YORUM | M. NEDİM HAZAR
Bir futbol tabiridir, ilgilileri çok iyi bilir; gelişine vurmak.
Şöyle tanımlamak mümkün: Bir şekilde size atılan topa Yaradana sığınıp abanmak!
Artık gol mü olur, dağlara taşlara mı yollarsınız Allah bilir!
Türkiye’nin hemen her alandaki durumunu bu kavram kadar güzel izah eden bir örnek olamaz kanaatindeyim.
Örneğin bugün pek çok kimsenin merakla beklediği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var.
Sanki bir para politikamız varmış gibi, bir kurul var toplanacak ve faiz kararı alacak, ülkenin döviz, faiz, enflasyon gibi rakamları buna göre belirlenecekmiş.
Bizzat Saray’ın bültenciliğini yapan Anadolu Ajansı araştırma yapmış. Şöyle ki: 21 ekonomistin katılımıyla yapılan ankette politika faizindeki değişikliğe ilişkin beklentilerinin medyanı 100 baz puan indirim yönünde gerçekleşti. PPK faiz kararına yönelik yapılan anketin sonuçlarına göre, 2 ekonomist 150 baz puan, 13 ekonomist 100 baz puan, 5 ekonomist 50 baz puan, 1 ekonomist 25 baz puan politika faizinin düşürüleceği yönünde görüş bildirdi.
Görüldüğü üzere oranın sabit tutulacağına bile inanan bir ekonomist yok.
Oysa bu tür kararların Erdoğan’ın gelişine vurmasıyla ilgili olduğunun herkes farkında. Perşembe günü yapılacak olan kurul toplantısı öncesinde, Erdoğan bir akrabası ya da dostuyla çay içerken, “Yahu reis bu ay pas geçsen” dese ve Erdoğan buna ikna olsa, bir telefona bakar PPK’nın faizi sabit tutması.
Biliyorsunuz, Tayyip Erdoğan alışveriş yaptığı marketin fiyatlarını uygun görünce “Açın bundan biner tane” diyebiliyor ve bir anda politikaya dönüşüyor o emir.
Başkanlık sisteminden anladığımız bu bizim.
Erdoğan’ın o gün kafasına uyuyorsa ülke politikası oluveriyor.
Tanzim satış mağazaları bir ara öyleydi. Keza soğan satıcılarının terör örgütü üyesi olması da aynı politikaların neticesiydi hatırlayacaksınız.
Hiçbir yazılı kanuna uyulmayan, paşa gönül kriterlerine göre günübirlik kararlarla yönetilen ülkede faizi bin puan indirseniz ne yazar, çıkarsanız ne?
El yordamıyla karanlıkta sürünerek ilerleyen bir yaralı sırtlana dönüşen ülke, sadece nefret soluyarak ilerlediğini zannediyor.
Ve zannediliyor ki, ülkenin hali yanlışlıklardan dolayı perişanlaşmış.
Hayır, ülke bir kişinin, üstelik kurnaz ve art niyetli tüccarlığı ideoloji haline getirmiş ferd-i vahidin iki dudağı arasına sıkıştığı için, dünyanın en iyi sistemini bile getirip yürürlüğe soksanız bir işe yaramaz, yaramayacaktır.
Bakın şu haber önceki gün yayınlandı:
Düşünsenize, peşin paranız var ve araba almak istiyor, paranızı da peşin veriyorsunuz. Buna rağmen o paraya o aracı almanız garanti değil. Satıcı elinde zaten hazırda araç olmadığını ve ancak geldiği zamanki fiyattan size satabileceğini söylüyor.
Satıcı da gelişine vuruyor anlayacağınız.
Sadece para ya da otomobil alanında değil bu belirsizlik ve kimsenin hiçbir şeyden emin olmadığı sistem. Tayyip Erdoğan isterse, haftayı 8 güne çıkarır, Başakşehir’i şampiyon ilân eder, Mehmet Barlas’a da Yalaka Nobel ödülü verebilir. Kimsenin de gıkı çıkmaz arkadaş.
Şimdi söyleyin bakalım.
Böyle bir ülkede dikiş tutar mı?
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***