Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, iktidarın ekonomi için uygulamaya çalıştığı belirtilen “Çin modelinin” bir safsatadan ibaret olduğunu söyledi.
“Türk halkının eriştiği demokrasi düzeyini bilmemekten kaynaklanan ve Türkiye’nin yaklaşık 200 yıllık modernleşme tecrübesi ile 70 yıllık demokrasi tecrübesini hiç anlamamaktan kaynaklanan bir model arayışı” diyen Davutoğlu, “Bu model denizin tükendiği yerde, birilerinin öne sürdüğü bir safsatadan ibaret” dedi.
“Türkiye halkı böylesine bir fakirleşmeyi kabul edebilir mi? Böylesine bir otorite rejimi kabul edebilir mi?”
Kısa Dalga’da Beril Eski’nin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, Çin’i ve Türkiye’de uygulamaya konulduğu belirtilen ekonomi modelini, şöyle değerlendirdi:
“Bu Türkiye’yi tanımamaktır. Ben 1983 yılında ilk kez Pekin’e gittiğimde sokaklar sadece bisikletlerden ibaretti. Toplu taşıma gibi birkaç araba dışında, pek araç yoktu Pekin’de. O şartlardan Çin, yavaş yavaş, ucuz emekle birlikte, yavaş yavaş hayat standardını yükselterek aslında yoksulluğu aştı. Aşmaya çalıştı. Yoksulluğa karşı mücadelede belli mesafe aldı. Ve bir buçuk milyarlık bir ülkeden bahsediyoruz. Türkiye ise daha 1983 yılında, ben o zaman gittiğimde veya 1990’lı yıllarda neredeyse Avrupa standartlarına yakın bir hayat tarzını sağlamış bir ülke olarak, sonunda da 10 bin dolara kadar kişi başına düşen milli geliri elde ettikten sonra yoksullaşan bir ülke. Çin, neredeyse ekmek bulamayacak kadar fakir, yoksul bir halkı yavaş yavaş emek gücü olarak kullanıp bir noktaya ulaştı. Biz ise neredeyse bu son söylenenlerle orta sınıfı -ta Özal döneminde orta direk denilen- orta sınıfı yok ederek, yoksullaştırarak bu modele gitmeye çalışıyoruz. Bu mümkün değil. Çin hiçbir demokrasinin olmadığı, Mao Kültür Devrimi’nden kalan otoriter bir yapıyla bunu yürüttü. Türkiye’de böyle bir otoriter yapı kurabilir misiniz? Kursanız bu halk, 200 yıldır -ilk seçim, muhtarlık seçimleri 1800’lerin başlarında yapıldı- o günden bugüne demokrasiye alışmış bir halk, böylesine bir fakirleşmeyi kabul edebilir mi? Böylesine bir otorite rejimi kabul edebilir mi?”
“2022 baharından itibaren bir seçim kaçınılmaz hale gelecektir”
Öte yandan, “Bu şartlarda, dünyanın neresinde olursa olsun, özellikle demokratik ülkelerde, bir ülkenin milli parası bir yılda yüzde 30’a yakın değer kaybetmişse, yüzde 40’a doğru da kaybetme trendi içindeyken, asgari ücret, -2016’da bıraktığımda 450 dolardı- 200 doların neredeyse altına inmeye başlamışsa, insanların günlük ihtiyaçlarını karşılayacak bir durumu söz konusu değilse erken seçim kaçınılmazdır” diyen Davutoğlu, “2022 baharından itibaren bir seçim kaçınılmaz hale gelecektir” görüşünü paylaştı.
SADAT sorusuna yanıt: Herhangi bir temasım olmadığı gibi, herhangi bir faaliyetlerine izin vermem de söz konusu değil
SADAT’la ilgili sorulara da yanıt veren Davutoğlu, “SADAT, ordudan ayrılmak zorunda kalanların kurdukları bir dernek gibi ortaya çıktı. Ama sonrasındaki yapılanmayla ilgili benim herhangi bir yerde onlarla herhangi bir temasım olmadığı gibi, herhangi bir faaliyetlerine gizliden-açıktan izin vermem de söz konusu değil. Dolayısıyla orada bir yapılanma, bunu bir paralel yapılanma gibi telakki ederseniz, böyle bir şey asla izin vermem, vermedim. Benden sonra ne olduğunu bilemem ama benim dönemde böyle bir şey söz konusu değil” dedi.
“Benim yönettiğim devlette meşru olmayan hiçbir yapıya asla izin vermedim”
“Bizden sonra maalesef devletin bu meşru işleyişi dışında, sadece SADAT değil, işte Sedat Peker’in ortaya attığı birtakım yapılar, Marina’ya çökenler, kokain ticareti yapanlar, birtakım silahları şehirlerde silah dağıtanlar vs. iddiaları çıktı. Bu iddialar doğru mu, yanlış mı, ayrı bir tartışma konusu. Bunlardan hiçbiri benim görev yaptığım döneme ait iddialar değil” diyen Davutoğlu, “Benim yönettiğim devlette meşru olmayan hiçbir yapıya asla izin vermedim” ifadesini kullandı.
“Demirtaş’ın bu kadar uzun süre tutuklu olmasını doğru görmem”
Davutoğlu, Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuyla ilgili de görüşlerini paylaştı. “Bazen gerçekten çok ağır ithamlarla da muhatap olduk ama herkes bilir: Ben hiçbir zaman siyasi rakiplerime hukuk üzerinden baskılarla yürütmedim mücadelemi” diyen Davutoğlu, “Bu kadar uzun süre hüküm giymeden tutuklu olmasını da doğru görmem. Kim olursa olsun doğru görmem. Mutlaka. Ben tutuklu yargılamaya karşıyım, istisnai durumlar hariç, karartma, delilleri yok etme gibi. O da istisna. Ama son dönemde tutuklu yargılama neredeyse normal hale geldi. Bu olmaz. Hiçbirimiz hukuk karşısında layüsel, yani hesap vermez konumda değiliz. Ben de değilim. Kimse de değil” diye konuştu.
“Başak Demirtaş’ı aradım, ‘Sizi sonuna kadar savunurum’ dedim”
Davutoğlu, Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’la ilgili olarak şunları söyledi:
“Sayın Başak Demirtaş sosyal medyada hepimizi çok üzen, insanlığa yakışmayan bir saldırıya muhatap olduğunda da kendisini arayıp “Sizin eşinizle ben çok ciddi bir siyasi mücadele yürüttüm ama sizin onurunuz benim eşimin onuru gibidir. Hiçbir fark görmem. Eğer herhangi bir saldırgan tutuma muhatap olursanız, herhangi bir şekilde bir gün destek isterseniz bilin ki ben buradayım, gelirim ve sizi sonuna kadar savunurum. Çünkü kadınların onuru esastır ve eşinizle siyasi rakip olmam, sizin onurunuza yapılacak bir saldırıya sessiz kalmam anlamına gelmez” dedim. Kendisi de teşekkür etti. Eşim de yanımdaydı. Şimdi siyasi mücadele yürütürken insan olana yakışır şekilde yürütmek lazım.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***