T24 yazarı Tuğçe Tatari, ‘helalleşme’ çıkışının ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 28 Aralık 2011 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bağlı savaş uçakları tarafından bombalanarak katledilen 34 sivil yurttaşın katledildiği Roboski’ye gitmesi gerektiğini dair bir yazı kaleme aldı. “Ana muhalefet partisi gitse, ailelerin kapılarını tek tek çalsa fena mı olur?” diye soran Tatari, “Tek dileğim CHP’nin bu hamlesinin arkası gelsin. Sözler eyleme dökülsün…” talebinde buldundu.
Tatari’nin T24’te “Kılıçdaroğlu Roboski’ye gitse fena mı olur?” başlığıyla yayımlanan yazısının bir kısmı şöyle:
…
Özellikle de mesela HDP’den başkasının kapısını çalmadığı Roboski’yi düşünün…
Ben düşündüm…
Ana muhalefet partisi gitse, ailelerin kapılarını tek tek çalsa fena mı olur?
Ya da şöyle sorayım, mağdurlar açısından kapılarının belki de ilk defa çalınması ne gibi bir negatif sonuç doğurabilir?
Eleştirilerin de farkındayım elbette.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında ‘helalleşme’ kavramını kullanmasının oluşturduğu rahatsızlığı da takip ediyorum.
‘Helalleşme’ içi boş bir kavramdır, adeta ‘hadi unutalım bitsin’ de demektir.
“Yapılması gereken tek şey yüzleşmedir” eleştirisi getirenlerin sayısı da az değil.
Haklılar da.
Özür dilemek, yüzleşmek, hakikatleri kabullenmek gibi yaklaşımlar toplumsal acılar mevzu olduğunda beklediğimiz tavırlardır.
Ama bu kısır siyasi ortamda…
Bu saldırgan iktidar karşısında…
Her tür agresif geri dönüşü de doğurabilecek…
Provoke edilebilecek…
Her hamlenin üzerine ‘suç üretilebilecek’ bir ortamda ister ‘helalleşmek’ densin, ister kapılar çalınıp sadece “Bir selam vermeye, nasılsınız, hâliniz nicedir demeye geldim” densin; devlet tarafından mağdur edilmiş insanların, ailelerinin ana muhalefet partisi liderince ziyaret edilecek olmasını önemli buluyorum.
Tek dileğim CHP’nin bu hamlesinin arkası gelsin.
Sözler eyleme dökülsün…
Kılıçdaroğlu konuşmasında ‘parti içi uzlaşma’ konusuna da değindi. ‘Partide bu tarz duruşlara karşı gelen yapıların temizlenmesi’ için de bir süre sessiz kalındığını, artık tüm koşulların hazır olduğunu vurguladı.
Yani bu yıllar boşuna böyle sessiz geçmedi, der gibiydi.
Açıkçası bize bu süreçte yansıyan ‘CHP’de yaşanan bir zihin temizliği dönemi’ olmadı.
Ama dileriz ki öyle olmuş olsun.
Ve CHP de çağın beklentilerine uygun, koşulsuz barışı destekleyen, ‘ama’sız bir dille siyaset sahnesinde yerini alsın.
Unutmayın ki savaş değil barışta ısrarcı olmak, barış için hamle yapmak cesaret ister!
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***