Tr724’ten İlker Doğan’ın haberine göre F-16 savaş uçaklarının hatalı ‘milli istihbarata’ dayanarak bomba yağdırması sonucu 17’si çocuk 34 vatandaşın hayatını kaybettiği olayla ilgili tek bir kişi bile yargı önüne çıkarılmadı. AKP rejimi katliamda ‘kasıt’ olmadığını savundu. Tayyip Erdoğan, konuyla ilgili yaptığı ilk açıklamada, bombalamanın tedbiren yapıldığını söyleyecekti.
TSK ise 34 kişinin ‘hatalı istihbarat’ sonucu PKK’lı sanılarak vurulduğunu açıkladı. 7 Ocak 2014’te askeri savcılık, ‘kaçınılmaz hata’ olarak değerlendirdiği katliamla ilgili ‘takipsizlik’ kararı vererek dosyayı kapattı. Dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındı; ancak iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle 17 Mayıs 2018’de başvuru reddedildi. 34 kişinin korkunç bir şekilde can verdiği katliam, yapanın yanına kar kaldı!
Kamuoyu, Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu köyünde 28 Aralık 2011’de saat 21.37’de gerçekleştirilen saldırının haberini ertesi gün 08.00 sularında, katliamdan tam 10 saat sonra duymaya başlamıştı!
Buna göre sınırdan geçen kaçakçılar, ‘PKK’lı zannedilerek F-16 savaş uçaklarıyla tam 4 kez bombalanmıştı. Askeri savcılığın konuya ilişkin raporuna göre , insansız hava aracı ile yapılan keşif uçuşları sırasında saat 17:20 civarında Haftanin Deresi Vadisi’nde ‘ısı kaynakları’ tespit edildi. Görüntüler, dönemin 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral İlhan Bölük tarafından ‘terörist olarak değerlendirildi’ ve bunun için topçu atışı yapılması istendi.
Ancak grubun hareket halinde olması nedeniyle hava saldırısının daha uygun olacağı değerlendirildi. Ve hava operasyonu için saat 20.00 sularında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’den telefonla ‘onay’ alındı.
KAÇAKÇILAR 47 DAKİKADA 4 KEZ BOMBALANDI
Sınır hattında ilerleyen gruba ilk bomba saat 21:37’te atıldı. Bombalanan grupta yer alan vatandaşların yetkililere ulaşarak, terörist olmadıklarını söyleme çabaları çabası sonuç vermedi. Ve ikinci bomba da 22:02’de tepelerine düştü. Ardından üçüncü bomba 22:16’da ve son olarak da dördüncü bomba saat 22:24’te atıldı. Katliamda 17’si çocuk 34 kişi hayatını kaybetti. Ölenlerden 27’si ‘Encü’ ailesine mensuptu.
İSTİHBARAT ‘MİLLİ KAYNAK’LARDAN
Genelkurmay’dan olayın ertesi günü yapılan ilk açıklamada Irak’tan Türkiye’ye doğru ‘bir grubun hareket halinde olduğu İnsansız Hava Aracı görüntüleri ile’ tespit edildiği belirtildi. Açıklamaya göre, saldırı emri ve onayı ‘çeşitli kaynaklardan alınan istihbarat ve yapılan teknik analizler sonucunda’ verilmişti.
Wall Street Journal, Mayıs 2012’de yayımladığı bir haberde, söz konusu istihbaratın ABD yapımı İHA’lardan geldiğini öne sürdü. Hükümet kanadı iddiayı yalanladı. Askeri savcılık raporunda ise istihbaratın ‘Gözcü İHA’lar’ tarafından alındığı belirtildi. MİT de yaptığı açıklamada, istihbaratın kaynağının kendisi olduğu iddialarını yalanladı.
ERDOĞAN’DAN İLK YORUM: BOMBALAMA TEDBİREN
Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, olaya ilişkin ilk açıklamasını saldırıdan iki gün sonra, Cuma namazı çıkışında yaptı. Hava saldırısının 10 gün önce alınan istihbarata yönelik bir ‘tedbir’ olduğunu söyleyecekti. Erdoğan, “Burada 40 kişilik grup olması, -daha önce gerek Gediktepe, gerek Hantepe’deki oradaki alınan talihsiz neticeleri de biliyorsunuz- silahlar bu tür hayvanlarla taşınmıştı.
Niçin bunlara müdahale edilmedi diye o zaman da yine yazılı ve görsel medya herkes bu tür eleştirileri yapmıştı. Bunların hepsi birer ibretti, birer tedbirdi.” dedi. Şubat 2012’de Başbakanlık tarafından kişi başına 123 bin TL tazminat ödenmesine karar verildi. Ancak aileler bu tazminatı kabul etmedi.
BAKANLIK RAPORU: BİLE BİLE BOMBALANDI
İçişleri Bakanlığı’nın TBMM Uludere Alt Komisyonu’nda gönderdiği 230 sayfalık Uludere Olayı Araştırma Raporu’nda çarpıcı tespitlere yer verildi. Rapora göre, olayın yaşandığı sıradaki Heron görüntülerinde bir anlık kayma ve belirsizlik var. Bu durum şüpheleri artırıyor. İlk bombalamada hedef alınanların kaçakçı oldukları tespit edildi ancak üst birimlere bilgi verilmediği için ikinci bir bombalama gerçekleşti. Ve 15 kişi daha hayatını kaybetti. Faciayı soruşturan Meclis Alt Komisyonu skandal bir rapora imza attı. Buna göre olayda hata var ama kasıt yoktu! Tıpkı diğer raporlar gibi burada da istihbaratın kaynağı da facianın sorumlusu da yoktu!
VE BEKLENEN SONUÇ: TAKİPSİZLİK!
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 11 Haziran 2013’te ‘görevsizlik’ kararı vererek, dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı’na gönderdi. Askeri Savcılık ise 7 Ocak 2014’te ‘takipsizlik’ kararı vererek dosyayı kapattı.
Kararda, TSK personelinin TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde, kanun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görevi yerine ve görev gereklerini yerine getirirken ‘kaçınılmaz hataya’ düştükleri bildirildi.
Katliamda hayatını kaybedenlerin yakınlarından oluşan 281 kişi, 2016’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM, iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle 17 Mayıs 2018’de başvuruyu reddetti. AİHM gerekçe olarak, dava avukatlarının eksik olduğu bildirilen belgeleri 15 günlük sürede değil, 17 günde göndermesini hata olarak kabul etti.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise ‘yetkisizlik’ kararı vererek, dosyayı Uludere Cumhuriyet Savcılığına gönderdi. Haziran 2019’da yapılan başvuruyla ilgili henüz bir işlem gerçekleştirilmedi.
HÜSEYİN ÇELİK: SAPLA SAMAN NASIL KARIŞTIRILDI?
Karar, dönemin AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik’in de içine sinmemişti. Ortada bir hata varsa, ‘hatalı’ kişinin de olması gerektiğini söyleyen Çelik, “Siz Genelkurmay başkanısınız ve size ‘katırlar dolusu silah yüküyle, sınırımıza doğru bir grup PKK’lı geliyor’ deniyor. Gidin onları çiçekle karşılayın der misiniz? ‘Sapla saman nasıl karıştırıldı’ meselesini kurcalamamız gerekir.” diyerek istihbarat ayağına dikkat çekmişti.
Erdoğan: Biz yetki verdik, TSK kullandı!
Dönemin başbakanı Recep Erdoğan, Uludere/Roboski katliamıyla ilgili değişik tarihlerde önemli açıklamalar yaptı. Bazılarını aktaralım: “30-40 kişilik grup, katırlar, insanlar var. O yükseklikten bu Ahmet midir, Mehmet midir, bilmek mümkün değil. TSK görevini samimi şekilde yapmıştır. Hata da olabilir. Operasyondan hemen sonra haberimiz oldu. (…) Biz yetkiyi vermişiz TSK bunu kullanmış. Biz TSK’mıza, polisimize güvenmiyorsak terörle mücadeleyi kiminle yapacağız? (…) Yatıyorsunuz, kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz! Her kürtaj bir Uludere’dir diyorum. Anne karnında bir yavruyu öldürmenin doğumdan sonra öldürmekten ne farkı var? (…) Olay salt bir kaçakçılık olayı da değildir. Bunu da bilmenizi isterim. O köyün gençleri, o köyün evlatları bu işin içinde maalesef kullanılmıştır.(…) Burada iki gerçek var; bir kaçakçılığı meşrulaştıralım, iki terör adına yapılıyorsa buna göz yumalım. Uludere’yi bu kadar basite indirgemeyelim. Sonuçta terörist de sivildir.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***