18 Kasım, ‘Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü’ olarak, ilaçlara ve antibiyotik direncinin etkilerinin hepimiz için ne anlama geldiğinin tartışıldığı bir zaman.
Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’ne (ECDC) göre, her yıl 33 bin kişi antibiyotiklere dirençli bakterilerin neden olduğu bir enfeksiyondan ölüyor.
Birleşik Krallık’taki sağlık yetkilileri (NHS) bu hafta, Covid-19 ve insanların davranışlarındaki değişikliklerin bir sonucu olarak antibiyotiğe dirençli enfeksiyonların “gizli salgını” konusunda uyarıda bulundular.
Yeni bir krizle karşı karşıya olabilir miyiz?
Antibiyotikler, bazı bakteriyel enfeksiyon türlerini tedavi etmek veya önlemek için kullanılıyor. Bakterileri öldürerek veya yayılmalarını önlüyorlar ancak ECDC’ye göre artık eskisi gibi etkili değil.
Antibiyotikler, başka türlü ortadan kalkması muhtemel olmayan, bulaşıcı veya daha ciddi enfeksiyon riski taşıyan bakteriyel enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılmalı.
Ne var ki, bu kategorilerin dışında yapılan antibiyotik kullanımı nedeniyle antibiyotiklerin etkinliği her yıl azalıyor.
Farklı antibiyotik türleri var ve çoğu 6 gruba ayrılıyor. Bunlar, deri, göğüs ve idrar yolu enfeksiyonları gibi çeşitli enfeksiyonları tedavi etmek için yaygın olarak kullanılan penisilinlerden, septisemi gibi çok ciddi hastalıkları tedavi etmek için sadece hastanelerde kullanılan aminoglikozitlere kadar uzanıyor.
Tabletler, kapsüller veya sıvı olarak üretilebiliyorlar. Ayrıca cilt, göz veya kulak enfeksiyonlarını tedavi etmek için kullanıldığında kremler veya damlalar halinde de olabiliyor.
Doğrudan kana veya kaslara ulaşmak için enjeksiyon olarak alındığında, çoğunlukla daha ciddi enfeksiyonları tedavi etmek amaçlı oluyor.
Avrupa ülkelerinde ne kadar antibiyotik tüketiliyor?
ECDC’den elde edilen en son verilere göre toplam antibiyotik tüketiminde 2019 ve 2020 arasında yüzde 15’ten fazla bir düşüş oldu. Avrupa sağlık gözlemcisi, bunun Covid-19 pandemisinin bir sonucu olarak görüldüğünü vurguluyor.
Maske, eldiven eve kapanma gibi alınan önlemler nedeniyle son bir buçuk yılda pek çok enfeksiyonda azalma yaşandı.
ECDC, yıllık epidemiyolojik raporunda Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan’ın çoğu insanın belirli bir günlük doz şeklinde sistemik kullanım için en çok antibiyotik tükettiği ülkeler olduğunu kaydetti.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Direktörü Dr.Hans Henri P. Kluge, AB ülkelerinde antibiyotik tüketiminde bir düşüş görülmesine rağmen, doğu Avrupa ve Orta Asya’da antibiyotik kullanımının zamanla arttığını belirtiyor. Henri şunları söylüyor:
“Antibiyotiklere erişimin büyük bir endişe olduğunu, Avrupa’nın bazı bölgelerinde reçetesiz satışların hala devam ettiğini, mevcut antibiyotiklerin genellikle direnç geliştirme riski en yüksek olanlarla ilişkili olduğunu biliyoruz. Sağlık tehditleriyle aynı anda birden fazla cephede savaşıyoruz ve antimikrobiyal direnç en ciddi zorluklar arasında yer alıyor.”
‘Antibiyotikler otomatik değil’
Hastalar ne kadar çok antibiyotik kullanırsa, o kadar çok bakteri onlara direnebilir. Buna antibiyotik (veya antimikrobiyal) direnç deniyor.
AB Sağlık ve Gıda Güvenliği Komiseri Stella Kyriakides, “Antimikrobiyal direnç küresel olarak ciddi bir sorun olmaya devam ediyor” diyor.
1930-1940’ların başında keşfedilen antibiyotikler, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaygın olarak kullanılmaya başlandı.
Ancak zamanla genetik mutasyonlar nedeniyle dirençli bakteriler ortaya çıktı. Antibiyotikler, hassas bakterileri ortadan kaldırarak ters bir etkiye de neden oluyor.
Antibiyotik direnci doğal bir olgu. Ancak bu tedavilerin aşırı veya uygunsuz kullanımı, örneğin viral olan ve bakteriyel kaynaklı olmayan mevsimsel gribe karşı durumun daha da kötüleşmesine yol açıyor.
Gelişmiş ülkeler bunun farkına yirmi yıl önce ünlü Fransız sloganı “Les antibiotiques, c’est pas automatique” (“Antibiyotikler otomatik değildir”) gibi bir kamu kampanyaları dalgasıyla kavuştu.
Sessiz salgın
Kyriakides, “Antimikrobiyal direnç, burada ve şimdi meydana gelen sessiz bir salgındır.” diyor.
ECDC’ye göre, antibiyotikler artık etkili olmadığında, her durumda çalışmayabilecek ve bazen ölümcül sonuçlara yol açabilecek çok sınırlı tedavi seçenekleri kalıyor.
Daha az etkili ilaçlarla, tüberküloz veya birçok zatürre vakası gibi genellikle ölümcül olan çok çeşitli bakteriyel hastalıklar daha az tedavi edilebilir olacak. Bu anlamda antibiyotik direnci son derece ölümcül bir tehdit.
Avrupa sağlık yetkilileri, AB’de her yıl 25 bin kişinin bu nedenle öldüğünü tahmin ediyor.
Son olarak antibiyotiklere direnç, kanser tedavisi ve organ nakli gibi hayat kurtaran tıbbi müdahalelerin etkinliğini de tehlikeye atabilir.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***