ANKARA – İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya tepki gösteren İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu “İçişleri Bakanlığı, ayar verme, atar yapma makamı değil” dedi.
Meclis Genel Kurulu’nda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçe görüşmelerinde İçişleri Bakanlığı bütçesine dair konuşan İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, sert eleştirilerde bulundu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu dinleyeceklerini dile getiren Dervişoğlu, “İçişleri Bakanlığı’nın atanmış Bakanı Sayın Süleyman Soylu’yu da bütçesini savunurken dinleyeceğiz. Temennimiz Sayın Bakandan, Sayın Cumhurbaşkanına arz ve hürmetlerini sunduktan sonra, alışkanlıklarının dışına çıkarak ayrıştırıcı ve tehditkâr söylemlerden oluşan bir konuşma yapmaktan ziyade gerek şahsına gerekse Bakanlık icraatına yönelik bizim için iddia, yargı için ihbar niteliğinde olan ve kamuoyunun gündeminden düşmeyen soru işaretlerine açıklık getirecek bir konuşma dinlemektir. Biz her ne kadar temenni etsek de bunun gerçekleşmesinin çok zor olacağının farkındayız” dedi.
‘DEVLETİN DEĞERİ POLİTİKACILARIYLA ÖLÇÜLÜR’
Bakanlıkların Meclis iradesinden ziyade külliyeye hesap verdiğini, saraydan onay alıp yine saraydan af dilediğini ifade eden Dervişoğlu, “İzin almadan konuşamayan, onurlu bir istifa hakkına dahi sahip olmayan saray bürokrasisinden devlet adamına yakışır bir vakar ve tavır bekleyerek aslında şartları zorlamaya gayret sarf ediyoruz. Hiç şüphe yoktur ki bir devletin değeri politikacılarıyla değil, devlet adamlarıyla ölçülür. Neredeyse bundan iki bin beş yüz yıl önce düşünür Platon çıkıyor ve diyor ki: ‘Devlet işleri içten gelen bir sevgi, edep ve kâmil akılla yürütülmez ise onun sonu çöküş ve yok oluştur.’ Türkiye’nin en büyük talihsizliği İlk Çağ’da bile insan aklının erişebildiği bu tasavvuru idrak edemeyen bir iktidar tarafından 21’inci yüzyılda yönetiliyor olmasıdır” diye konuştu.
‘İÇİŞLERİ BAKANLIĞI SEÇİMLERİ DEĞİL NESİLLERİ DÜŞÜNÜR’
Devleti yönetmenin faydacı, fırsatçı, istismarcı bir yol haritasıyla yandaşları yüceltmek ve devlet imkânlarıyla zengin etmek yeri olmadığını kaydeden Dervişoğlu, “Devlet yönetmek hamaset yapmak, hamaset üzerinden siyasi rant devşirme yeri hiç değildir; devleti yönetmek ciddiyet ister. Özellikle, İçişleri Bakanlığı gibi önemli devlet kurumlarının millî davalarımız çerçevesinde günlük siyasi çekişmelerden azade olarak yönetilmesi gerekir, bu önemlidir. Neden önemlidir? Çünkü kâmil akla sahip olan ve devlet geleneğini içselleştirmiş bir İçişleri Bakanı gelecek seçimleri değil, gelecek nesilleri düşünür. İzan ve liyakat sahibi bir İçişleri Bakanı kirli, karanlık ilişkiler, izaha muhtaç itham ve iddialarla değil memleket hizmetleriyle anılır ve öyle yâd edilir” ifadelerini kullandı.
‘BÜYÜK BİR TALİHSİZLİK’
AKP ve MHP’nin sataşmalarına da Dervişoğlu, “Siz şayet Sayın Bakanın siyasi geçmişinde MHP ve AK PARTİ’ye söylediklerini unutup da Lütfü Türkkan’ı unutamadıysanız bu da size hayırlı olsun” yanıtı verdi. Soylu’ya yönelik eleştirilerini sürdüren Dervişoğlu, “İzaha muhtaç itham ve iddialar tarafından kuşatılmış bir politikacı da devlet adamı olma hüviyetine zarar geldiğini idrak etmelidir. Bu çerçevede, İçişleri Bakanının sahip olduğu sorumluluğun aksine hareket etmesi, koltuktan aldığı güçle tehdit ve şantaja dayalı ayrıştırıcı bir üslubu benimsemiş olması Türkiye Cumhuriyeti devleti açısında da büyük bir talihsizliktir” dedi.
‘AHLAKİ DEĞER YARGILARI EROZYONA UĞRADI’
Konuşmasını ahlaklı siyaset üzerine sürdüreceğini söyleyen Dervişoğlu, şöyle devam etti: “On dokuz yıllık iktidarınızın sonucunda maalesef, Türk siyaseti ve devlet yönetiminde ahlaki değer yargıları erozyona uğramıştır. Kendi şirketinden başında bulunduğu bakanlığa dezenfektan satan bakanlar, kamu kaynaklarını sömüren ve Türk milletinin kanını emen yandaş müteahhitler, çok maaşlı saray bürokrasisi, liyakati değil, sadakati ödüllendirdiğiniz bu ucube siyasi düzenin normali hâline gelmiştir. Hesap vermeyen bir siyaset demokrat olma iddiasını da zaten kaybetmiştir. İktidara gelirken vadettiğiniz ‘adalet ve kalkınma’ tıpkı demokratlığınız gibi ancak lafta kaldı. Türkiye’nin gerçekleri ise adaletin üstünlüğü değil, üstünlerin adaleti ve yoksullaşan bir millet oldu. Ahlakla bağdaşmayan siyaset; çaycıyı, çorbacıyı tutuklayıp, ne kadar kodaman FETÖ’cü varsa borsa kurarak onları serbest bırakmaktır. Ahlakla bağdaşmayan siyaset, devlet idaresi mesuliyetine rağmen FETÖ borsası üzerinden komisyon alanlara müsaade etmek ve onlara göz yummaktır.
AHLAKLA BAĞDAŞMAYAN SİYASET
Peki, nedir ahlakla bağdaşmayan siyaset? Devletin ve milletin güvenliği sağlamakla mükellef olanların kendi siyasi ikbal ve istikbali için peşinde olması gerektiği çetelerin yanında olmasıdır. Ahlakla bağdaşmayan siyaset, asli görevi kamu düzenini sağlamak olan kimselerin kamu düzenini bozmak amacıyla kendi siyasi yandaşlarına kayıt dışı silahlar dağıtmasıdır. Ahlakla bağdaşmayan siyaset, kara para aklayan suçluları yakalamak ve adalete teslim etmek yerine onları yurt dışına kaçırmaktır. Ahlakla bağdaşmayan siyaset, çeşitli bakanlıklarda bazı bürokratları örgüt suçlaması üzerinden tehdit ederek eş dost, akrabalarının üzerinden maddi çıkar temin etmektir.
SİYASİ AMİGOLUK TANIMI
‘Siz yıkın, kanun arkadan gelir’ penceresinden baktığınız hukuk ve devlet yönetme anlayışınızın memleketi ne hâle getirdiğinin belki de farkında değilsiniz. Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri de zaten bu siyaset anlayışıdır. İçişleri Bakanlığı, ayar verme, atar yapma makamı değil, bilakis atar gider yapmaya ve her önüne gelene atar yapmaya kalkışanlara ‘Dur!’demek ve haddini bildirmek gibi bir görev ve sorumlulukla hareket eden bir bakanlıktır.Bu önemli makamı siyasi amigoluk mesafesine indirmenin kişiye ve devlet hayatında işgal ettiği koltuğa sağlayacağı yeni bir mertebe de bulunmamaktadır.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***