İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, döviz kurlarının hızla arttığı son ekonomik krizin İBB’ye faturasının bugün itibariyle 16 milyar lirayı aştığını belirterek, “Bunu da insanlar, bir akılmış gibi, bir ekonomi modeliymiş gibi ve hatta yeni bir ekonomi modeliymiş gibi anlatmaya çalışıyorlar, birilerini ikna etmeye çalışıyorlar. Bu zor günlerde, bu zor koşullarda eğer gerçekten iddialarını savunanlar var ise oluşan aradaki farkı Büyükşehir Belediyesi’ne ödesinler” dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, göreve yeni başlayan 97’si kadın, toplam 669 itfaiye ve zabıta memuruyla bir araya geldi. Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan etkinlikte konuşan Ekrem İmamoğlu, yeni çalışma arkadaşlarına minnet duyduklarını iletti. İmamoğlu, şunları söyledi:
“İyi ki kendi birikiminizle, kendi kararınızla, sizi yetiştiren bütün insanlara olan minnet duygunuzla gelip bizim sınavımıza katıldınız. Sizin bu hak ettiğiniz yolculuğu, Türkiye’mizde milyonlarca gencimiz talep ediyor. Bunun karşılığını bulamadığı zaman da umutsuzlaşıyor. Çalıştınız, didindiniz, bileğinizin hakkıyla, alnınızın teriyle burada yerinizi aldınız. Tabii insan emek vererek bir yere gelirse eminim ki hak ettiği bu ortamın değerini daha iyi bilir. Görevinizin hakkını sonuna kadar vereceğinize olan inancım tam. 16 milyon insana hizmet ederken ne kadar ahlaklı ne kadar adil, bir insana hizmet etme bilinciyle hareket edeceğinizi şimdiden hissedebiliyorum. Nasıl ki biz, hiçbirinize yaşamıyla, inancıyla, hayat tarzıyla, giyim tarzıyla, aklınıza ne gelirse gelsin, hiçbirinize o kimlikle bakmadığımız gibi, sizin de hizmet ettiğiniz vatandaşlarımıza ve hatta vatandaşımız olmayan, İstanbul’a gelen misafirlerimize aynı duyarlılıkla, aynı adalet duygusuyla hizmet edeceğimizi biliyorum ve buna yürekten inanıyorum.
“‘Çamur at izi kalsın’ şeklinde bazı suçlamalarla karşı karşıya kalıyoruz. E”
Burada görünen manzara gibi, yüzlerce gencimizin, yüzlerce personelimizin herhangi birisine sorabilirsiniz ki biz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızı işe alıyoruz. Ve maharetlerine göre, başarılarına göre alıyoruz. O bakımdan, bu sürece dair önümüzü ve yolumuzu lütfen açın. Gerçekten İstanbul’un buna çok ama çok ihtiyacı var. ‘Çamur at izi kalsın’ şeklinde bazı suçlamalarla karşı karşıya kalıyoruz. Elbette bu benim canımı sıkıyor. Bazen, -beceremem çoğu zaman ama- tırnak içinde biraz da öfkeleniyorum ister istemez. Çünkü öyle kötü suçlamalarla karşı karşıya kalıyoruz ki. Efendim, ‘Şu kadar eleman alındı, şu kadar eleman atıldı’ vesaire, vesaire, Değerli kardeşlerim, bizi izleyen kıymetli vatandaşlarımız, hatta vicdanı kurumuş, bize bu çamuru atan değerli yöneticiler, bilin ve inanın ki bu şehri yönetmeye dair karar verdiğim gün itibariyle Allah şahittir ki dünyanın gerçekten en adil, en vicdanlı ve en demokrat belediye başkanı olma prensibiyle yola çıktım. Bunun dışındaki hiçbir yakıştırmaya asla ve asla kurumda müsaade etmem.
“Türkiye, turistler için ‘ucuz’, kendi vatandaşları için ise ‘pahalı’ bir ülke haline geldi”
Önceki dönemde yapılan yanlışları bir anda geri çevirmek, bir anda döndürmek ve hatta halkın kafasındaki o kötü algıyı silmek kolay olmuyor. O kadar yanlış yaptılar ki. O bakımdan bizim bütün bu işlemlerde çok adil olacağımızdan ve olduğumuzdan hiç kimsenin, ama hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ekonomik olarak zor günlerden geçiyoruz. Türkiye, turistler için ‘ucuz’, kendi vatandaşları için ise ‘pahalı’ bir ülke haline geldi. Ekonomik krizin İBB’ye faturası 15 milyar lirayı aştı. Dünden bugüne, bunun üstüne ne yazık ki belki 1 milyar daha ekleyin. Ve bunu insanlar, bir akılmış gibi, bir ekonomi modeliymiş gibi ve hatta yeni bir ekonomi modeliymiş gibi anlatmaya çalışıyorlar, birilerini ikna etmeye çalışıyorlar. O ikna etmeye çalıştıkları bu kıtada mı yaşıyor, bu ülkede mi yaşıyor onu bilmiyorum. Çünkü bu insanlar, buna ikna olmaz. Hayatın gerçekleri var. Ama ikna olanları da görüyorum; sağda solda konuşanlar. Hangi niyetle, hangi çıkarla bu konuşmaları yapıyorlar onu bilemem. Gerçekten, bu zor koşulları atlatabilmemiz için tek şeye ihtiyacımız var, akla. Ama o akıl nedir biliyor musunuz? Bir kişilik akıl değil. Her işin erbabı vardır. Şimdi siz, işinizin erbabı durumuna geldiniz. Zabıtalar, zabıta mesleğinin erbabı durumuna geldiniz. Her gün deneyiminiz artacak. Tecrübeleriniz artacak. Aynı şey itfaiye teşkilatımız için geçerli. Dolayısıyla ben, İstanbul Belediye Başkanı olarak, milyonlarca insanın oyunu almış birisi olarak, itfaiye çalışanlarına itfaiyecilik konusunda ahkam kesebilir miyim? Mümkün değil. Siz o mesleğin içindesiniz, yaşıyorsunuz, öğreniyorsunuz. Aynı şey zabıta için… Ahkam kesebilir miyim? Mümkün değil.
Binlerce bankacılık uzmanı var. Binlerce başka başka hususlarda katkısını verecek insanlar varken bu işin yanından geçmemiş birisi, örneğin ben, ahkam kesebilir miyim onlara? Gülerler adama. Gülerler. Yazık. Ben, bu ülkenin insanlarının aklına ve zihnine güvenen bir yöneticiyim. İstanbul’a talip olurken birkaç toplantıda ve röportajda sormuşlardı: ‘En çok neye güveniyorsunuz?’ Ben, en çok 16 milyon insana güveniyorum. Niye? Her konuda akıl danışacağımız, bize yol gösterecek insanları var bu şehrin. Onun için, bu zor günlerde, bu zor koşullarda eğer gerçekten iddialarını savunanlar var ise, aynen dün akşam ifade ettiğim gibi, oluşan aradaki farkı Büyükşehir Belediyesi’ne ödesinler. 15 milyar, 16 milyar, 17 milyar mı? Artık nereye gidecek, onu da bilemiyoruz, hesaplayamıyoruz. Yani bir revizyon, bütçe yapma zorunluluğumuz var acilen.
“Şimdi bizim, yeni bir revizyon bütçe yapmamız lazım”
Şimdi bizim, yeni bir revizyon bütçe yapmamız lazım. Mal tedariki yapamıyoruz. İhale yapamıyoruz. Madem yeni ekonomi modelimiz var, bu modelde, zarar gören kurumlara, bütçe farkı oluşan, kapatılamayacak derecede bütçe farkı oluşan bu hattı giderin. O parayı bize emanet edin. Biz, bu şehrin, o sizin yeni ekonomik modeliniz yüzünden oluşan açığı yönetelim. İfade ettiğim gibi, tekrar bu parayı size, bu modeliniz tutarsa, veriler, değerler dediğiniz gibi bir yere oturursa şehir bütçemizden tekrar size iade edelim.
izlerin yöneticisi olan insanlar, her çalışanın fikrine, onların ortaya koyduğu anlayışa saygı duyup, oradan bir ortak akıl çıkartıp, sonucu ortaya koyabilme kabiliyetine sahip olursa o zaman işte burada müthiş bir yönetişim modeli ortaya çıkar. Dayanıklı şehirler, dayanıklı kentler, dayanıklı toplumlar, dayanıklı ülkeler bu şekilde var olmuştur. Yanılgı nereden başlar? Her işi, her fikri bir kişiye yüklediği zaman başlar. Ondan sonra o yanılgının önünü hiç kimse alamaz. Bir reklam arası vermiş olabilir bu toplum. Ama bu tersine dönecek. Bu milletin aklı, bu milletin duyguları, bu milletin vicdanı, bu milletin adalet duygusu bu zor zamanları aşacak.
“Bir kişinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin memurusunuz”
Sizden mutlak bir isteğim var. Hepiniz bu bilinçle bu şehre hizmet ederken bilin ki ve inanın ki asla ve asla, hiçbir zaman bir kişinin memuru değilsiniz. Bir amirin de memuru değilsiniz. Türkiye Cumhuriyeti’nin memurusunuz. Türkiye Cumhuriyeti’ne ve milletine hizmet eden insanlarsınız. Bir kişinin ya da bir siyasi aklın memuru, asla ve asla değilsiniz. Sizi yetiştiren ve bugüne getiren Türkiye Cumhuriyeti’nin memuru olmaya, bu devletin ve bu milletin hizmetkarı olmaya lütfen ama lütfen dikkat edin.”
Etkinlikte, yeni göreve başlayacak itfaiye ve zabıta memurlarını temsilen 4 kişi de duygularını şöyle anlattı:
“Liyakatli bir alım olduğunu biliyoruz”
Zabıta Havva Nur Can: Liyakatli bir alım olduğunu biliyoruz, bizden önceki alımda. Birçok mülakata da başvurmuştum, çok güzel elendim. O yüzden çevremdekiler, ‘Gidiyorsun, gidiyorsun ama boşuna uğraşıyorsun’ diyorlardı. Maddi sıkıntı ve çevre baskısıyla uğraşmak durumunda kalmıştım. Artık son alıma başvurmak istemiştim açıkçası. ‘Son kez bir daha İstanbul’a geleceğim, sonrasında bitti.’ Yani artık başvurmayı düşünmüyorum. Hatta işe de başlamıştım artık. Son kez artık şansımı denemek istemiştim.
İtfaiye eri Melisa Kızılboğa: Aklımda yoktu açıkçası. Bizden önce bir alım gerçekleşmişti. Oradaki kadınların itfaiyeye başlamaları, daha sonra da bu sürece girmeleri çok dikkatimi çekmişti. Ben kendim de burada olmak istediğime karar verdim. İş başvurusunda bulundum. E-devlet üzerinden başvurularımızı gerçekleştirdik, KPSS puanlarımızla. Açıkçası mülakat olmadığını bildiğim için Erzincan’dan İstanbul’a geldim. Bu yolculukta ilk adımı atmış bulundum. Burada olmak çok gurur verici bir şey. Böyle liyakatli bir alım gerçekleştirdiğiniz için başta size çok teşekkür ederim başkanım.
Zabıta Gökalp Yaman: Öncelikle çok mutluyum ve gururluyum burada olmaktan dolayı. Gerçekten tüm alın terimiz ve emeklerimizin karşılığını almış olabilmek, bizler için çok umut verici ve gurur verici oldu. Gençler olarak, umutlarımızın tükenmekte olduğu bu dönemde, böyle bir liyakatli ve şeffaf bir alım olması, bizler için hem gurur verici hem de umutlarımızı tekrardan yerine getirdi. Bu yüzden bu alım, gerçekten örnek olması gereken bir alım. Ve şu an buradayız, itfaiye teşkilatındayız. İstanbul itfaiyesi, çok donanımlı bir itfaiye. En kısa sürede eğitimlerimizi tamamlayıp tüm İstanbul’a ve tüm Türkiye’ye hizmet etmek istiyoruz.
Zabıta İlker Tunç: Şimdiye kadar birçok mülakata girdim ben ve neredeyse tamamında, farklı konulardan dolayı elendim. Bize bu konuda liyakatli bir alım sistemiyle atanma imkânı tanıyan herkese çok teşekkür ediyorum. Öncelikle başkanımıza. Aranızda olmaktan çok mutluyum. Son derece şeffaf ve liyakat esasında alım yapıldığı için, sadece ben değil, ailem ve çevremdeki herkes bu konuda benimle hem fikir. Hepinize çok teşekkür ediyorum. (ANKA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***