CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak basın toplantısı gerçekleştirdi. Öztrak, doların yükleşini ve Merkez Bankası’nın beşinci müdahalesini ele aldı. Öztrak, iktidara ekonomideki yanlış politikaları nedeniyle “Kimlere aba altından sopa gösteriyorsunuz?” diyerek sert tepki gösterdi.
Öztrak’ın açıklamalarında öne çıkan detaylar şu şekilde:
“Ülkeye istikrar getirecek diye milletimize pazarlanan, Erdoğan Şahsım Rejimi, Ne yapacağını şaşırmış vaziyette. Panikledi, tüm tuşlara aynı anda basarak Oynadığı oyunun bir sonraki bölümüne, geçmeye çalışıyor. Kibir ve cehalet, devlet yönetimindeki zafiyeti artırıyor. Yaşadığımız ekonomik buhranı da, Besleyip, büyütüyor.
Son üç yılda, Üç Hazine ve Maliye Bakanı, Dört Merkez Bankası Başkanı, Dört TÜİK Başkanı gördük.
Ama baş aşağı gidiş durmadı. Kötü yemek yapan aşçı yerine, Bulaşıkçıyı değiştirmek, Yemeği lezzetli yapmaz. Beceriksiz aşçıyı değiştirmeden, Ağızlar tatlanmaz. Değiştirilmesi gereken Erdoğan’dır.
Ülkede istişare bitti. Kural bitti, kendini kral sanan var. Bürokratlar Erdoğan’ın iki dudağına bakıyor. Onun talimatı olmadan kimse iş yapmıyor.
“Talimatlandırmak” diye, Ucube bir saray jargonu devlette yaygınlaştı. Anayasamızın ve kanunların emrettiği işleri yapmak için bile, Sarayın “talimatlandırması” bekleniyor. Orman yangınlarını söndürmek için dahi “Talimatlandırma” beklenir oldu. Bürokraside, “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla” diye söze başlamadan, Cümle kurulamıyor.
Devlet yönetimine bugüne kadar, Çok saygın Başbakanlar, Cumhurbaşkanları geldi geçti. Ama Erdoğan Şahsım Rejiminin bu sakil üslubu ve yönetim anlayışı daha önce hiç görülmedi.
Tek bir adamın talimatıyla, Koskoca ülke yönetilmeye kalkılırsa, Bugün Türkiye’de olduğu gibi, Krizler, skandallar da vakayı adiye haline gelir.
BDDK DUYURUSU
“Türk Lirası cinsinden kullandırılan kredilerin, Amacına aykırı işlemlere konu edilmesi” ne demek? Eğer serbest piyasa ekonomisiysek, Eğer Türk Lirasına konvertibl diyorsak, Kredi özel bir amaca dönük olarak, Doğrudan devlet tarafından verilmiyorsa, Devlet tarafından sübvanse edilmiyorsa, Ne şekilde kullanıldığı, Ancak konusu suçsa devleti ilgilendirir. Tüm kredilerle ilgili getirilen bu düzenlemenin amacı nedir? Kredinin amacına uygun kullanılmaması da ne demek? Amaca aykırı kullanımı, Hangi kanunla, hangi yetkiyle BDDK belirleyecek? Kime abanın altından sopa gösteriyorsunuz? Eylül ortasında yüzde 19 olan TCMB faizi, Sarayın talimatıyla 3 ayda 5 puan düşürüldü. Ama piyasalardaki faizler düşmüyor.
Aynı dönemde iki yıllık devlet kâğıdının faizi, Yüzde 17,7’den yüzde 22,0’ye çıktı. Beş yıllık tahvilin faizi ise Aynı dönemde yüzde 17,5’dan Yüzde 23,5’e çıktı.
Erdoğan politika faizini düşürdü, Ama ne piyasa faizi ne enflasyon düştü, Ne de paramızın değer kaybı azaldı. Azalmayı bırakın, daha da arttı. Şimdi Millet aldığı krediyi dövize yatırıyorsa, Sarayın talimatıyla, Arşa çıkan döviz kurunu da, enflasyonu da Sürdürülebilir bulmuyorsa kabahat kimde? BDDK bu yazıyı vatandaşa değil, Merkez Bankasından yüzde 15’ le borçlanıp, Bunu hazineye yüzde 22 den satan bankalara yazsın.
İşte ekonomiye aklıselime ve bilime aykırı müdahalelerde bulunursan, cin şişeden çıkar ve artık olacakları durduramazsın. Krediyi siz cebinizden vermiyorsanız, Milletin aldığı krediyi nasıl kullandığına karışamazsınız. Böyle bir ekonominin adı, Serbest piyasa ekonomisi olmaz. Böyle bir ekonomi dışa açık olmaz, Parası da konvertibl olmaz. Böyle bir ekonominin adı, “Kumanda ekonomisi” bile olamaz. Çünkü kumanda ekonomisi de kurala dayanır. Kumanda ekonomisinde; Plan vardır, program vardır. İyi kötü bir hesap vardır, kitap vardır. Bu olsa olsa, Erdoğan Şahsım Rejiminin ucube “talimat ekonomisi” olur.
Uyarıyorum: Bunun sonunda finansal işlemler tezgâh altına iner. Döviz yastık altına gider. Mal piyasalarında da narh dönemi gelir. Karaborsa, kuyruk başlar.
‘ELİ MIZRAKLI BALDIRI YAPRAKLI…’
Devlet yönetiminde işler şirazesinden çıktı. Devletin müdahalelerinde de akılcılık kayboldu. Piyasa işlemez oldu. Bunun sonucunu “İktisada Giriş” dersi alan herkes az çok bilir. Ama “Ekonominin kitabını yazdım” diyen Erdoğan bilmiyor. Döviz kurları da, “Talimat Erdoğan’ın ise, Rekorlar da bizimdir” diyor.
Milli paramız, Tüm dünya para birimleri karşısında pul oldu. Geçtiğimiz yılsonundan bu yana Türk Lirası; Dolar karşısında yüzde 54, Çin Yuan’ı karşısında yüzde 53, Rus Rublesi karşısında yüzde 52, Bulgar Levası karşısında yüzde 48, Pakistan Rupisi karşısında yüzde 46, Mozambik Metikali karşısında yüzde 58, Kaleşnikofla Merkez Bankası yöneten, Taliban’ın Afganisi karşısında yüzde 31, Hatta eli mızraklı, baldırı yapraklı, Papua Yeni Ginelilerin Kinası karşısında, Yüzde 52 değer kaybetti. Türk Lirası performansı en kötü para birimi oldu.
Demek ki sorun dışarıda değil, Sorun dünyada değil. Sorun bizde… Sorun doğrudan Erdoğan Şahsım Hükümetinde… Bu Yönetim, Güzelim ülkemizi elin evladı için, 1 milyoncu mağazasına çevirdi. Bu ülkenin öz evlatlarını da parya yaptı.
Milli paramızın değeriyle beraber, Milli varlıklarımızın değerini de beş paralık etti. Milletimizin tasarrufları, Yılların emeği ve birikimi bir anda pul oldu. Şimdi bu ülkenin en değerli limanlarını, En stratejik tesislerini, Körfez şeyhlerinin üstüne yapmak için fırsat kolluyorlar. İşte esas mandacılık budur. İşte esas utanmazlık budur. İşte asıl ahlaksızlık budur.
DOLARIN HIZLI YÜKSELİŞİ
Erdoğan’ın müellifi olduğu talimat ekonomisinde, Ne hesap var, ne de kitap… Akıl, fikir hiç yok. “Ol dedim, olsun!” Kafa da, anlayış da bu… Erdoğan ve damadı; Kerameti kendinden menkul, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatası için, Bu ülkenin 128 milyar dolarını yok ettiler.
Damat 128 milyar doları kamu bankaları eliyle Güya çaktırmadan satarken, “Dolar 10 lira olacak ya… 15 lira olacak ya… Çok beklersiniz” diyordu. Ama ne yazık ki çok beklenmedi. Dolar kısa sürede 10 lira da oldu. 15 lira da oldu. Bugün 16 liranın üzerinde. Ama olan bu arada da, Milletin 128 milyar dolarına oldu.
128 milyar dolar kimlerin cebine gitti? Hangi kurdan, kimlere satıldı? Bunu hala öğrenemedik. Damat “at izi, it izine karıştı” dedi. Kaçtı gitti. Şu anda Merkez Bankası’nın kasasında, Bankaya ait tek sent yok.
10 Aralık itibariyle Merkez Bankası’nın döviz kasası, 38 milyar 781 milyon dolar açık veriyor. Ve hala Merkez Bankası, Kendisine ait olmayan dövizleri satmaya devam ediyor. Bugün de beşinci müdahale geldi. Bu çare olur mu? Olmaz. Dibi delik kova suyu tutmaz.
Piyasa da bunu biliyor. “Görelim bakalım, Daha ne kadar döviz satıp, dolar kurunu tutabileceksin” diye, Merkez Bankasını test ediyor. Son iki haftada piyasaya milyarlarca dolar satıldı. Ama hiçbir etkisi olmadı. İşte dolar 16 lirayı geçti. 17 liraları gördü. Son müdahaleye rağmen, 16 liranın üzerinde durmaya da devam ediyor.
Devlet ve ekonomi yönetimi gayrı ciddiliği kaldırmaz. Ülkede işsizliği arşa çıkarırlar. “Her patron birer işçi alsa, İşsizlik sorunu hallolur” derler. Sorumluluğu patrona yıkarlar.
Türk Lirası’nı pul ederler. “Her patron 100 milyon dolar satsa, Türk Lirası’nın erimesi durur” derler. Sorumluluğu yine patronlara yıkarlar. Sel olur vatandaş dere yatağına ev yapıyor. Yapmasa sel olmaz derler. Sorumluluğu vatandaşa yıkarlar. Sizin modelinizde her işi başkası yapacaksa, Allah aşkına siz orada niye oturuyorsunuz? Siz ne işe yarıyorsunuz? Memlekette iyi bir şey olursa, Erdoğan’dan geliyor. Ama kötü bir şey olursa da, sorumluluğu başkasına atmakta sınır yok. Bunlar sorumluluğu yüce Allah’a atmaktan bile çekinmiyorlar.
84 milyonluk bir ekonomi üzerinde, Adeta canlı canlı deney yapıyorlar. 84 milyonu kobay gibi kullanıyorlar. Ülkeyi bitkisel hayata sokuyorlar. Sonra da yeni atanan Nebati Bakan çıkıyor, Model çalışmazsa, millet perişan olursa, “Üzüleceğini” söylüyor. Bakandaki anlayışa bir bakın, Şimdi de “Tutmazsa üzülürüm modeline” geçtik. Nebati Bakan, “Ben kaybedersem babamdan kalan koca fabrika gider, Milletin maaşından başka kaybedeceği bir şey de yok” diyebiliyor.
Sayın Bakan, Herkesin helal kazancı, alın teri, En az sizin babadan kalma işletmeniz kadar değerlidir. Şecaat arz ederken, Sirkatin söylemek bu olsa gerekir.
ASGARİ ÜCRET
Genel Başkanımızın TÜİK’in kapısına dayanması, Hükümeti de çaresiz bıraktı. TÜİK enflasyonunun yalan olduğunu, Hükümet de kabul etmek zorunda kaldı.
Son asgari ücret artışında, TÜİK’in hesaplarını dikkate alamadılar. TÜİK, masaya asgari geçim hesabını bile koyamadı. Çaresi asgari ücret, yüzde 50’nin üzerinde artırıldı. Demek ki enflasyon en az yüzde elli. Ama bu Erdoğan Şahsım Hükümetinin, Asgari ücretliye verdiği zararı telafiye yeter mi? Hayır.
Asgari ücret bu yılın başında 385 dolar ediyordu. Devalüasyonla sene sonunda 175 dolara indi. Yeni asgari ücretle bile bakıldığında, şu an 264 dolar ediyor. Yani, 2021 başındaki asgari ücretin 121 dolar altında. Yandaşlara dolarla, avroyla ihaleleri dağıtan Erdoğan, Konu emekçinin ücretine gelince, “Bizim paramız bellidir, o da Türk Lirasıdır” diyor.
Erdoğan’ın asgari ücretin, Dolarla kıyaslanmasından rahatsız olmasının, Bir başka nedeni de Alayiş valayişle açıkladığı yeni asgari ücretin, Dolar karşılığının Çin’den bile geri olması. Çin’in ekonomik başkenti Şanghay’da brüt asgari ücret 414 Dolar. Biz de brüt asgari ücret 328 dolar. Yine tüm Avrupa’da, Arnavutluk ile beraber, En düşük asgari ücret son zamla dahi, hala bizde. Erdoğan bunların bilinmesin, görülmesin diyerek, Asgari ücretin dolarla mukayesesini istemiyor.
Erdoğan asgari ücretin dolar karşılığını beğenmiyorsa, Ona emekçinin ekmeğindeki aşınmayı söyleyelim. Bu yıl Ocak ayında, İstanbul’da bir somun ekmeğin fiyatı 1,5 liraydı. Asgari ücretle 1.883 ekmek alınıyordu. Bugün İstanbul’da ekmek 2,5 lira. Ve yeni ilan edilen net asgari ücretle 1.701 ekmek alınabiliyor. Erdoğan’ın çok övündüğü asgari ücret, Emekçinin 182 somununu yedi bitirdi.
Yine yılın başındaki asgari ücretle, Emekçi 1.235 kilo patates alıyordu. Şimdi zamlı asgari ücretle Ancak 1.082 kilo patates alabiliyor. Erdoğan asgari ücretlinin 153 kilo patatesini de yedi bitirdi.
Dün asgari ücret belirlenmesinin ardından Dolar kuru artmaya devam etti. Bugün benzinde, mazotta rekor zam haberleri gelmeye başladı. Erdoğan bu yanlış politikalarda ısrar ettikçe, Paramız pul olmaya, enflasyon azmaya, Milletimiz hayat pahalılığına ezdirilmeye devam edecek. Dolar ben bu kürsüye çıkmadan 17 lirayı aştı. Beşinci müdahale geldi. Şu anda da 16 liranın üzerinde. Daha dün Erdoğan Türk Lirasını yedirmeyeceğiz diyordu. Ne oldu? İpin ucu elden kaçtı. Önümüzdeki ay, Aylık enflasyonun çift haneye ulaşması kuvvetle muhtemeldir. Artan hayat pahalılığıyla, Yetersiz asgari ücret zammı Yılın ilk altı ayı dolmadan yok olmaya mahkûmdur. Böyle giderse asgari ücret artışlarını, Üçer ayda bir yapılması gerekecek. Aksi takdirde emekçilerimiz köle hayatı yaşayacak.
MEMUR VE EMEKLİ MAAŞI
Devletin, Kendi memur ve çalışanları ile emeklilerimiz için de, Yapması gerekenler var. Net asgari ücretin 4 bin 253 lira olduğu yerde, Ortalama SSK emekli aylığı 2 bin 600 lira olamaz. Ortalama Bağ-Kur Tarım emekli aylığı 2 bin 45 lirada kalamaz. Ortalama Bağ-Kur Esnaf emekli aylığı 2 bin 700 lira olamaz. Ortalama Emekli Sandığı aylığı 3bin 600 lirada kalamaz. Madem işveren işçisine 4 bin 253 lira verebiliyor. Devlet de en düşük emekli aylığını Haydi haydi 4 bin 253 lira yapabilir. Herhalde devlet, işverenler kadar kudrete sahiptir. Son döviz krizi, Ve ardından şaha kalkan enflasyon, Emeklilerimizin yanında, Memurumuzu ve devlette çalışanları da perişan etti. Buna da seyirci kalınmamalıdır. Bunlar için kaynak bütçede vardır. Önemli olan milletin kaynağının nasıl kullanıldığıdır.
Dün Erdoğan, Dolarla mukayeseyi eleştirdi. “Bu çalışan ve işverenin istismarıdır” dedi. Biz asıl istismarın ne olduğunu söyleyelim. Erdoğan’ın yandaş müteahhitlerine, Garanti ödemelerini Dolarla, Avroyla tıkır tıkır yapması asıl istismardır. Bu da yetmez! Üstüne bir de, ABD enflasyonunu koyması asıl istismardır. “Bizim paramız bellidir, O da Türk Lirasıdır” diyen Erdoğan’ın, Yandaşlarına dağıttığı ihalelerle, Dolarla, avroyla verdiği garantileri, Neden hala Türk Lirası’na çevirmediğini açıkçası merak ediyoruz.
Son 5 yılda (2016-2021 Kasım), “Milletin cebinden tek kuruş çıkmayacak” dedikleri Dolarlı, Avrolu rant ihalelerinin bu garantileri için, Tüyü bitmedik garibin bütçesinden, 9 milyar 769 milyon dolar çıktı. Bunun, bugünkü kurdan karşılığı 157 milyar lirayı buluyor. Sadece bu yılın ilk 11 ayında ödenen garantiler ise 2 milyar 917 milyon dolar. O da bugünkü kurla 47 milyar lirayı buluyor. Erdoğan, Dün asgari ücret toplantısında, “Hep birlikte fedakârlık yapmaktan” bahsediyor. Hiç kimse kusura bakmasın. Eğer bir fedakârlık yapılacaksa, Milyarlarca doları götüren beşli çeteniz, önden buyursun. Kaynaksa buyurun size kaynak.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***