YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 15 Temmuz’dan sonra iktidar ve muhalefetin hararetle kullandığı bütün argümanları yerle bir etti.
‘FETÖ’ kelimesini hem Türk yargısının hem de Türk siyasetinin yüzüne çarpıp attı. Bu beş yıl içinde AKP iktidarıyla uyumlu çalışmaya gayret eden hatta Başkan düzeyinde Saray’a ziyarete giden AİHM bile, Türkiye’de hukuk adına yaşanan gerizekalılığa ‘dur’ dedi. AİHM, öğretmen Yasin Özdemir hakkında verdiği kararla net bir şekilde “Hizmet Hareketi sempatizanlarına bahsi geçen eylemlerden dolayı silahlı terör örgütü yargılaması yapamazsınız” dedi.
Bundan sonra bu nefret söylemi içeren kelimeyi kullanan herkese, Türk mahkemelerinde olmasa bile uluslararası mahkemelerde dava açılması, hele de kendine muhalif diyenlerin kullanmalarının kararlılıkla peşine düşülmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bugün AKP iktidarı sadece kendi hasedinin değil, Türkiye’de solun da arzusunu gerçekleştiriyor. Onun bırakmaya başladığı yerden hararetle ve ısrarla nefret söylemini devralmalarının altında da bu yatıyor. AİHM, Yasin Özdemir kararıyla bu söylemin nasıl ahmakça bir kelime olduğunu ayan beyan ortaya koymasına rağmen, sol cenah şehvetle kullanmaya devam ediyor.
Devam etmekle de kalmıyor hâlâ Tek Adam ve Milli Şef dönemlerinin uygulamalarını bütün ülkeye yaymanın hayalini kuruyorlar. “Tarikatlar, cemaatler kapatılmalı tüm varlıklarına el konulmalıdır” türünden mesajlar, bu arzuların dışavurumundan başka bir şey değil.
Tarikatları ya da herhangi bir düşünceyi yanlış bulmak, hatta onlarla düşünce bazında mücadele etmek de normal bir şeydir. Herkes bir düşünceyi, ideolojiyi, hayat tarzını yanlış bulabilir ancak devlet gücüyle bunları kapatmak, mallarına el koymak, faşizmin ta kendisidir. Evrensel hukuk metinlerinin suç olarak gördüğü fiilleri işlemiyor olmasına rağmen, kendisi gibi düşünmeyenlerin; mallarına el koyan, yasaklayan, hapse atan uygulamalar 80 yıl sonra Stalin’in iktidara gelmesinden başka bir şey değildir.
Tarikatların devlet eliyle beslenmesiyle devlet eliyle kapatılmasının aynı şey olduğunu göremeyecek kadar dar görüşlü olduklarının da farkında değiller işin kötüsü.
Din tüccarı AKP iktidarını, katı laik Kemalist uygulamalarının doğurduğunu, AKP’nin Kemalizmin gayrimeşru çocuğu olduğunu bilmeyecek kadar da sosyolojiden bihaberler. Bu yüzden zerre kadar kendilerini sorgulamıyorlar, kafalarında “Acaba yanlış mı yaptık?” diye bir soru oluşmuyor.
Bu yüzden bir insan olarak doğuştan var olması gereken haklara bakış konusunda, Türkiye’de AKP’nin iktidar olmasıyla Kemalist bir anlayışın iktidar olması arasında hiç fark yok. Birbirlerinin siyah-beyaz yüzleri gibiler.
Daha net bir ifadeyle Türkiye’de Kemalist bir anlayış iktidar olsaydı AİHM’in son kararıyla o muhatap olacaktı.
Tarikatlar kapatılsın, şunlar yasaklansın, bunların mallarına el konulsun yaklaşımı kendince dini bir inanca sahip herkesin AKP etrafında kenetlenmelerini sağlamaktan da hiçbir işe yaramayacaktır ayrıca.
Uluslararası hukukun suç saydığı fiillere bulaşmamış hiçbir kişi ya da kuruluş ideolojik bir yaptırıma maruz bırakılamaz. Kimin neye inandığı, neyi önemsediği, kimi kutsal bildiği de devleti ilgilendirmez. Devlet insanları aidiyetlerinden ya da inandıklarından dolayı kategorize edemez, dışlayamaz, terörist ilan edemez.
AİHM, Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücünü kullanan bu ahmak-faşist uygulamalara nihayet dur deyip, onlara evrensel değerleri nihayet hatırlattı.
Kendine aydın diyen herkesin bu kararı bir kere daha okumasında fayda var.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***