İktidarın, “düşük faiz, yatırım, istihdam, ihracata dayalı büyüme” olarak ifade edilen yeni ekonomi programı; Türk Lirası’ndaki yüksek değer kaybı ve hemen her alana yansıyan hayat pahalılığı nedeniyle tartışma konusu.
Geçmişte ceza hukukuna ilişkin yasal düzenlemelerde iktidar partisine danışmanlık yapan Prof. Dr. İzzet Özgenç’in 13 Aralık’ta yaptığı, “ekonomik OHAL’e hazırlıklı olunması” yönündeki sosyal medya paylaşımı tartışmaları daha da büyüttü. Bu öneri, muhalefetin yanı sıra Adalet ve Kalkınma Partisi’nde (AKP) de tepkiyle karşılandı, “ciddiyetsiz” bulundu.
Türkiye’de OHAL ilanını gerektirecek “ağır ekonomik buhran” bulunmadığını savunan AKP’liler, kendilerini tedirgin edenin başta gıda olmak üzere hemen her alanda kendini hissettiren fiyat artışı ve dövizdeki “öngörülemez yükseliş” olduğunu söylüyor.
‘Ekonomik OHAL’ tartışması nasıl başladı?
AKP, Prof. Özgenç’in Twitter hesabından yaptığı “Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısındaki süregelen değer kaybı, ‘ağır ekonomik bunalım’ sonucunun ortaya çıkacağı süreci başlatmıştır. Bu nedenle kaçınılmaz görünen ağır ekonomik bunalım sebebiyle OHAL ilanına toplum olarak hazırlıklı olmamız gerekir” paylaşımı ile başlayan “Ekonomik OHAL” önerisi, AKP’de tepkiye yol açtı.
Prof. Özgenç, tepkiler üzerine 14 Aralık’ta Twitter hesabından yeni bir açıklama yaptı.
AKP’de yaygın görüş bir “ekonomik kriz, buhran olmadığı” yönünde. Bir krizin varlığı için “üretim çarklarının durması” ve insanların bankalardan paralarını çekememesi” hali gösteriliyor ve Türkiye için böyle bir durumun söz konusu olmadığı savunuluyor.
“Ekonomik OHAL” açıklamalarının güvensizliği daha da derinleştireceğine işaret ediliyor ve bu tür açıklamalar “sorumsuzca ve ciddiyetsiz” bulunuyor:
“Biz yatırımı artırmak, buraya yatırımcı çekmek istiyoruz. OHAL ilanı gibi bir durum, ortamı ekonomik açıdan güvensiz hale getirir. Bu da hem yerli hem yabancı yatırımcıyı geri iter. Böyle bir düşünce, herhangi bir yerde, herhangi bir zaman diliminde bir ihtimal olarak bile gündeme gelmemiştir.”
‘Dolar gerekirse 20 lira olsun ama orada dursun’
Son dönemde AKP milletvekillerinin sık ziyaret ettiği yerlerin başında organize sanayi bölgeleri (OSB) geliyor. Buradan aldıkları izlenimler, parti yönetimi ve hükümet üyeleriyle paylaşılıyor.
Birçok AKP milletvekiline göre OSB’lerde yatırım iştahı yüksek ve fabrikalar daha çok istihdama kapısını açık tutuyor.
Meclis kulisinde sohbet ettiğimiz bir milletvekili, sahadan izlenimlerini “İki fabrikayı ziyaret ettim, ikisi de mevcut iş alanını genişlettiğini anlattı. İsterse 10 bin kişi gelsin buyursun, çalışsın, diyor. Öyle fabrikaların kapandığı, istihdam alanlarının tamamen yok olduğu bir ortam yok ki Türkiye’de OHAL ilan edilsin” diye anlattı.
Ancak her şeyin “güllük gülistanlık olmadığı” gıdadan, inşaat sektörüne, temel ihtiyaç maddelerine kadar hemen her alandaki fiyat artışı ile “öngörülemez döviz kuru”nun üretim sektörünü tedirgin ettiğine dikkat çeken aynı milletvekili, bir işletme sahibinin kendisine “Dolar gerekirse 20 lira olsun, ama orada dursun” sözlerini aktararak, en önemli sıkıntının “belirsizlik” olduğuna işaret etti.
AKP kulislerinde döviz kurlarında ciddi bir düşüş beklemiyor; tersine bir süre sonra, yüksek kura alışılacağı, “Ayakkabı ilk başta sıkar ama sonra genişler ve ayak alışır” sözleriyle ifade ediliyor. Ancak ekonomi programının olumlu sonuçları görülmeye başladıkça dalgalanmanın duracağı görüşü savunuluyor.
Teşvikler ve ücretli kesime zamla rahatlatma hesabı
Enflasyonun yükselişi ve hemen her alandaki fiyat artışını pandeminin etkisiyle küresel düzeyde enflasyondaki artışa bağlayan AKP kurmayları, üretim ve istihdam öncelikli bir programın devreye alındığını, tarım desteğinin yanı sıra yatırımcıya dönük teşviklerin de gündeme geleceğini ifade ediyor.
Bu çerçevede kredi faizlerinin bir bölümünün devlet tarafından üstlenebileceği ve böylece üretim ve istihdam ortamının iyileştirileceği ve beraberinde de ihracat artışının hedeflendiği vurgulanıyor.
AKP’de en önemli sorun olarak görülen “hayat pahalılığına” karşı ise ücretli kesimlerin maaşlarına dönük artış öngörüldüğü anlatılıyor. Bu çerçevede Merkez Bankası’nın faiz kararı sonrasına ertelenen asgari ücretin 4 bin liranın altında olmayacağı beklentisi dile getiriliyor.
Asgari ücretin işverene maliyetini azaltmak için de vergi yükünün bir bölümünü devletin üstleneceği bir formül üzerinde çalışıldığı konuşuluyor.
Memurlara dönük ek gösterge zammı, başlangıçta doktorlar için öngörülen ücret artışının tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak şekilde genişletilmesine ilişkin yasal düzenlemenin bütçe görüşmeleri sonrasında Meclis’ten geçirilmesi planlanırken, enflasyondaki yükselişe bağlı emekli aylıklarında artış yapılacağı ifade ediliyor.
Ek bütçe gelecek mi?
Kulislerde konuşulan bir başka iddia ise Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın asgari ücret, memur, işçi ve emeklilerin maaşlarına yapılacak artışlar, 3600 ek gösterge düzenlemesi, fiyat artışından etkilenen esnafa yapılacak destekler nedeniyle ek bütçe teklifini Meclis’e getireceği yönünde.
AKP kulislerinde ihtiyaç duyulması halinde Cumhurbaşkanı’nın ek bütçe teklifini Meclis’e sunma yetkisi olduğunu, bu konuda henüz alınmış bir karar olmadığı konuşuluyor.
Geçen yıl pandeminin en yoğun yaşandığı dönemde de benzer bir tablonun yaşandığını ve işten çıkarma yasağı, esnaf ve diğer kesimlere destek sağlandığını belirten bazı AKP kurmayları, “O dönemde ek bütçeye gerek duyulmadı, bütçedeki kalemler arasında aktarımlar yapılarak da bu durum aşılabilir” görüşünü dile getiriyor.
Seçimlere etkisi ne olur?
AKP kulislerinde Erdoğan’ın baştan bu yana öngördüğü “düşük faiz”e dayalı yatırım, istihdam ve ihracat odaklı ekonomi modelini ilk kez deneme fırsatı bulduğu ve bu kez uygulamakta kararlı olduğu konuşuluyor.
Erdoğan’ın “risk aldığı ancak sonuna kadar uygulamakta kararlı olduğu” vurgusu yapılırken yüksek enflasyon ve döviz kurunun seçimlere nasıl yansıyacağına dönük de tahminler dile getiriliyor.
En büyük sorunun hayat pahalılığı olduğuna işaret eden parti kaynakları, “Mutlaka fiyat artışına karşı dar gelirli ve çalışan kesimler rahatlatılmalı, aksi takdirde maliyeti ağır olabilir” kaygısını dile getiriyor. Ancak toplumun en alt gelir grubuna sahip olan kesimlerin AKP’ye oy verdiği ve hâlâ da “vazgeçmediğini” savunan bazı partililer, 2015 seçimleri öncesindeki “suskun seçmen” tablosunun görülmemesini parti lehine yorumluyor:
“7 Haziran 2015 seçimlerinde vatandaş suskundu, tepki yoktu. O zaman biz parlamentoda iktidar çoğunluğunu kaybettik. Ama şimdi vatandaş tepkisini gösteriyor, eleştiriyor. Hâlâ bizden vazgeçmedi, ‘umudum var, gereğini yap’ diyor. Biz de bu sese kulak vermek zorundayız.”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – AYŞE SAYIN
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***