Malumunuz yıl sonu geliyor ve biz Hristiyanlar için Noel, yeni yıl kutsal ve önemlidir.
Hristiyanlar olarak 24 Aralık’tan başlayarak 6 Ocak gününe kadar sürecek bayramlar ve kutlamalarla dolu bir döneme giriyoruz. Yani anlayacağınız, bu dönem bizlerin kutlu doğum haftası. Bunu demem pek garip kaçmayacaktır…
Dostlarımız da çoğu zaman “Bizim Murad acaba 24 Aralık’ta mı yoksa 6 Ocak’ta mı Noel bayramını kutluyor?” diye karıştırdıkları için tebrik etmeyi atlamamak adına 24 Aralık’tan başlayarak 6 Ocak tarihine kadar mesajlarını yollar.
Benim gibi Ortodoks Ermeniler genelde “Arkadaş, bizim bayram 6 Ocak’ta!” demek yerine “Çok incesin” der ve teşekkür edip geçer. Bizim gibi az bırakılan halklar ve inançlar çoğunluk tarafından aynı torbada görülür. Birçoğu için Rum, Ermeni, Yahudi, Asuri birbiriyle aynıdır. Bunun izdüşümünün geçmişte 6-7 Eylül olaylarında da görüldüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yeri gelmişken, Noel ve yeni yıl kutlama mesajlarının Cuma günleri tüm sene şahsıma gönderilen ‘’Hayırlı Cumalar’’ mesajlarından daha az olduğunu söylemek isterim. Yine de hatırlayan dostların güzel mesajlarını çok anlamlı ve değerli buluyorum. Bu mesajımdan sonra yazıyı okuyanlar bizlere yakın arkadaşları olanlar kutlama mesajı atmayı sanırım unutmaz…
Aralık ayı başlarken heyecanla çam ağacını kurarız. Yıl sonunun en heyecanlı kısmı bana göre ağaç süslemesi oluyor. Çocukluğumda senenin sonlarına doğru Gağant Baba/Noel Baba bu sene ne getirecek diye beklerdim. Bir bakardım bir torba konmuş.
Nedendir bilmez annem her sene Noel babayla anlaşır bana kadife pantolon alırdı. Kış dönemi bizim hediye ve ihtiyaç işini çözerdi.
Şimdi anlıyorum ki CHP’li yıllarda kadife pantolon bulmak çok çok zordu. Ah ah, uzun kuyruklarda bekleyerek alabiliyordun. 20 senede neler değişti neler. Gevezelik yapmayım neyse…
Yılbaşı masası çok önemlisidir. Topik, Anuşhabur (Aşure), zeytinyağlı dolma ve zavallı hindi. Demeden geçemeyeceğim, bütün sene yüzüne pek bakılmayan hindi yılın sonunda değere binmesine bizler vesile oluyoruz. Kasaplarda en yüksek rakama ulaşır. İçli pilav da olmasa benim için vallahi hindi pek yenecek et türü değil. (Vegan ve vejetaryen arkadaşlar açısından sürç-ü lisan ettiysek affola)
Bir de zeytinyağlı dolma konusu var. Beni tanıyanlar bilir ki dolma kırmızı çizgimdir. Zeytinyağlı dolmanın, yaprak dolmasının, biber dolmasının ve lahana dolmasının içi başkadır. Günümüzde şarküterilerde özellikle pirinci bol tutularak ve su bırakan soğanlar kullanılarak yapılması üzücü. Ne yazık ki bu tip yemek kültürü yeni nesilde yanlış bilinmesine sebep olunuyor. Bazen sokaklarda yeni trend olan midyecilerde görüyorum. Ermeni midye dolması, Rum midye dolması adlar koymuşlar. Bu midye yapılma şekli ile alakamız yok bilin. Rumların öğretemediği midye dolma, bu günlerde ucuz maliyetli olsun diye yanlış iç malzemelerle doldurularak yapılıyor.
Günümüzde bu dolmaları yapan çok az Rum, Ermeni ve tabii ki satın alabileceğiniz az şarküteri kaldı. (Özelden yazanlara birkaç ad önerebilirim)
Yazımın kıvamının nerede o eski bayramlar tadında olmaması için elimden geleni yapmaya çalışacağım. Fakat görülen o ki galiba ufaktan ufağa yaş almaya başladım. Yılbaşında heyecanla Zeki Müren’i beklemiş olanların ve dansöz çıkınca Tv’ye odaklananlarımızın sayısı sanırım azalıyor. Ben de o döneme şahitlik etmiş şanslı kesimdenim.
“Bak gördün mü Agop…. Zeki Müren’nin elbisesi nasıl güzel…” denilen günler unutulup gidiyor.
Bir de konuya şu açıdan bakmak gerekir. Aralık ayı başında süslenen ağaçlarla kapitalist düzende tüketici topluma hediye dayatması süreci de başlıyor. Bunun farkında olanlar özellikle Avm’lerde Noel Babalı, çam ağaçlı süslemeleri tüketimi coşturmak için yapıyor. Bu süslemelere karşı olan tepkiler de özellikle son senelerde artmaya başladı. Toplumların birbirine tahammülsüzlükleri üzücüdür ki arttı.
“Müslüman Noel kutlamaz!” pankartlarını Hristiyanların yaşadığı semtlerde gördük. Bazı siyasi yapılanmaların “Noel Baba adam olsa bacadan girmez!” diyerek temsili Noel Baba’nın bıçaklanma piyeslerini geçmiş yıllarda izledik. Tıpkı Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun canlandırılmasında Ermeni rolünü oynayan belediye emekçisinin darp edilmesi gibi.
Bir yandan da bu konuda bahsedilmesi gereken bir kesim var. “Çam ağacı süslemek aslında Türklerin işidir” diyen bilge insanları da okuyoruz.
Biz şimdi bizim hemşerimiz Aziz Nikola’yı konuşalım. Antalya Patara’da doğdu efsanesiyle bilinen sakallı Ren Geyikli dedeyi yani. Gizlice bacadan girer, çocukların hayallerindeki hediyeleri bırakırmış.
Bir de Dersim ve civarında kutlanan “Gağan Bayramı” var. Benzer şekilde sakallı bir dede çocukları mutlu ederek ev ev gezermiş. Orada yaşayan Alevi inancından canlar bu bayramı kutlamaya yeni yıl takvimine uygun olarak devam ediyor. Bu iki kutlamanın birbiriyle çok benzer yanları var. Muhtemelen sizlerin de buna dair fikri vardır…
Bakalım bu sene ülkemize sevgili Gağant Baba ne hediyeler getirecek? Şimdi biraz da ülkenin vaziyetinden dem vuracağım için benim neşeli yazımın modunun biraz düşeceğini fark edeceksiniz…
Aslında yeni yılı kutlamak bana gerçekten garip gelir. Her geçen senenin sonunda yaş almayı artık çok zevkli bulmuyorum. Bu senenin sonunda peş peşe gelen zamlar da elbette iyice keyfimizi kaçırmış durumda. Hangi kesimden olursak olalım yılbaşını kutlamak içimizden gelmiyor. Başımıza gelecekleri belki de sezdiğimizden yeni yılın heyecanını hissedemiyoruz.
Neşenizi kaçırmaya başladım galiba. Belki “Olsun yav, asgari ücrete zam yapıldı” diyenler de vardır aramızda. Bu sene geçmiş dönemleri gerçekten aratan zor bir süreç geçirdiğimiz sanırım hepimizin ortak görüşü.
Zam yapıldığı için sevinilen asgari ücret bahane edilerek özellikle küçük ve ortak ölçekli firmalarda çalışan çoğu emekçinin iş akitlerinin sonlanacağını tahmin etmek hiç zor değil.
Başta Tekel olmak üzere, ulaşım ve gıdalara gelecek zamların boyutunu tahmin etmek ise mümkün görünmüyor.
Kutuplaşan siyasetin daha da kavgacı bir hal aldığını kaybettiği il ve ilçelere kayyım atayan iktidarın İstanbul Belediyesi için yakın zamanda sarf ettiği sözlerden görüyoruz.
Özellikle son 10 yılda her yeni sene bir öncekini aratır oldu. Fakat 2021 yılında bu artık en üst seviyeye ulaştı. Artık tüm toplumun her açıdan etkilendiğini ve feryat ettiğini görüyoruz. Bu tepkiler, geçmişte yarım yamalak da olsa işleyen demokrasinin tekrar eksenine dönmesine mutlaka vesile olacaktır.
Demokrasiye geçiş için gösterdiğimiz çabalar sayesinde, 2023 yılında hak ettiğimiz hediyeyi alacağız. 2022 yılı boyunca dünyamız güneş etrafında bir tur daha atacak ve 365 günü tamamlayacak. Biz yeter ki güneşin her daim parladığını hep aklımızda tutalım. 2023’ün gelmesi için sadece bir tur daha atması gerekiyor. Bu turun hepimize her şeye rağmen umut, direniş ve güzellikler getirsin.
Bu sene ki son yazımda herkese, Անուշապուր /Aşure gibi yeni bir sene dilerim…
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***