İkinci Yüzyıl Enstitüsü Vakfı (İYEV) Başkanı Müslim Sarı, “Türkiye’nin en büyük problemi kutuplaşma. Ve bu kutuplaşma ortamı içinde sorunlarımızı rasyonel bir şekilde tartışamıyoruz. İnsanlar hep bir kutbun tarafı olarak meselelere bakıyor. Kürt meselesinden Alevilikle ilgili konulara kadar… Biz meselelere kutuplaşmadan uzak, bilimsel bir noktadan bakmak ve tartışmak istiyoruz. Yeter ki konuşabilelim” dedi.
Türkiye uzlaşmazsa savrulur diyen Sarı; “Sanayi devrimini ıskalamak kadar önemli bu. Gündelik tartışmaların içine gömülüp ufku bir kere daha mı kaçıralım? Bu, hepimizin sorunu, AKP’lisinin de CHP’lisinin de. Türkiye bölgesel güç olabilir. Potansiyelini kinetiğe çevirmek lazım. Bunun için bir yol haritasına ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE’NİN ŞU ANDA EN ÖNEMLİ SORUNU KURUMSAL KAPASİTE SORUNUDUR
Cumhuriyet’ten İpek Özbey’in sorularını yanıtlayan İYEV Başkanı Müslim Sarı’nın röportajının bir kısmı şöyle;
Demokratikleşme ve toplumsal barışa nasıl öncü olacaksınız sorusuna Sarı, “Türkiye’nin en büyük problemi kutuplaşma. Ve bu kutuplaşma ortamında sorunlarımızı rasyonel bir şekilde tartışamıyoruz. İnsanlar hep bir kutbun tarafı olarak meselelere bakıyor. Biz ise bilimsel noktadan bakmak ve tartışmak istiyoruz. Yeter ki konuşabilelim. Tek bir partinin, tek bir siyasal düşüncenin yaklaşımı yerine, herkesin farklı farklı yaklaşımlarla bir araya gelebildiği bir masa kuralım. Çalışmalarımıza iktidarı da davet edeceğiz. Ürettiğimiz raporları, yol haritalarını iktidara da ulaştıracağız. Son kertede siyasete bir vizyon ve derinlik kazandırmak niyetindeyiz. İktidar partisinin üretilen, sunulan şeyin Türkiye’nin faydasına mı diye bakmasını, kendi politikalarını revize etmesini isteriz” dedi.
‘TÜRKİYE BİR YOL AYRIMINA DOĞRU GİDİYOR’İYEV
Yurttaşın toplumsal barışın yeniden sağlanması yolunda güçlü bir talebi olduğunu söyleyen Sarı, “Bugün yaşadığımız ekonomik sorunların tamamı ekonomik mi? Değil. Aslında bir modelin sorunu. Hukuk sistemi, ötekileştirmenin yarattığı sorun, dünyadan kopmanın sorunu. Bunları yurttaşlar, hayat pahalılığı, ekonomik sorun, adaletsizlik olarak yaşıyor ama hepsinin temelinde barış içinde yaşayan bir toplum oluşturamamak yatıyor. Açık ya da örtülü bir biçimde aslında herkesin toplumsal barışa ihtiyaç duyduğuna ve talep ettiğine inanıyorum” dedi.
Sarı, “Türkiye bir yol ayrımına doğru gidiyor. Mevcut yapının, Türkiye’nin sorunlarını, potansiyelini görmeyen, anlamayan, dünyadan kopuk bu anlayışın, Türkiye’yi aslında bir yere götüremediğine ilişkin bir konsensüs, bir mutabakat yavaş yavaş oluşmaya başlıyor. Bu nasıl bir mutabakat olacak, cumhuriyetin yeni yüzyılı nasıl olmalı; işte biz bu noktada önerilerle geleceğiz.”
Kürt sorunu da başat çalışma alanlarından biri olacak mı? sorusuna Müslim Sarı şöyle değerlendirdi;
“Başat çalışma alanı değil, toplumsal barış kapsamında değerlendiriyoruz. Neticede toplumsal barışı etkileyen tek mesele Kürt meselesi değil. Alevilik ve azınlıklar da var. Hepsini bir bütün olarak değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.
’20 YILLIK İKTİDARIN YARATTIĞI TAHRİBATLAR VAR’
İktidarın 20 yılda oluşturduğu bir kitle var ve diplomaside, bürokraside kadrolaşması söz konusu. Kendini artık iktidarın yanında görmeyen seçmenin muhalefet safına geçmesi kolay mı, “Kendime yer bulabilir miyim” kaygısı nasıl aşılır? sorusuna ise Sarı;
“Mutabakatla aşılır. Yapmak istediğimiz tam da bu. Bakın, 20 yıldır devam eden bir iktidar var, bugün bu 20 yıllık iktidarın yarattığı tahribatlar var. Türkiye’de şu an en önemli problemlerden biri kurumsal kapasite sorunu. Ben Merkez Bankası’nda çalıştım ve 2001 ve 2008 krizini yönettik ama o zaman bu krizleri yönetecek kurumsal kapasite vardı. Ekonomi bürokrasisi açısından bakalım mesela, BDDK kuruldu, Hazine vardı, Sermaye Piyasası Kurulu vardı, Devlet Planlama Teşkilatı; yani bir kurumsal kapasite vardı Türkiye’de. Şimdi gelmiş olduğumuz noktada böyle bir kapasite yok. Bizim vakıf olarak amacımız, sadece tahribatları gidermek değil. Onun da ötesine geçmek istiyoruz. Yani Türkiye’de bir dönem kapanırken, bir parantez kapanırken, sadece bu parantezin yarattığı tahribatları gidermeye kendini sıkıştırmadan, cumhuriyetin yeni yüzyılı parantezini açarak, yeni konsensüsle bu büyük değişimlere bakarak bir yol haritası yaratmak. Sadece güçlendirmek değil, yeniden yapılandırmak aslında” şeklinde ifade etti.
İDEOLOJİK ANGANJMANLARA SIKIŞMAYACAK, ORTAK AKILLA HAREKET EDECEĞİZ
“Merkez Bankası bu kadrolarla kalsın, politikasının sağını solunu değiştirelim, faizi indirmeyelim, artıralım. Bitiyor mu iş? Hayır” diyen Sarı, “Dünyanın genel eğilimleri içinde, para politikası ile ilgili temel yaklaşımla banka işini yeniden ele almak gerekiyor. Önümüzdeki dönem Türkiye, yeniden yapılandırma dönemi yaşamalı. Bunun rehberi bilim, dünyadaki genel eğilimler olacak. İdeolojik anganjmanlara sıkışmadan ortak akılla bakacağız, herkesi konuşturacağız, herkesi bir araya getireceğiz, bir mutabakat oluşturacağız.
‘TÜRKİYE UZLAŞMAZSA SAVRULUR’
İYEV Başkanı olarak söyler misiniz, Türkiye uzlaşmazsa ne olur? sorusuna ise Sarı şöyle cevapladı;
“Türkiye uzlaşmazsa savrulur. Bir uzlaşma gerçekleştiremezsek, bu geçişi yönetemezsek savruluruz. Sanayi devrimini ıskalamak kadar önemli bu. Gündelik tartışmaların içine gömülüp ufku bir kere daha mı kaçıralım? Bu, hepimizin sorunu, AKP’lisinin de CHP’lisinin de” dedi.
Türkiye’nin önünde potansiyel bir bölgesel güç olma ihtimali var, böyle düşünün diyen Sarı, “Öyle bir ülke ki Müslüman ama laik, Ortadoğu’da ama Batı ittifakının içinde. Etrafındaki ülkelerle karşılaştırsanız, iktidarlar hâlâ demokrasi ile değişiyor. Yaş ortalaması 32.7. Demografik fırsat penceresi 2030 ortalarına kadar açık. Kötü yönetsel faktörlere rağmen, dirhem yeraltı zenginliği kullanmadan 800 milyar dolar milli gelir yöneten bir müteşebbis var. İnanılmaz bir tarihsel birikim söz konusu. Türkiye bölgesel güç olabilir. Potansiyelini kinetiğe çevirmek lazım. Bunun için bir yol haritasına ihtiyaç var” şeklinde değerlendirmede bulundu.
‘GENÇLERİN TALEBİ ÖZGÜRLÜK’
Gençlerin en önemli talepleri özgürlük olduğunu söyleyen Sarı, son olarak şunları ifade etti; “Dünyaya eklemli olmak, bir dünya vatandaşı olmak. Teknolojinin verdiği olanakları mümkün olduğu kadar kullanabiliyor olmak. Daha seküler ve daha hoşgörülü bir yaşam biçimi. Daha dünya vatandaşı olmaya dönük bir algıları var” dedi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***