Gazeteciler genellikle işyerine çökme olaylarını bilirler ama çok fazla konuşmaz yada yazmazlar. Çünkü bir işyerine çökme devletin izin vermesi dışında pek yapılamaz ve Türkiye’deki gazetecilerin çoğu da hep iktidar yanında olduklarından bunları yazmaz.
Günaydın Gazetesi’nde adliye muhabirliği yaptığım dönemde Eczacıbaşı’yla Atabay İlaç Sanayi arasında bir dava vardı. Davaya göre Eczacıbaşı gümrükteki Atabay’a gelen hammadde’yi bir şekilde çekmişti (İddianameye göre). Eczacıbaşı gazetelere büyük ilanlar veren firma olduğundan basında fazla yer almadı haber, Günaydın’da sadece 2-3 paragraf kadar girmişti.
Buna benzer çok olay oldu yıllarca. 12 Eylül sonrası Okumuş Holding seçimlerde askeri parti olan Turgut Sunalp’i destekledi ve Turgut Özal seçimi kazanınca da neredeyse 15 günde battı ama kimse detayları ve nedenleri yazmadı yada yazamadı.
İlyas Keleş bir demir-çelik işçisi. 2 işadamı bir demir-çelik fabrikası kurmak istiyorlar ve işin başına da Keleş’i getirmek için anlaşıyorlar. Aradan zaman geçiyor, işler iyi gittiği için Keleş’i kaçırmamak adına küçük bir hisseyle ortak ediyorlar ama daha sonra işten fazla anlamadıkları için, kendilerine göre iyi bir paraya taksitle işyerini olduğu gibi Keleş’e satıyorlar.
Keleş önce işyerini büyütüyor ve Türkiye’nin 100 sanayicisi arasına giriyor. Daha sonra hastahane, sağlık yurdu ve okullar yaptırıyor. İşler büyüyünce kendisi hastahaneyle ilgilenmek istiyor ve demir-çelik işini 2 oğluna bırakıyor. Oğullarından biri hurda alımına, diğeri de satımına bakıyor.
Oğulların başına 2 kişi musallat oluyor (Süleyman Günaydın-Ali Yeşilyurt) hem gece hayatına sürüklemek, hem de kandırarak malları ucuza alıp tek elden pahalıya ve daha az mal satmaya başlıyorlar. Niyetleri fabrikayı ele geçirmek. Kötü yönetimden dolayı fabrika yavaş yavaş zarara girince baba İlyas Keleş tekrar işin başına geçiyor ve bu 2 kişinin fabrikaya girmesini yasaklıyor. Fabrika tekrar eski durumuna geliyor ama ilginç bir şekilde işin içine Sabah Gazetesi giriyor ve yazarlarından Ersin Ramoğlu, önce isimsiz, sonra isim vererek şirketi suçlayıcı vergi kaçırdığına ve naylon fatura kullandığına dair yazılar yazıyor:
Sabah Gazetesi’nin kimin olduğu malumunuz, bunun üzerine vergi dairesi müfettiş gönderiyor. Müfettiş inceliyor ama herhangi bir yolsuzluğa rastlamıyor. Buna çok sinirlenen Ramoğlu bu kez valiyi hedef alan bir yazı yazıyor ve işin içine Gülen Hareketi’ni de sokuyor, panikleyen vali defterdarı uyarıyor ve bu kez 20 kişiyi gönderiyor kontrol için:
Bugün Hatay Valisi Ercan Topaca‘ya sormam gereken sorular var.
Sayın Valim…
Sayın Topaca…
Birkaç gündür Payas ilçenizde milyarlık KDV vurgunu ile ilgili haberler yayınlıyoruz.
Bir holding patronu resmen devleti dolandırıyor.
Tüyü bitmemiş yetimin hakkını çalıyor.
Dürüst esnaf iflas edecek.
Yetkililer de seyrediyor.
Niye acaba?
Onlar da bişey bulamayınca Ankara’dan bir ekip geliyor ve onlar da bişey bulamadıklarına dair bir rapor hazırlıyorlar. Ancak İlyas Keleş’e birden 400 milyonluk bir ceza çıkıyor, bu kayıp maldan yazılmış bir ceza ama kayıp depodaki malları giriş ve çıkışa göre tartarak yapmıyorlar, göz kararı yapılıyor. (Bu gibi sanayilerde 5 yılda bir tam sayım yapılır ve sayım sonucuna göre ya fazla vergi ödenir yada vergi fazlası çıkar)
Tam bu sırada Vergi Barışı çıkıyor, cezanın minimize edilme olasılığı hasıl oluyor ve müdaheliciler daha da sinirleniyor. Süleyman Günaydın bunun üzerine “Sayın Cumhurbaşkanım” diye bir mektup yazıyor:
Mektup sadece Nursan AŞ’nin bu vergi muafiyetinden ayrı tutulması gibi komik bir istekle bitiyor ama devamı hiç de komik değil, çünkü organize sanayinin içindeki Nursan AŞ’nin elektriği kesiliyor.
Bu yazı çok uzun olacağından cuma günü devam edeceğim ama başlıkla bağlantısı açısından Nursan AŞ’yi şimdilik ABA şirketiyle Erol Evcil adına yeğeni yönetiyor, bunu bilin istedim. İşin içine Çakıcı bu dönemde giriyor.
Erol Evcil, İlyas Keleş ve Payas Belediye Başkanı Bekir Altan
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***