CHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Fethi Açıkel, 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü nedeniyle yazılı açıklama yaptı.
Açıkel açıklamada, “Türkiye, AKP iktidarının hatalı dış politikasının kaçınılmaz bir sonucu olarak, 2014 yılından bu yana dünyada en fazla mülteciye sahip olan ülke konumuna geldi. Resmi veriler üzerinden bakıldığında dahi Türkiye’de 3 milyon 740 bin düzeyinde Suriyeli bulunuyor. Ancak yapılan araştırmalar ve çalışmalar bu sayının kayıt dışı olanlar eklendiğinde 5 milyon sığınmacıyı bulduğunu işaret ediyor” dedi.
Dünyada en fazla mülteci barındıran ülkenin Türkiye olduğunu kaydeden Açıkel’in açıklaması şöyle:
“Türkiye, AKP iktidarının hatalı dış politikasının kaçınılmaz bir sonucu olarak, 2014 yılından bu yana dünyada en fazla mülteciye sahip olan ülke konumuna geldi. Resmi veriler üzerinden bakıldığında dahi Türkiye’de 3 milyon 740 bin düzeyinde Suriyeli bulunuyor. Ancak yapılan araştırmalar ve çalışmalar bu sayının kayıtdışı olanlar eklendiğinde 5 milyon sığınmacıyı bulduğunu işaret ediyor. Buna son dönemde artan Afgan göçmenler de eklendiğinde Türkiye’de toplam sığınmacı ve göçmen sayısının 6-7 milyona ulaştığı öngörülüyor. Türkiye’den sonra en çok Suriyeli göçmene ev sahipliği yapan Lübnan’da 855 bin, Ürdün’de 655 bin, Irak’ta 245 bin, Mısır’da ise 131 bin Suriyeli bulunmaktadır. Türkiye tüm Ortadoğu’ya giden Suriyeli göçmen sayısının 2-3 katından fazla Suriyeli göçmene ev sahipliği yapmakta ve bu yükü üstlenmektedir.
AKP iktidarının, özellikle Suriye’de iç savaşın başlangıcından itibaren, Cumhuriyetimizin köklü dış politikasına aykırı olarak taraf olması ve emperyal güçlerin güdümünde Suriye’de rejim karşıtı muhalifleri desteklemesi, Suriye’de yaşanan iç savaştan ve çatışmalardan ülkemizin doğrudan etkilenmesine ve Türkiye’ye doğru büyük bir göç hareketine neden olmuştur. Bu kontrolsüz göç hareketi, ekonomi, güvenlik, nüfus, hukuk, eğitim, sağlık vb. bir çok alanda krizler yaratmıştır. Türkiye’nin göç olgusunu yakından yaşadığı son 10 yılda, AKP’nin tutarlı ve planlı bir göç politikasının olmaması, hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızı hem de başta Suriyeliler olmak üzere tüm sığınmacı ve göçmenleri mağdur etmeye devam etmektedir.
“AKP’NİN ŞEFFAFLIKTAN VE İNANDIRICILIKTAN UZAK TAVRI, SIĞINMACI KRİZİNİ VE SORUNLARI DERİNLEŞTİRDİ”
Özellikle Suriye iç savaşının başlamasından itibaren artan göç hareketi karşısında AKP’nin uyguladığı ‘Açık Kapı’ politikası, önce sınır illerimizin ardından ise neredeyse tüm şehirlerimizin bu göç hareketine maruz kalmasına neden oldu. Bugün ülkemizin en önemli konularından birisi olan bu durum karşısında AKP’nin şeffaflıklıktan uzak tavrı, sorunun çözümüne bir katkı sunmadığı gibi sorunu daha da derinleştirmektedir. Geçiçi korunma kapsamındaki Suriyeli Sayısının dört beş yıldır sabit bir şekilde 3.7 milyon gösterilmesi, vatandaşlık verilen sığınmacı sayısının ve vatandaşlık verilme kriterlerinin ısrarla gizlenmesi, Avrupa Birliği üzerinden alınan fon ve yardım miktarı ve bu kaynaklarının nasıl kullanıldığı bilgisinin verilmemesi, Suriyelilere ve diğer sığınmacılara verilen kamu hizmetlerinin prosedürlerinin açıklanmaması krizi çözümsüzlüğe itmeye devam etmektedir. Vatandaşlarımızın hayatını doğrudan etkileyen sığınmacı politikası konusundaki bilgiler üzerinde adeta bir karartma uygulanmaktadır.
“AKP, SIĞINMACILARI PAZARLIK VE SANTAJ İÇİN KULLANMAYA ÇALIŞIYOR”
Geçtiğimiz yıllar boyunca, sığınmacıların AKP iktidarı tarafından gayrı ahlaki bir biçimde Avrupa Birliği’ne karşı jeopolitik koz ve şantaj aracı olarak kullanılma çabası da sorunun çözümsüzlüğe itilmesinin en önemli nedenlerinden birisidir. AKP, bir yandan dünyaya ‘en fazla mülteci bakmak’ üzerinden insan hakları söyleminde bulunurken diğer yandan ise mülteciler üzerinden kirli ekonomik ve siyasi pazarlıklar yapmaktadır. Türkiye adeta Avrupa’nın kapısında mülteci yardımcı bekler bir duruma düşürülmüş ve Avrupa Birliği ile ilişkisi tek gündeme sıkıştırılmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinin de bu süreçte AKP iktidarıyla sürdürdükleri kapalı ilişkiler ve AKP’nin verdiği tavizler sonucunda Türkiye’nin Avrupa’nın mülteci kampına dönüştürülmesi; Türkiye’nin yüzyıllardır saygın biçimde sürdürdüğü hariciye diplomasisinin geleneklerine, teamüllerine ve ve itibarına büyük zarar vermektedir. AKP iktidarının kamuoyundaki yükselen tepkileri dindirme amacı ve Avrupa’ya karşı şantaj şovu geri tepmekte; insani dramla birlikte ülkemizdeki göçmen yükünü de artmaktadır.
“SARAY İKTİDARI, KAYITDIŞI SIĞINMACI EMEĞİ İLE SIĞINMACILARI DA VATANDAŞLARIMIZI DA MAĞDUR EDİYOR”
Ülkemizde yaklaşık 1,3 milyon Suriyeli sığınmacının, iş yaşamına dahil olduğu tahmin edilmektedir. Buna karşılık; çalışan Suriyeli göçmenlerin yalnızca 50 bini kayıtlı çalışandır. Dolayısıyla 1 milyon 250 bin civarında Suriyeli sigortasız ve güvencesiz bir şekilde çalıştırılmakta, Suriyeli sığınmacılar kayıt dışı çalışmaya mecbur bırakılmaktadır. Yoz AKP Düzeni, sığınmacı emeği ile kayıtdışılığı ve düşük ücreti utanmadan teşvik etmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) standartlarını yok sayan, düşük ücreti ve kayıtdışılığı olağanlaştıran Saray’ın vahşi kapitalizmi, sığınmacıları kayıtdışı çalıştırırken; milyonlarca gencimizi işsiz bırakmaktadır. Kayıt dışı istihdama göz yumulması, bir yandan sığınmacıların hayatlarını riske atarken diğer yandan yurttaşlarımızın işlerini kaybetmesine ve devletimizin vergi gelirlerinin azalmasına neden olmaktadır. Bu düzende vergisini ödeyen, yurttaşlarımızı istihdam eden ve çalışanlarının sigortasını yatıran işletmelerimiz adeta cezalandırılmakta, deyim yerindeyse kayıt dışı göçmen çalıştırılması adeta teşvik edilmektedir.
“KAMU HİZMETLERİ YETERSİZ KALIYOR: PEK ÇOK İLDE YURTTAŞLAR DA, SIĞINMACILAR DA YETERLİ SAĞLIK, EĞİTİM VE BARINMA KOŞULLARINA SAHİP DEĞİL”
AKP’nin, bir ülkenin kaldırabileceği göç kapasitesini zorlayan plansızlığı, sığınmacıları insan onuruna yakışır bir hayat sürmekten uzaklaştırmakta, temel kamu hizmetlerinin hem vatandaşlarımız için hem de sığınmacılar için aksamasına neden olmaktadır. Suriyeli çocuklar arasındaki eğitim dışılık durumu, Kovid pandemisi ile birlikte derinleşmiş ve eğitimden kopuşlar daha da yaygınlaşmıştır. Ülkemizde ve bölgemizde milyonlarca çocuğun eğitim alamaması gerek Türkiye’nin gerekse bölgemizin geleceği için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Suriyelilerin pandemi koşullarında dahi nasıl bir sağlık hizmeti alabildikleri konusu dahi şeffaf değildir.
“SIĞINMACI POLİTİKASINDAKİ ZAFİYETLER, BÜYÜK GÜVENLİK KRİZİ YARATTI”
AKP’nin kontrolsüz göç politikasındaki zafiyetlerin neden olduğu en büyük krizlerden birisi de, güvensizleşme krizidir. AKP iktidarının uyguladığı denetimsiz açık kapı politikası ve sınır güvenliğindeki zafiyetler, Suriyeli cihatçı çete ve terör örgütü mensuplarının rahat bir şekilde Türkiye’de ikamet edebilmesine ve barınabilmesine neden olmaktadır. Cihatçı çeteler, Türkiye’yi adeta güvenli bir liman olarak görmekte ve durum milli güvenliğimizi tehdit etmektedir. Dünyanın hiçbir önde gelen şehrinde, terör örgütü yöneticilerin ikametgah etmesi ve barınması mümkün değilken, Türkiye’de ise İstanbul’da ve Ankara’da dahi terör örgütlerinin yöneticilerin ikametgah ettiği anlaşılmaktadır. Özellikle sığınmacı sayısının yüksek olduğu mahallelerimiz ve ilçelerimiz, IŞİD ve El-Kaide başta olmak üzere tüm radikal terör örgütlerinin yuvalandığı bölgeler hâline gelmiştir. Yurttaşlarımız arasında terör çetelerinin ve örgütlerinin, sığınmacıları istismar eden yuvalanma çabalarına ilişkin endişeler devam etmektedir.
“SIĞINMACI SORUNU ÇÖZECEĞİZ; VATANDAŞLARIMIZIN VE SIĞINMACILARIN MAĞDURİYETİNE SON VERECEĞİZ”
Cumhuriyet Halk Partisi olarak; gerek göç hareketinin başladığı ilk yıllardan itibaren gerekse de göç kaynaklı oluşan krizlerin hem vatandaşlarımızı hem de sığınmacıları mağdur etmeye başlamasından itibaren konuyla ilgili kapsamlı incelemeler ve çalışmalar yaptık.
Bugün gelinen noktada, göçün neden olduğu krizler iyice derinleşmiş bir durumda. AKP’nin etkin, saydam ve sürdürülebilir bir göç politikasının olmaması, sorunu çözümsüzlüğe götürüyor. Biz, ekonomik dengelerimizi alt üst eden, ülkemizi toplumsal çatışma ortamına sürükleyen, her alanda kayıtdışılığı olağanlaştıran, ülkemizin güvenliğini tehdit eder hale gelen ve kamu hizmetlerinin aksamasına neden olan bu kontrolsüzlüğü kabul etmiyoruz.
Genel başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun da sıklıkla ifade ettiği gibi, bu sorunun çözümü öncelikle Suriye’de barışın sağlanmasından geçiyor. Suriye’de çatışma ortamının kesin bir şekilde sona ermesi ve sonrasındaki imar süreciyle birlikte Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların geri dönüşü önünde hiçbir engel kalmayacak. Biz bu sorunu iki yıl içinde barış ve huzur içerisinde çözeceğiz. Suriye ile ilişkilerimizi düzelteceğiz. Büyükelçilikleri açacağız. Biz, Suriyelilerin de doğdukları topraklarda mutlu olacaklarına inanıyoruz. Suriye sorununu, 2 yıl içinde çözeceğiz. Türkiye’nin, Avrupa’nın türkiye kampı haline dönüştürülmesinin önüne geçeceğiz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***