel şiddete uğradı. Sesini kamuoyuna duyurmaya çalıştı, intihar girişimi olmasına rağmen tek başına hücrede tutuldu, yaşamını yitirdi. Zulüm orada biter değil mi? Bitmedi. Havaalanına cenazesini almaya gittiklerinde oradaki polis; ‘alın cenazenizi defolun gidin’ dedi. Yetmedi. Mardin Havaalanında araç verilmedi. Kayyımlı belediyeniz araç gönderdi, polis geri gönderdi. İşte zulüm budur.
SU ÇÜRÜDÜ
İnsan hakları karnesi sözle olmaz. Tanıdık bir yüz bu sıralarda milletvekilliği yaptı. Yeryüzünün görülmemiş en büyük zulmüne tanıklık etti. Cezaevinde annesini kaybetti. Ama bu acı ona sizin için az geldi. Onun annesini Hatun anneyi mezarlıktan çıkardık. Ben oradaydım, orada nasıl bağırıldığını, hakaretler edildiğine tanıklık ettim. Aysel arkadaşımız kahroldu. Bütün bu insanlık dışı uygulamaları hafızasından silmek istedi. Şimdi bir sağlık sorunu yaşıyor. Şimdi diyoruz ki; gelin bu Adli Tıp Kurumu’nun ideolojik, düşman tutumundan vazgeçin. Aysel’i de, Mehmet Özkan’ı da serbest bırakın. Kime söylüyoruz. Söz işlemiyor. Su çürüdü, tuz kurudu. Bunlara tanıklık etmenin utancındayız.
EMİNE ŞENYAŞAR
Emine Şenyaşar, savcılık ne demiş; faili belli değil, demiş. Kendi milletvekiliniz Fakıbaba bile kabul edilemez, dedi. Göz göre göre bir katliam işlendi. Sadece sizin vekilinize, partinize oy vermem dediği için. Emine annenin adalet talebine merhem olmadan, onun adalet çığlığını duymadan hangi insan haklarından bahsedeceksiniz. Hangi insanlıktan bahsedeceğiz. Nasıl bir arada yaşayacağız? Bir aileden 3 kişi katledildi. Siz hala sessizsiniz. Sizi vicdana davet ediyorum.
O ZAMAN ZORUNLU DİN DERSİNİ KALDIRIN
Bizde Sunni, Alevi ayrımı yoktur, dedi. O zaman kaldırın zorunlu din derslerini, samimiyetinizi görelim. Alevi dergahlarını, Alevi kurumlarına teslim edin, samimiyetinizi görelim. Maraş Valiliği, Maraş Katliamı’nı yasakladı. Gelin beraber gidelim anmayı yapalım. Bize ‘bu ülkede katliam yapmak yasak, katliamda yaşamını yitirenleri anmak yasak’ diyerek, eşitlikten, adaletten bahsedemezsiniz. Dersim halkının kutsalları Amerikalılar tarafından katlediliyor. Kusur bakmayın siz paralı Amerikalı’ya, Katarlı’ya da baş göz üzerinde tutuyorsunuz.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***