Türkiye, Merkez Bankası’nın faiz indirimine kilitlendiği, Resmi Gazete’nin internet adresine erişim sağlayamadığı bir haftayı geride bırakırken, 23 Kasım Salı günü, Türk Lirası, gelişmekte olan ülkeler arasında en fazla değer kaybeden para birimi oldu. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın üyesi MHP lideri Devlet Bahçeli‘nin ‘faiz ve erken seçim‘ konusunda yaptığı açıklamalar sonrasında dolar çok kısa süre içinde 12 liradan 13,50’ye, Euro ise 15,20’ye ulaşarak, Türkiye ‘tarihi‘ günlerinden birini yaşadı.
ABD Doları’nın, yıl başından bu yana lira karşısında yüzde 64 değer kazandığı Türkiye’de döviz kurundaki oynaklıklar, buna bağlı yaşanan fiyat artışları, vatandaşların alım gücünü fazlasıyla düşürdü. İstanbul’da ticaretin kalbi olarak nitelendirilen Mahmutpaşa, Sirkeci ve Yeşildirek’teki dükkan sahipleri, ekonomideki en belirgin problemin döviz artışından kaynaklı maliyetlerin, fiyatlar üzerinde yarattığı belirsizlik olduğu konusunda hemfikir.
Vatandaşların sürekli zamlanan fiyatlardan şikâyetçi olduğunu söyleyen tüccar ve esnaflar, ocak ayında asgari ücrete yapılması beklenen zammın, alım gücünde iyileşme yaratacağından da umutlu değil.
Merkez Bankası’nın faiz indirimlerinin, kredi alımları konusunda kolaylık sağlamadığını ifade eden tüccarlar, bankaların kendilerine kredi vermekte isteksiz davrandığını söylüyor.
“Dolar çıkıyor, ipliğe, pamuğa, kumaşa zam geliyor”
Yeşildirek’te tekstil imalatçısı ve aynı zamanda perakendecisi olan Mahir C., dolardaki artışın maliyetleri çok yükselttiğini ve hammadde açısından büyük sıkıntıların yaşandığını söylüyor ve ekliyor; “Geçen sene 5 milyon parayla 100 ton kumaş alıyorsam, bu sene 5 milyonla 80 ton kumaş alamıyorum. Dolar çıkıyor, ipliğe pamuğa, kumaşa zam geliyor.
Hammadde olarak çok eridik, alamıyoruz Doların son çıkışından sonra ürünlere yine zam yapacağız. Dolar yüzünden önümüzü göremiyoruz. Doların en ufak dalgalanması piyasaları çok etkiliyor” dedi.
“Vatandaş zamlara alıştı”
Elinde tuttuğu klasörde sene başından bu yana yaptığı zam listesini gösteren Mahir C., yıl sonuna kadar en az iki kez zam yapacağını belirterek, “Vatandaşlar zamlara alıştı artık. Eskiden insanlar dükkana girdiğinde ‘bu malın şu rengi bu rengi var mı?’ diye sorardı. Şimdi sordukları ilk soru ‘zam var mı?’ 10 lira olan ürün ertesi gün 15 lira sonraki gün 20 lira oluyor” ifadelerini kullandı.
“Devletin, fırsatçıların önüne geçmesi lazım”
Dolardaki artışın fırsatçılığa da yol açtığını söyleyen Mahir C. “Dolar artınca elindeki malın değerleneceğini bilen fırsatçılar malları ellerinde tutuyor. Devletin bu fırsatçıların önüne geçmesi lazım. Örneğin Likranın fabrikadan bayilere çıkışı 12 dolar, bayilerin satışı 25 dolar. Kiloya vurduğun zaman ortaya çok büyük rakamlar çıkıyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Boş konteynerin maliyeti 180 bin lira”
Yırt dışından mal getirmek konusunda büyük zorluklar yaşadıklarını ifade eden Mahir C. şöyle konuştu: “Çin’den gelen bir boş konteyner geçen sene 2500 dolardı. Bu sene ise 16.500 dolar. Doları 11 lira olarak alıp çarpsan 180 bin lira. 10 konteyner mal getirsen 1 milyon 800 bin TL, sadece boş konteyner parası.“
“Turistler olmasa satış yapamayız”
Aynı bölgede, iki kuşaktır çanta sattıklarını söyleyen Birol A., satışların kötü gittiğinden ve vatandaşların alım gücünde büyük düşüş olduğundan dert yanıyor; “Turistler olmasa hiçbir şey satamayız. Turist geldiği zaman ona çok pahalı gelmiyor. O yüzden rahatça alabiliyorlar ancak Türk vatandaşlarına fiyatlar çok pahalı geliyor.“
“Banka kredi vermiyor, akrabam benim adıma kredi çekti”
Merkez Bankası’nın faiz indirimlerinin faydasını görmediklerine işaret eden Birol A., bankaların kolay kredi vermediğini söylüyor ve ekliyor: “Her yerden istediğin zaman kredi çekemiyorsun. Bankalar kredi vermiyor, alamıyorsunuz. Bir ton soru soruyor; ‘SGK’lı mısın? Sabit gelirin var mı? Dükkanın nerede?’ gibi sorular soruyorlar. Pandemi başladığında bir akrabam benim yerime kredi çekti. Bana vermediler. 8 ay boyunca ödeyemedim akrabam kapattı borcumu. Hâlâ da 3 ayrı yere ödemem var ama işler kötü durumda.“
“3 ay kapalı kaldım, sadece 2 bin lira destek alabildim”
Pandemi döneminde dükkanının bulunduğu bölgenin kapatıldığını söyleyen Birol A., “3 ayda yapılan yardım iki kez, bin TL aldık. 3 ay dükkânını kapatmış bir yer için 2 bin TL hiçbir şey” dedi.
“2000’de asgari ücretle 10 çeyrek altın alınıyordu, şimdi 3 tane alınamıyor”
Asgari ücrete yapılması planlanan zammın vatandaşların alım gücüne bir etkisi olmayacağını savunan Birol A., alım gücünün 20 sene öncesine dönmesi için asgari ücretin en az 10 bin TL olması gerektiğini söyleyerek şu hesabı aktarıyor; “Asgari ücrete yüksek zam gelmesi bir şeyi değiştirmez. Önceki dönemlerden gelen kayıplar var. Zam bu yılki kaybı mı kapatacak, önceki yıllardan kalanları mı? Hangi birine yetecek? 2000’de asgari ücretle 10 taneye yakın çeyrek altın alınıyordu.
Şimdi 3 tane ya alınıyor ya alınmıyor. 10 çeyrek bugün bin liradan 10 bin lira yapar. Alım gücünün 20 sene öncesine dönmesi için asgari ücretin 10 bin lira olması lazım. Asgari ücret 10 bin lira olacak mı? Olmayacak.”
“İktidar değişikliği şart”
Erken seçim olması gerektiğini ifade eden Birol A., “İktidar değişikliği şart gözüküyor. Hiç değilse bu kadar sıkıntılı ortamda bir güven oylamasına gitmesi lazım.” ifadelerini kullandı.
Oğlunun önce iki yıllık bankacılık okuduğunu sonra 4 yıllık iktisat fakültesi bitirdiğini anlatan Birol A., çocuğunun asgari ücretle başkasının emrinde çalışacağına kendi yanında çalıştığını, evlilik ve iş konusunda da umutsuz olduğunu söylüyor.
“Kiram bir günde 4 bin lira arttı”
Sirkeci’deki Doğubank İş Hanı’nda elektronik ürünler satan Göksel Y. ise dükkân kirasının dolar cinsinden olduğunu ve dolardaki her yükselişle kirasının da TL cinsinden arttığından şikayetçi; “Elimizde ürün de var, mal da ancak alım gücü yok. Türk Lirası’nın hiçbir değeri kalmadı. Sattığımız şeyler ufak tefek aksesuarlar. Dolar yüzünden kira durumları da çok kötü. Aylık kiram 2500 dolar. Dolardaki son sıçrama yüzünden kiram bir günde 4 bin lira arttı.“
“Zarar etmezsek seviniyoruz”
Faiz indirimi kredi anlamında hiçbir işlerine yaramadığına vurgu yapan Göksel Y., “Artık kâr diye bir şey yok. Günümüzü kurtarıp, zarar etmezsek seviniyoruz. Önümüzü göremiyoruz, dolar böyle giderse burada pek çok elektronikçi kepenk indirir. Hiç kimse mutlu değil.
İnsanlara krediyi faizsiz şekilde verirler ve piyasaya bu yolla biraz para akıtırlarsa ancak bir şeyler düzelebilir onun dışında atılacak herhangi bir adım burada kimsenin sıkıntısına çare olmaz.” diyor.
“Ne satış yaptığım için, ne de satış yapamadığım için mutluyum”
Elektronikçi Mehmet A. ise, dolardaki artış yüzünden dükkân kiralarının ödenemeyecek miktarlara geldiğini aktarıyor.
Pek çok işyeri sahibinin, mal sahipleriyle anlaşıp, kiraları Türk Lirası’na çevirdiklerini, aksi halde kimsenin ayakta kalamayacağına işaret eden Mehmet A., sözlerini şöyle sürdürüyor; “Ne mal sattığım için mutluyum ne satmadığım için, satsam dolardaki oynaklıktan kâr edemiyorum, satmasam satış yapamadım diyorum.
İnsanların alım gücü çok kötü, bize gelen müşteriler orta kesimden biraz üst kişiler ama buna rağmen genelde çok ihtiyacı varsa borç harç bir şekilde almak zorunda olduğu için alıyor. Bankalara ve toptancılara borcum var. Kredi almak çok kolay değil duruma göre değişiyor. Bankalar sana güvenmezse kredi vermiyor.”
“Sattığımız malın fiyatı sürekli değişiyor”
Mehmet A., piyasada kimsenin işlerinin yolunda gitmediğini, vadeli satışlarda karşılıklı güven sayesinde mal alıp sattıklarını ifade ederek, “Bazen firmalar beni arıyor telefon istiyor. Gönderip fatura yazıyorum bana ödeme 30 gün sonra geliyor. Şu anki dönemde bir malın fiyatı 30 günde iki defa değişiyor. Eskiden böyle bir şey yoktu ki. Ben paramı 6 ay sonra alsam bile sıkıntı olmuyordu. Şu anda herkes piyasada hatırla iş yapıyor.” ifadelerini kullandı.
“Kaybedeceklerini biliyorlar, neden erken seçim yapsınlar?”
“Ekonomideki en büyük sorunu Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde görüyorum” diyen Mehmet A. “Erken seçimin kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyorum ama bence yapılmayacak çünkü kaybedeceklerini biliyorlar neden erken seçim yapsınlar?” dedi.
“Senin kasan bomboş faiz indirim gücüne sahip değilsin”
Mehmet A., Merkez Bankası’nın faiz indirimleri konusunda da, “Devletin ekonomide ne gerekliyse onu yapması lazım. Faiz indirmesi lazımsa indirsin. Senin kasan doluysa bir miktar düşük faiz verip, kuru da kasadaki parayla baskılarım kısa bir süreliğine diyebilirsin. Ama senin kasan bomboş faiz indirim gücüne sahip misin? Değilsin.” diyor.
“Asgari ücretin 6 bin lira olması lazım, insanlar o zaman harcama yapabilir”
Mehmet A, konuştuğumuz diğer esnaf ve tüccarlar gibi, satışların düzelmesi için asgari ücrette ciddi bir iyileştirme yapılması gerektiğini savunuyor; “Asgari ücrete konuşulan yüksek zammın bir şeyi değiştireceğini sanmıyorum çünkü en fazla olacak miktar 4 bin lira. İnsanlar bu parayla ancak temel ihtiyaçlarını giderirler. Nasıl harcama yapsınlar? Gelecek zammın bizim işlerimize yansıyacağını sanmıyorum. Bizim satışlarımızın artması için asgari ücretin 6 bin lira olması lazım, belki o zaman insanlar biraz harcama yapabilir.“
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***