Süleyman Günaydın’ın Sabah Gazetesi’nde cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektuptan sonra işler değişiyor esasında.
Elektrikler kesilince İlyas Keleş iyice zor durumda kalıyor ve yurt dışından getirdiği hurda demirler için yaptırmak istediği liman ve 2 hastahanenin işleri de durma noktasına geliyor, aldığı krediler ödenemez duruma geliyor. Anlayacağınız tam bir çıkmaz. Bu durumda başta bankalar olmak üzere bütün malların üzerine ihtiyati tedbir kararı konuluyor. Bu durumda hiçbir malınızı satamadığınızdan tam bir bloke haline geliniyor. Süleyman Günaydın’ın buradaki hedefi fabrikayı icradan almak.
Ancak mal büyük, büyük olasılıkla birileri başkalarını da haberdar etmiş ve tam da bu esnada Sabri Erhan Özkan isimli bir avukat ortaya çıkıyor. Özkan kendisinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından yeni bir sahip bulmak için görevlendirildiğini söylüyor, Keleş ailesi ve belediye başkanıyla görüşmeler yapıyor.
Bu arada başka bir holding (Kibar Holding) Nursan AŞ’yi almak istiyor ve Ankara’ya giderek işyerinin başına gelenleri araştırıyorlar. Ancak herkes “Kibar Holding Nursan AŞ’yi aldı” derken, birden masadan kalkıyorlar ve “Biz bu işte yokuz” diyorlar. Tam o sırada avukat tekrar piyasaya çıkıyor ve “Biz Süleyman Soylu’yu devreye soktuk ve kendisi engelledi. Kibar Holding değil, bizim istediğimiz adam alacak” diyor çevresindekilere.
Bu konuşmanın ardından uzun zamandır piyasalarda görülmeyen Erol Evcil birdenbire piyasaya çıkıyor ve Payas’ta lüks bir eve taşınıyor. Erol Evcil’e rağmen başka bir işadamı talip oluyor ve avukatla görüşüyor. Avukat kendisine buranın Alaattin Çakıcı’ya ait olduğunu söylüyor ve isterse görüşebileceklerini söylüyor. Bunun üzerine işadamı Çakıcı’yla görüşmek üzere Bodrum’a, Korkut Eken ve Mehmet Ağar’la fotoğraflarının olduğu Yalıkavak Palmarin Otel’e gidiyor. Yemekler yendikten sonra Çakıcı işadamına “Erol Evcil’in bana borcu var, Evcil’e bu fabrikayı vereceğim, burayı çalıştıracak ve bana olan borcunu ödeyecek” diyor ve konuyu bir anlamda kapatıyor.
Sonrasında ne mi oluyor, Erol Evcil İlyas Keleş’le masaya oturuyor ve anlaşmaya varıyorlar. Anlaşma derken yanlış anlamayın, kimse işyerini satın almıyor yada Keleş satamıyor. İhtiyati tedbir olduğu için devletten çözmenin zor olduğunu söyleyerek fabrikayı ve Nursan Hastahanesini kiralıyorlar. Sözümona Hollandalı bir ortak var ama bugüne kadar kendisini gören yok.
Aba adıyla Erol Evcil’in yeğeni adına bir şirket kuruluyor ve avukat elektriği bir şekilde açtırıyor. Fabrika günlük 5 bin ton yerine 3 bin ton üretmeye başlıyorlar. Sadece bunun KDV’si 6,5 milyon TL civarında ve bu para devlete ödenmiyor. Diğer vergi ve SGK’nın da ödendiği şüphe götürür ama kiracı oldukları için Nursan AŞ’nin banka ve diğer borçları da ödenmiyor.
Sonunda buraya mutlaka bir haciz gelecek, bu durumda bankalar birinci sırada olduğundan ve faiz (Erdoğan’a rağmen) her geçen gün arttığından, banka kredi hacizinden sonra devlete haciz için bişey kalmayacak. Tanıdık geliyor mu size bütün bunlar bilmiyorum ama bana geliyor.
Bu arada işin içinde neden Payas belediye başkanı Bekir Altan var derseniz, orası da biraz karışık. Bekir Altan 18 Nisan 1999 yılında MHP’den belediye başkanı seçiliyor. 2019’a kadar MHP belediye başkanı olan Altan nedense 2019 yılında AKP’den aday oluyor ve yine seçiliyor. MHP yerine AKP’den aday olmasının nedeni hakkında çok fazla yolsuzluk iddiası olduğunun söylenmesi. Çakıcı ve Evcil’e sözümona rehberlik yapılıyor. Ayrıca bir de 12 Eylül referandumu öncesi yaşanan bir provokasyon olayı var tabi ki…
Altan hakkında iddialar yeni de değil, ta 2010 yılına dayanıyor. Dönemin Hatay valisi Celalettin Lekesiz’e rağmen içişleri bakanlığı hiçbir işlem yapmamış.
Anlayacağınız Devlet Bahçeli bir şekilde işini hem biliyor, hem de görüyor.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***