İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Türkiye’nin yeni kalkınma modelinin “üretim” üzerine inşa edildiğini belirterek, “Türkiye’nin sürekli ilave dış kaynak sağlamak için, ciddi bir ek maliyet ödemesinin artık sonlandırılması gerektiği çok açık. Bununla ilgili bir yol ayrımına gelindi. Belirli bir bedel ödenmesi gerekiyorsa, o bedeli de ödeyip ekonomide yeni bir döneme geçilmesi gerekiyor.” dedi. Avdagiç, tüm dünyada enflasyonun 2022 yılında baş rolde olacağına ve Türkiye’nin de bundan payına düşeni alacağını ifade ederek, özellikle kur ve emtia fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan yüksek enflasyonun bir dengelenme programıyla aşağıya çekilmesi gerektiğini söyledi.
Avdagiç, hibrit olarak gerçekleştirilen aralık ayı olağan meclis toplantısındaki konuşmasına, 11 Aralık 2017 yılında vefat eden İTO‘nun 19. dönem Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çağlar’ı anarak başladı.
Covid-19 salgınının etkilerine değinen Avdagiç, “Salgın şokunun ardından gelen beklenmedik artçı şoklar, 2021’in genel görünümüne damgasını vurdu. Navlun kriziyle başlayan artçı şoklar serisi, emtia fiyatlarındaki yüksek artış, enerji krizi, yüksek enflasyon ve Covid-19’un yeni mutasyonlarıyla sürdü.” ifadelerini kullandı.
Salgının 3. yılının günlük aktivite ve sağlık etkileri açısından ilk 2 yıldan daha iyi olacağını ifade eden Avdagiç, tedarik zincirlerindeki sorunların 2022’de önemli ölçüde bitmesi beklendiğini ancak özellikle çiple ilgili sıkıntının azalarak da olsa yılın genelinde etkili olabileceğine ilişkin tahminlerin ağırlık taşıdığını aktardı.
Avdagiç, 2021 yılının özellikle ihracatçıyı cesaretlendiren bir yıl olarak tarihe geçtiğini vurgulayarak, “Deyim yerindeyse Covid-19 girdabından 2022’de tamamen çıkabileceğimiz bir ekonomik zemin kazandık. Bunun en önemli göstergesi de, 2021 yılının üçüncü çeyrek büyüme rakamıdır.” dedi.
Türkiye’nin salgının başından bu yana üst üste 5 çeyrektir büyüyen ekonomi ile yakalanan trendin geçici olmadığını gösterdiğini belirten Avdagiç, son dönemde bütün uluslararası kuruluşların Türkiye’nin büyüme oranlarını yukarı doğru revize ettiğini hatırlattı.
“2022’de Türkiye ihracat fazlası veren ülkeler ligine kalıcı şekilde girecek”
Şekib Avdagiç, ihracatçıların birçok üründe siparişleri karşılamakta zorlandığını ifade ederek, “Bu tablo, Türkiye’nin hızlı bir yatırım hamlesine girmesi gerektiğine işaret ediyor. Satacak malımız olsa, daha fazlasını satabilir durumda olacaktık. Bu durumda belki de yıllık 250 milyar dolarlık ihracatı konuşuyor olacaktık.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin finansmanını üreterek, kazanarak sağlayan bir ülke olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini dile getiren Avdagiç, “İş dünyası olarak hükümetimizin bu süreçte vereceği her türlü desteği, tam kapasiteyle yatırıma ve istihdama çevirmek temel hedefimiz olmalı. İnanıyoruz ki bu geçiş yılının tamamlanmasının ardından 2022’de Türkiye ihracat fazlası veren ülkeler ligine kalıcı şekilde girecek.” şeklinde konuştu.
Avdagiç, 2021 yılında cari açıkta olumlu gelişmeler yaşandığına değinerek, “İhracatta devam eden artışın etkisiyle 2020’de yüzde 4,9 düzeyinde bulunan cari açığın GSYH’ye oranının bu yılın yüzde 2,5 seviyelerine ineceği görülüyor. Bu da kırılganlığın azalması anlamına geliyor. Dolayısıyla Türkiye’nin yönünü cari açığı sıfıra indirmeyi esas alan politikalara çevirmesi çok değerlidir. Cari açığın gündemimizden çıkarılması, Türkiye’yi hem ekonomik hem de siyasi olarak çok daha iyi bir seviyeye taşıyacağına inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Asgari ücrette enflasyonun üzerinde bir ücret artışı politikası izlenmeli”
İTO Başkanı Avdagiç, ihracat kadar iç talebin sürdürülmesini de önemsediklerini belirterek, “Çünkü ihracat yapmak için Türkiye’ye yatırım yapan çokuluslu şirketlere ihtiyacımız var. Onlar da yatırım yapacakları ülkenin iç pazar büyüklüğüne bakar. İnanıyorum ki, alım gücümüzün artışına koşut olarak, ihracat için yatırım yapan firmalar iç pazara da satış yapacak. Bu yüzden asgari ücrette denge mekanizmasını önemli buluyoruz.” diye konuştu.
Emekçi olmadan üretim olmayacağını vurgulayan Avdagiç, şöyle devam etti:
“Emekçinin emeğine değer kazandırmadan, üretilen mal ya da hizmette de değer olmaz. Bu yüzden üretimin dört temel unsurundan (emek, sermaye, toprak ve girişimciden) biri olan emek, mutlu olmadan bereketli bir üretim gerçekleşmez. Oda olarak biz son bir yıldır bu yönde açıklamalar yapıyoruz. Üyelerimiz, emeğe sahip çıkma noktasında iş dünyasına örnek oluyorlar.
İşçiye verilen, emekçiye verilen ilave her zam, onun daha insanca bir ortamda yaşaması için gösterilen gayret, karşılıksız kalmaz. Bu yüzden iş dünyamız, asgari ücrette enflasyonun üzerinde bir ücret artışı politikasını izlemeli. Çok değerli bir Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız var. Şu an süren asgari ücret görüşmelerin, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı tutumu, Vedat Bilgin’in getirdiği bakış açısıyla, iş ve işçi dünyasını mutlu eden bir kararla neticeleneceğine inanıyoruz.“
“Kurdaki aşırı dalgalanmaların önüne geçilmesi büyük önem taşıyor”
İTO Başkanı Şekib Avdagiç, emtia fiyatlarındaki artış ve diğer etkiler sebebiyle enflasyon 2022 yılında da dünyada başrolde olacağını ifade ederek, dünya ile entegre bir ekonomiye sahip Türkiye’nin de yüksek enflasyondan payına düşeni alacağını söyledi.
Yükselen enflasyonun beklentilerde ciddi bozulmalara yol açtığını aktaran Avdagiç, özellikle kur ve emtia fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan yüksek enflasyonun bir dengelenme programıyla aşağıya çekilmesi gerektiğini dile getirdi.
Türkiye’nin kur-faiz ikileminde ilginç ve hassas bir süreçten geçtiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Bizim kurda yaşanan artış karşısında söyleyeceğimiz tek söz vardır; daha çok ihracat yapmalıyız, daha çok üretim yapmalıyız. Şunu iyi biliyoruz, Türkiye bu süreçten hükümet, özel sektör ve halkımız el ele vererek başarıyla çıkacaktır. Çünkü biz Türkiye’nin potansiyeline güveniyoruz. Türkiye ekonomisinin kur-faiz gibi iki parametreye hapsedilmeyecek kadar güçlü ve büyük olduğunu bir kez daha altını çiziyoruz. Daha önce açıkladığımız gibi, tartışmalar faiz-kur ekseninden uzaklaştı. Hedefi faiz ve kur üzerinden hesap görmek olanlara imkan vermemeliyiz. Dünya ihracatındaki payımızın yüzde 1’i, ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 90’ları geçtiği bu dönemde kur atakları manipülatiftir. Türk reel sektörü gücünü üretimden, yatırımdan, ihracattan almaktadır. Türkiye ekonomisinin çıpası üretimdir, yatırımdır, kısır bir döngüye mahkum edilemez.
Bu yüzden döviz-faiz meselesine farklı açıdan da bakmak durumundayız. Türkiye’nin yeni kalkınma modeli ‘üretim’ üzerine inşa edilmiştir. Türkiye’nin sürekli ilave dış kaynak sağlamak için, ciddi bir ek maliyet ödemesinin artık sonlandırılması gerektiği çok açık. Bununla ilgili bir yol ayrımına gelindi. Belirli bir bedel ödenmesi gerekiyorsa, o bedeli de ödeyip ekonomide yeni bir döneme geçilmesi gerekiyor. Ancak kurdaki artışın ve fiyatlama davranışlarını bozan aşırı dalgalanmaların önüne geçilmesi de büyük önem taşıyor.” (AA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***