Böyle yazılar yazmayı sevmiyorum ama Türkiye’li olunca ve köşe yazıları da yazınca bunlardan kaçmak kolay olmuyor.
Türkiye’li olmanın çok keyifli yanları da var, rakı, pastırma ve lakerdayı beraber yiyip içebiliyorsunuz (alkol sağlığa zararlıdırı biz de yazalım) ama öte yanda da ülkenizde “Gece bir dozer gelip evi yıkar, kim anlayacak dozerin kime ait olduğunu” diyebiliyor, izleyenler de, muhtemelen büyük çoğunluğu AKP’liler, bu inanılmaz çirkin lafı gülerek alkışlıyorlar, bu da Türkiye’li olmanın dayanılmaz zorluğu.
Erdoğan,Türkiye devletine altında imzası olan uluslararası sözleşmelere uyması gereğini hatırlatan on büyükelçiye “Burası kabile devleti değildir” diyebilmiştir.
Wikipedia “Kabile devletini” aşağıdaki gibi tanımlamaktadır.
Kabile devleti, muz cumhuriyeti gibi bir anlama sahip, aşağılayıcı bir siyasi kavramdır.
Genel olarak, hukuk devletinin zıttı olarak ileri sürülür. Hukuk kurallarının kişiler veya gruplar için esnetildiği ülkelere gönderimde bulunur.
Aynı Wikipedia “hukuk devletini” de şöyle tanımlıyor.
Hukuk devleti, sınırları içerisinde kamu erkinin değişmezlik ve süreklilik temeline dayalı olarak değer ve hukuk düzenine bağlı olduğu bir devlet şeklidir.
On büyükelçiye “Burasının kabile devleti olmadığını öğrenecekler” diyen Erdoğan “Hukuk arkadan gelsin” diyen kendi İçişleri Bakanının bu sözü karşısında aynı yanıtı verebilecek midir acaba?
Bir hukuk devleti (!!!) düşünün ki İçişleri Bakanı ile Adalet Bakanı hukuk devletinin alfabesi üzerinde anlaşamamaktadırlar.
Adalet Bakanının başka bir bakana hukukun önemini hatırlattığı bir devlet sizce bir hukuk devleti midir, bir kabile devleti midir?
Bu konuda hukuktan yana gibi duran aynı Adalet Bakanının başkanı olduğu HSK’da yaşanan hukuksuzluklara, hukuk skandallarına, Anayasanın amir hükümlerini uygulamayan hakimlerin terfi ettirilmesine bu yazıda değinmeyeceğim.
Sedat Peker’in iddiaları ortadadır, bu iddialar doğru mudur, yanlış mıdır bilemem ama savcıların bu iddialar karşısında durumu netleştirmek için harekete geçemediği bir devlet muhtemelen Wikipedia’nın “kabile devleti” tanımına “örnekte görülebileceği gibi” diye ilave edilebilecek bir devlettir.
Türkiye devletini yönetenler şayet bu devletin bir kabile devleti olmadığını ısrarla söyleyecekler ise önlerine şimdi yeni bir imkan çıkmıştır.
Sıradan biri değil, Milli İstihbarat Teşkilatı’nda çok önemli tepe görevler üstlenmiş Mehmet Eymür bu devletin üst düzey güvenlik görevlilerinin para için 18 kişiyi öldürdüklerini, işkencenin bu devlet içinde çok sıradan bir uygulama olduğunu iddia etmiştir.
Mehmet Eymür’ün de doğru söyleyip söylemediğini bilemem ama bu düzeydeki bir kişinin bu vahamette iddialarının peşine savcıların düşmediği bir devlete de ancak kabile devleti denebilir, buna hiç kuşku yoktur.
Mehmet Eymür iyi ki konuşmuştur çünkü bu tür vahim olayları bizde savcılık kurumu değil ancak devlet içi hasımlar arası tartışmalar ortaya kısmen de olsa çıkarabilmektedir.
Umarım Mehmet Eymür’ün ifşaatlarını başkaları da izler de bizdeki savcılık kurumunun kabul edilemez eksikliği hatta yokluğu, varsa da negatif varlığı bir nebze de olsa azalır.
Yazıyı şöyle bitireyim: Kabile devleti İçişleri Bakanının “hukuk arkadan gelsin” diyebildiği devlettir.
Hukuk devleti ise bu tür bir açıklama yapan bir bakanın hemen görevden alındığı devlettir.
Bu tanımları Wikipedia bile kabile devleti, hukuk devleti tanımları olarak kullanabilir, benden telif hakkı talep etmeden ön izin.
“Yiğidi öldür ama hakkını da ver” diye bir tabirimiz var, bu tabir doğrultusunda İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’yu kutluyorum, Kolombiya’dan İzmir, Mersin limanlarına gelen tonlarca kokainin izini kaybettiriyor, unutturmaya çalışıyor ama okul önlerinde ya da metruk evlerde esrar satanların, içenlerin bacaklarını kırarak, metruk evlerin üzerine dozer sürerek uyuşturucu ile mücadeleci bakan rolünü oynayabiliyor.
Hem pes hem şapka.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***