Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili Levent Gök, TV 100’de ekrana gelen “Pazar Siyaseti” programında Pınar Işık Ardor’un sorularını yanıtladı.
İktidarın ekonomi politikasını eleştiren Levent Gök, Abdullah Gül’ün adaylığının CHP içinde ‘kesinlikle’ konuşulmadığını belirtti.
Levent Gök’ün konuşmasından satır başları şöyle:
‘ABDULLAH GÜL CHP İÇİNDE KESİNLİKLE KONUŞULMUYOR’
“Sayın Kılıçdaroğlu, ittifak kabul ederse aday olacağım dedi. Genel Başkanın adaylık düşünmesi doğaldır. Sayın Akşener, ben Parlamenter Sistem’e geçildiğinde Başbakan adayıyım dedi. Kendi tabanına şu mesajı veriyor. Ben de Türkiye’yi yönetmek istiyorum. Formülasyon bu kadar basit. Abdullah Gül CHP içinde kesinlikle konuşulmuyor.
‘HDP İLE DE KONUŞMALIYIZ’
“CHP’nin HDP politikasına biz şöyle bakıyoruz. Biz siyaseti meşruiyet temeli üzerinde götürmek zorundayız. Siyasetin doğasında konuşmak vardır. Biz parti ayrımı yapmaksızın İYİ Parti, MHP ve HDP ile de oturup konuşmalıyız. HDP Meclis’te 6 milyon oy almış bir parti. HDP’nin kapatılması süreciyle ilgili bir karar aşamasına gidiliyor. Türkiye’de parti kapatmalar hiçbir zaman fayda getirmemiştir. Bir parti kapatılır, aynı isimlerle tekrar açılır. Bütün dünya bunu aşmıştır. Eğer partide suç işleyenler varsa suç işleyenler ceza almalı ama parti tüzel kişiliğinin Venedik Komisyonu’nun çizdiği sınırlar içerisinde, şiddeti öven unsuru veya teşviki varsa parti ceza almalı. PKK bir terör örgütüdür. Masum insanları öldüren herkes terör örgütüdür. HDP’nin parti olarak terörle arasına mesafe koyma anlayışını kamuoyuna doğru anlatması ve terör karşısında ortak bir duruş sergilemesi açık ve tartışmasızdır.
‘ATATÜRK’Ü UNUTAN DİYARET İŞLERİ BAŞKANI’
Diyanet İşleri’ne asla karşı değiliz ama bu Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a karşıyız. Maalesef Ali Erbaş bulunduğu konumun sorumluluğunun farkında değil. Atatürk’ü unutan bir Diyanet Başkanı var.
‘128 MİLYAR DOLAR BUHARLAŞTI’
Türkiye’nin en büyük sıkıntısı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir. Denge ve denetleme mekanizmasının olmadığı bu sistemde bir tek adam iktidarı sürüyor. Herkes Türk parasından bir kaçış içerisinde. Bankalardaki mevduatın yüzde 63’ünün döviz olduğu başka bir ülke yoktur. Bırakın vatandaşların dövize yatırmasını parasını, Kültür Bakanlığı’nın Turizm Geliştirme Ajansı yani devletin kendi bakanlığı kendi bütçesini götürmüş Türk Lirasına değil, dövize yatırıyor. Kendi bakanlığı bile lirasına güvenmiyor. Çünkü kontrol edilemeyen bir ekonomik yapı var. Çok kırılgan bu yapıda Merkez Bankası’nın buharlaşan 128 milyar doları var. Zaten sıkıntılar buradan kaynaklanıyor. Türkiye’de hesabı verilemeyen bir 128 milyar dolar var. Biz ne diyoruz iktidara Merkez Bankası’nı rahat bırak. Merkez Bankası bağımsız ve özerk olsun. Biz iktidara geldiğimizde vereceğimiz sözlerden biri bu diğeri liyakat. Bu iktidar döneminde dört tane Merkez Bankası değişti.
‘TARIMDA ÇİFTÇİ BATMIŞ VAZİYETTE’
Türkiye ekonomisinde gelinen son durum yurt dışından bakıldığında çok farklıdır. Kredi risk birimi diye bir endeks vardır. Türkiye’nin bu endeksteki oranı 521’e düştü. Bu şu demek: Türkiye yabancı ülkelerden borç para alırsa çok yüksek faizle bunu alabilir. Bu Türkiye’nin itibarı açısından sarsıcı ve vahim bir durumdur. Tarım kesiminde çiftçi batmış vaziyette. Pazar yerlerinde halkın alım gücü çok düşük. Esnaf Odası’nda kayıtlı olan esnaf sayısı 950’den 450’ye düşmüş…
‘TÜRKİYE, AFGANİSTAN’DAN VE SURİYE’DEN GELEN UCUZ İŞ GÜCÜYLE ÜRETİM YAPABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYOR’
Önce güven sonra da Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e dönmek gerekiyor. Bu sistemde gensoru önerisi yok. Bu sistemde denetlenmeyen bakanlar var. Güçlendirilmiş Parlamenter ile hesap verilebilirlik olacak. Yürütmenin yaptığı her işlemin denetlendiği bir sistem gerekiyor. Sayıştay’ı yani Meclis adına bütün kamu kurumlarını denetleyecek organı Cumhurbaşkanı atıyor. Hesap verilebilirlilik kalmadı. Meclis’te bu sistemle denge ve fren ortadan kalktı. Ekonomik yapıda gelinen son durum bu göstergelere bağlı. TÜSİAD’ın son açıklamalarına bakın, Türkiye, Afganistan’dan ve Suriye’den gelen ucuz iş gücüyle üretim yapabileceğini düşünüyor. Bu hayalden ibarettir. Bu, iş gücünün sömürülmesinden başka bir şey değildir ve Türkiye’ye fayda da getirmeyecektir. Yürütmenin yaptığı her işin denetlendiği şeffaf bir sistem gerekiyor. Türkiye’de işleyen iyi bir sitemle birlikte adalet ve yargı bağımsızlığı esas alınmalıdır.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***