HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, dünya kadınlarıyla birlikte şiddete “hayır” diyeceklerini belirterek, “Bu iktidar ilk seçimlerde yıkılıp giderken, arkasında bıraktığı en büyük enkaz kadına yönelik suçlar olacaktır” dedi.
HDP Kadın Meclisi, yeni dönem politik mücadele hattını belirlemek üzere parti Genel Merkezi’nde toplandı. Kadın Meclisi toplantısı öncesi HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, değerlendirmelerde bulundu. Kasım ayı itibariyle Kadın Meclisi toplantılarının başladığını belirten Buldan, “Kadın Meclisi ve kadınlar olarak bir araya geldiğimiz bu her bir kadın toplantımız, bütün moral ve coşkumuzla gerçekleştirdiğimiz her buluşmamız, kadın hareketinin mücadele ve çalışmalarında kararlı bir şekilde ilerlediğinin bir ifadesidir. Dolayısıyla biz bu her kadın buluşmalarımızdan ötürü heyecan duyuyoruz, bu güçlü birliktelikten güç alıyoruz” ifadelerini kullandı.
Buldan, başta Kadın Meclisi olmak üzere ülkede kadın mücadelesi için emek veren mücadele yürüten her bir kadın yapısı ve örgütlenmesinin ülkede değişimin, eşit bir yaşamın, demokrasinin ve adalete giden yollarını döşediğini söyledi. Buldan, “Şu an ki demokratik muhalefetin en güçlü kesimini oluşturan biz kadınların yürüyüşü kadınların eşitlikçi demokratik iktidarını bu ülkede mutlaka kuracaktır. Bunu hep birlikte, ülkenin doğusundan batısına kuzeyinden güneyine bütün kadınlarla el ele verdiğimiz çalışmalarla, mücadeleyle başaracağız. Biz kadınlar ortak ve eşit yaşamın sıcak iklimi ile bu ülkeyiz kuşatacağız. Buna dair oldukça inançlıyız, kararlıyız” dedi.
Buldan’ın açıklamaları şöyle:
“İçerisinde bulunduğumuz ay partimize ve birlikte siyaset yürüttüğümüz arkadaşlarımıza yönelik 4 Kasım siyasi darbesinin gerçekleşmesinin 5’inci yıl dönümü. Eşitlikçi, demokratik siyasetimizin güçlü yükselişi karşısında demokratik ve hukuki yollardan mücadelemizi geriletemeyen AKP iktidarı eş genel başkanlarımız Sayın Demirtaş ve Sayın Yüksekdağ ile birlikte 11 milletvekili arkadaşımızı tutuklayarak partimize dönük bir darbe girişimi başlattı. Açık bir şekilde, hukuk dışı her türlü yöntemle partimize yöneldiler. Bu tutuklamalarla beraber partimize ve bileşenlerimize dönük operasyonlarda on binin üzerinde arkadaşımız gözaltına alınıp tutuklandı. Kazandığımız bütün belediyelerimize kayyum gaspıyla el koyarak belediye eş başkanı arkadaşlarımızı görevlerinden uzaklaştırarak tutukladılar.
Bütün bunlarla mücadelemizi tasfiye etmek en temel amaçlarıydı. Ancak tarihte eşi görülmemiş baskılara maruz bırakılmış mücadele geleneğimiz bu darbe karşısında da yine güçlenerek yoluna devam etti. Ve büyüyerek yolumuza devam ediyoruz. Bizler için asıl olan yoldur. O yolda devam eden onurlu yürüyüştür. 5 yıldır arkadaşlarımız içeride ve sürgünde bizler dışarda inanç birliğimiz ve mücadele birliğimiz ile büyük yürüyüşümüze devam ediyoruz. Bu yolun sonu özgürlüğe, halkların eşitlikçi, demokratik adil iktidarına her zaman olduğundan çok daha yakındır. Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. HDP artık bu ülkede siyasete yön veren, değişim gücü konumuna gelmiş bu ülkeyi yönetmeye aday bir halk partisidir, kadın partisidir.
Bu darbenin failleri, başrol oyuncuları ise kendi çöküşleri ile baş başa kalmışlardır. Barış siyasetinden, diyalogdan, çözümden yüz çevirip hukuksuz bir darbeyle bizi geriletmeye çalışanlar kendileri yok oluşun son eşiğine geldiler. Her anlamda tükendiler. Şu anda ülkeyi değil tamamen kendi çıkar ve rantlarını yönetiyorlar. Halkı ortaya koydukları çoklu krizlerle baş başa bırakıp halkın bu krizlerin altında ezilişini yalanlarla örtbas etmeye çalışıyorlar. Ortaya koydukları ekonomik sefalet ortamını Avrupa, Amerika saadetimize şaşırıyor yalanları ile utanmadan silikleştirmeye çalışıyorlar. Sefalet ücretlerine mahkum ettikleri binlerce işçiyi, emekçiyi, emekliyi evini az ısıt, az ye telkinleri ile sefalete alıştırmaya çalışıyorlar.
Ya kayyumları? Gaspçı kayyumları bütün belediyelerimizde, Sayıştay raporlarıyla da belgelendiği üzere yolsuzluk, vurgun ve yağmalarını yönetiyorlar. İşte onların partimize darbe yaparken amaçladıkları buydu. Bizim onurlu demokratik siyasetimizi önlerinde engel olmaktan çıkarıp çürümüş siyasetleri ile ülkeyi rahat bir şekilde yağmalamaktır. Bu talan ve yağma siyasetleri ile, çözüm siyasetimize karşın ortaya koydukları kutuplaştırıcı, ayrımcı kaos siyasetleri ile ülkede bugün sosyal, toplumsal, ekonomik çöküşü ortaya koydular. Başta kadınlar olmak üzere toplumun tamamı bir şiddet sarmalının içerisine hapsettiler.
Bugün itibariyle açlık sınırı 3 bin 628 lira iken yoksulluk sınırı 10 bin TL’nin üzerine çıkmıştır. TÜİK’İN yalanlarını bir kenara bırakırsak gerçek enflasyon yüzde elliye dayanmış durumdadır. Halkı açlığa ve yoksulluğa mahkum eden AKP iktidarı en çokta kadınların bu ağır koşullar altında ezilmesine, zarar görmesine olanak sunmuştur. Güvencesiz işlerde emeği sömürülen kadınlar ekonomik olarak bu ülkenin en çok kaybeden en çok yoksullaşan kesimidir. Bunu bizler özellikle de çalışmaları ile toplumun bütün kesiminden kadınlarla temas halinde olan kadın meclisimiz çok iyi bilir.
Yine ekonomik ve sosyal olarak kadını erkeğe bağımlı tutmaya çalışan AKP zihniyeti kadının yaşam güvenliğini de aynı şekilde erkeğe bağımlı tutmaktadır. Her gün ama her gün korumamaktan, önlememekten, erkek yargı kararlarından dolayı kadınlar katledilmektedir. Çünkü bu iktidarın kafasında İstanbul Sözleşmesi gibi kadının yaşam hakkını dert edinen, kadının yaşam hakkını koruyup geliştirmeyi hedefleyen bir düşünce sistemi yoktur. İstanbul sözleşmesini uygulamak yerine fesih ederek kadınların yaşam güvenliğini sağlamayı hedefleyen bir sözleşmeyi fesih etmek en üst makamdan, bizzat AKP genel başkanı tarafından kadınlara karşı işlenmiş bir suçtur.
AKP genel başkanı şimdi de çıkmış İstanbul Sözleşmesini, yani kendi yaşam hakkını, hukukunu savunan kadınlar için sapkın deme cüretini göstermiştir. İşte faşizm, işte tekçilik, işte kadına yönelen eril şiddet tam olarak budur. Kadınları susturmak için haklarını savunan kadınları yaftalamak, kadınlara hakaret etmek. Bütün kadınlar adına buradan kendisine sesleniyorum. Hiçbir kadının onurlu duruşuna ve tavrına, hakaret etme hakkınız yoktur. Hiçbir kadını karalayamazsınız. Nasıl ki zorbalığınız, baskılarınız kadınları durduramadıysa hakaretlerinizde kadınları durduramayacak. Her yerde her koşulda haklarımızı savunacağız, siz ve siyasi anlayışınızın kadına yönelik şiddeti teşvik eden dilinizle mücadele etmeye devam edeceğiz.
Bildiğiniz üzere, içerisinde bulunduğumuz ay aynı zamanda 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ayıdır. Biz her zaman olduğu gibi bu ayda eylem ve etkinliklerimizle yurdumuz ve bütün dünya kadınları ile birlikte kadına yönelik şiddete hayır diyeceğiz. 25 Kasım haftası dolayısıyla parlamentoda kadın grubumuzu toplayacağız. Grup kürsümüzden kadınların sözünü söyleyeceğiz, hakkını savunacağız. Diktatörlüğe karşı verilen bir kadın mücadelesi sonucu sembolleşen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, bugün demokratik kadın mücadelesi yürüten biz kadınların mücadelesinde hala devam etmektedir. Şu açıktır ki bu iktidar ilk seçimlerde yıkılıp giderken arkasında bıraktığı en büyük enkaz kadına yönelik suçlar olacaktır. İşte biz kadınlar bütün bu suçların hesabını mutlaka ama mutlaka adalet önünde ve ilk seçimlerde bu iktidardan soracağız.
Kadınlar için ölümcül sonuçları olan bütün bu erkek politikalara karşı kadınların yaşamı, yaşatmayı esas alan, barışçıl, eşitlikçi demokratik iktidarını mutlaka kuracağız. İstanbul sözleşmesini etkin bir şekilde uygulayacağız. Kadının haklarıyla, eşit ve hür bir şekilde yaşamasının olanaklarını hep birlikte mutlaka sağlayacağız. Tekçi AKP iktidarının kadınlara, demokratik muhalefete ve Kürtlere karşı verdikleri düşmanca mücadele onları sokağa çıkamaz, halk ile konuşamaz duruma getirmiştir. Toplumsal açıdan bütün meşruiyetlerini kaybettiler.
Halkın karşısına çıkamayan AKP genel başkanı, Kürtlerin kapısına gidince artık hiçbir söylem de bulunamıyor. Erdoğan geçen gün gittiği Batman’da Kürt müziği eşliğinde Kürtlere sevimli bir görüntü vermeye çalıştı. Ama hiç kusura bakmasın. Kürtlerin iradesine saldırıp siyasetçilerini yıllardır rehin olarak tutan, kentlerimizi gaspçı kayyumlara yağmalatan, bu kayyumlar eliyle belediyelerimiz bünyesinde açtığımız Kürtçe eğitim veren kreşleri ve Kürt kültür kurumlarını ilk elden kapatan, Kürtçe park ve sokak isimlerini değiştiren, Kürtçeyi bilinmeyen dil olarak tanımlayan, bu iktidarı ve bu iktidarın başını Kürt halkı çok iyi tanıyor.
Bu iktidarın Kürt düşmanı politikalarını çok iyi biliyor. Bir Kürt kadın siyasetçiye, TJA dönem sözcüsü Ayşe Gökkan’a en üst sınırdan 30 yıl 3 ay hapis cezası vererek kadını ve Kürdü en üst sınırdan cezalandırma hevesinizin çok iyi farkındayız. O nedenle ne Kürtler ne Kürt kadınlar Kürtçe müzik eşliğinde verdiğiniz bu sahte selamı almaz, size yol vermez. Kürt kadınlar ilk seçimlerde zafer tililileri çekmeye hazırlanıyor.
Bildiğiniz üzere Meclis’te plan bütçe görüşmeleri devam etmektedir. Her sene olduğu gibi yine erkek iktidarın, yine sarayın bütçesini yapmışlar. Yaptıkları bütçede halkın payı yok, emekçinin payı yok, yoksulun payı yok, kadının payı yok. Milletvekili arkadaşlarımız komisyonda sarayın erkek bütçesine karşı, halkın bütçesini, kadınların bütçesini savunuyor, hakkını soruyor. Bu muhalefetimizi en üst düzeyde sürdürmeye devam edeceğiz. Bu vesile ile ben bütün milletvekili arkadaşlarımıza ve emeği geçen meclis çalışanlarımıza da buradan teşekkürlerimi iletiyor, çalışmalarında başarılar diliyorum. Şimdiye kadar olduğu gibi; mecliste, mahallelerde, evlerde, tarlada, fabrikalarda, iş yerlerinde, mücadelemizi örgütlemeye ve yükseltmeye devam edeceğiz. Yolumuza çok kararlı ve sıkı bir şekilde devam edeceğiz. Kadın mücadelesi, kadın muhalefeti bu ülkenin iktidarını ve geleceği belirleyecek olan güçtür. Gücümüzün her an için farkında olalım. Kadınların bu ülkeyi yöneteceği günler yakındır diyorum.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***