Fehmi Koru bugünkü yazısında Hükümet Sistemi’nin dayattığı yüzde 50+1 tartışmalarını ele aldı. ‘Yüzde 50+1’ kararını Meclis’in aldığını, değiştirmesi gerekirse bunu yine Meclis’in yapacağını söyleyen Koru, “ancak Anayasa değişikliği o kadar kolay bir iş değil” dedikten sonra anket sonuçlarını test etmek için de “Kostümlü prova” olarak nitelediği bir referandumun gündeme gelebileceğine dikkat çekti.
Koru’nun yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, tam iki kez yüzde 50’nin üzerinde oy alarak cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasına rağmen, son üç yıldır ülkemizde uygulanan ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin dayattığı ‘yüzde 50+1’ şartından rahatsız olduğunu geçen hafta öğrenmiştik.
Rahatsızlığını kendisiyle görüşen Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’na aktarmıştı Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Dün de aynı konuyu genel başkanı olduğu AK Parti’nin grup toplantısı sonrası kendisine yöneltilen bir soru üzerine ilk kez kamuoyuyla paylaştı.
‘Yüzde 50+1’ kararını Meclis’in aldığını, değiştirmesi gerekirse bunu yine Meclis’in yapacağını söyleyerek…
Anayasa değişikliği gerektirdiği için o kadar kolay değil bu iş.
[Şöyle bir senaryo düşünelim: Anketler AK Parti ile ortağı MHP’nin son seçimde aldıkları toplam oyun (AK Parti yüzde 42.49 + MHP yüzde 11.13 = yüzde 53.62) şimdilerde hatırı sayılır bir oranda düşüş gösterdiğine işaret ediyor. Acaba doğru mu bu anketler, iktidar el mi değiştirecek? Bu sorunun cevabını bir dahaki seçime bırakmak yerine bir kostümlü prova yapmak daha akıllıca olabilir. Bir referandum mesela.
Seçim için anayasanın 101. maddesindeki ‘birinci turda salt çoğunluk ile seçilir’ ifadesinin yerine ‘en çok oy alan seçilir’ gibi bir ifadenin getirilmesi şart. Anayasa değişikliğini Meclis’ten geçirebilmeye yarayacak milletvekili çoğunluğu yok Cumhur İttifakı’nın; bu yüzden referanduma gitmek gerekebilir. Bu konuda yapılacak referandum anketlerin söylediğinin geçerliliğini test etmeye yarayabilecek bir kostümlü prova yerine geçebilir.]
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Meclis getirdi, yine Meclis değiştirir” anlamına gelen son açıklaması süreci tam anlatmıyor. Bu sebeple değişikliğe kadar varan süreçte neler yaşandığının özetini internet ansiklopedisi Vikipedi’den aktarayım:
“2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı koltuğuna oturmasıyla birlikte başkanlık sistemine geçiş tartışmaları hız kazanarak daha çok gündeme geldi ve hem Haziran 2015 genel seçimlerinde hem de Kasım 2015 genel seçimlerinde AK Parti’nin en önemli seçim politikalarından biri oldu. Mayıs 2016’da başbakanlığı ortadan kaldıracak anayasal değişiklik konusunda Erdoğan’la anlaşmazlıklar yaşayan Ahmet Davutoğlu görevden istifa ederek yerine en önemli gündeminin anayasa değişikliği olduğunu söyleyen Binali Yıldırım geldi. Geçmişte birçok kez başkanlık sistemine karşı olduğunu dile getiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ekim 2016’da değişiklik teklifini meclise getirmesi için hükûmete çağrı yaptı ve süreçte iş birliği içinde olabileceklerini duyurdu. Bir aylık görüşmelerin ardından Aralık’ta teklif üzerinde anlaşmaya varan AK Parti ve MHP, böylece önerinin referanduma sunulması için gerekli olan meclis onayı sürecini başlattı.
“20 Ocak 2017’de beşte üç oy sayısı 330’u aşarak 339 oy toplayan anayasa değişikliği teklifi meclisten geçerek referandum kararı verildi.”
Meclis’in anayasayı doğrudan -referanduma gitmeden- değiştirebilmesi için değişiklik teklifinin en az 367 oy alması gerekiyor; 330 oy ise teklifin referanduma sunulmasını sağlıyor. Nitekim, teklif Meclis’ten referanduma sunulmak üzere geçebildi.
Özette süreci başlatan adres de yer alıyor: MHP…
2015 yılında yapılan iki seçim -7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri- AK Parti’ye zor günler yaşatınca, başkanlık sistemini çok arzulamasına rağmen, Tayyip Erdoğan, konuyu unutulmaya terk etmeyi yeğlemişti. Bir süre hiç konuşulmadı konu. Tam o sırada, MHP lideri Devlet Bahçeli’den, “Getirin teklifi, başkanlık sistemini birlikte geçirelim” çağrısı geldi.
Sonrasını herkes biliyor, yukarıda sunduğum özette de var.
Bugün Erdoğan’ın da rahatsızlığını belirttiği, bazı AK Partililerin “Bu işi başımıza Sorosçu Cumhurbaşkanlığı danışmanı çıkardı” diye adres göstererek suçlu aramaya çıktığı ‘yüzde 50+1’ şartını da içeren anayasa değişikliği ve onunla gelen ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ böyle gerçekleşmişti.
MHP’nin ön almasıyla…
Bugünlerde aynı MHP ‘yüzde 50+1’ şartının yerli yerinde kalması gerektiğini savunuyor.
Devlet Bahçeli son grup toplantısında şunları söyledi:
“Yüzde 50+1 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin mihveridir. Ne var ki buradan başlayacak bir tartışma, hatta taviz, yeni yönetim sisteminin işleyiş ve ilerleyişini melezleyip sakatlayacaktır. Milletvekili seçmiyoruz, belediye başkanı seçmiyoruz, cumhurun bütününü temsil edecek Cumhurbaşkanı seçiyoruz. Yüzde 50+1 oyu eleştirenleri anlayışla karşılamamız, bunu felaket olarak yorumlayan karamsarları makul bulmamız abesle iştigaldir.”
O şartı ‘felaket’ olarak yorumlayanların kimler olduğunu doğrusu bilmiyorum. Ancak, o şarttan kimin rahatsız olduğu, değiştirilmesi için Meclis’e görev vermek isteyenin kim olduğu belli: Bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan…
Erdoğan bunu neden istiyor, o da belli…
AK Parti 2002 seçiminde oyların yüzde 34.42’sini alarak Meclis’te sandalyelerin üçte ikisine sahip olmayı ve tek başına iktidara ulaşmayı başarmıştı. Bugün bile, eski sistem olsaydı, MHP desteğiyle veya desteksiz, tek başına iktidarda kalmayı muhtemelen sürdürebilecekti.
Son zamanlarda fazla telaffuz edilmese bile AK Parti’nin 2053 gibi ileri hedefleri var ya, sistem değişmeseydi, AK Parti 2071’e kadar belki iktidarda kalabilirdi.
Eski sistem değişince gelen ‘yüzde 50+1’ şartı yüzünden o hedefe varılma ihtimali tehlikeye düştü. MHP’nin desteğini sürdürmesi durumunda bile, Cumhur İttifakı’nın, gidilecek ilk seçimde o şartın üstesinden gelebilecek yükseklikte bir oy alması hayli zor.
“Zor” dememe bakılmasın, bugün seçim olsa en iyimser tahminle iki partinin ortak oyu yüzde 40’ı ya bulur ya bulmaz.
Eski sistem olsa yetebilecek bir oy, yeni sistemin dayattığı ’50+1’ şartı yüzünden iktidarın ana gövdesini oluşturan AK Parti’de yöneticilerin uykularını kaçırıyor.
İktidar ortağı iki partinin liderleri dün bir kez daha bir araya gelerek yüz yüze görüştüler. Herhalde konu ‘yüzde 50+1’ şartı hakkında taraflar arasında meydana gelen farklı yaklaşımı gidermek olmalı.
Görüşmede kim kimi ikna etmiştir?
Farklı yaklaşım birlikteliğin sonunu getirir mi?
Bu soruların cevabı önümüzdeki günlerde alınabilecek.
Kostümlü provaya -yani bir referanduma- hazırlıklı olmakta yarar var.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***