Yıllarca uyuşturucu kaçakçılığı yolu üzerinde bulunmasına rağmen şiddetten kaçınmayı başarabile Ekvador’da durum değişmeye başladı. Artan suç dalgasının bir yansıması da hapishanelerde gerçekleşiyor.
Sokaklar kadar hapishanelerde de hakimiyet kurmak isteyen uyuşturucu kartellerinin bu yıl çıkardığı dört ayaklanmada yüzlerce kişi öldü.
Vanesa Avila hapishanede çatışma çıktığını duyar duymaz şehrin öteki ucundan koşup geldi.
Kocası Jorge içerideydi.
“Dışarıda kurşunların sesini dinledik. İnsanlar birbirini öldürüp duruyordu. Polislere bir şeyler yapmaları için yalvardık” diye anlatıyor o günü:
“Onu aramaya, ona mesaj atmaya başladım ama cevap vermiyordu.”
Fakat yapabilecek hiçbir şeyi yoktu. Guayaquil’in kötü şöhretli hapishanesinin önündeki onlarca aileyle birlikte içeriden bir haber almak için bekliyordu.
Jorge uyuşturucu bulundurmaktan sekiz aylık hapis cezası almıştı ve Haziran’da dışarı çıkmış olması gerekiyordu.
Ancak idari gecikmelerden dolayı hala cezaevindeydi.
Vanesa onun davasını öne çekebilmek için her şeyi denemişti.
Jorge daha o sabah bir güncelleme olup olmadığını sordu.
Vanesa ona “endişelenmemesini, hakime bir mektup gönderdiğini ve Tanrı’nın izniyle bu hafta çıkacağını” söyledi.
Daha sonra, işe giderken Ekvador’un en büyük hapishanesinde çatışma çıktığından haberdar oldu.
12 bölüme sahip hapishanede 8 binden fazla mahkum bulunuyordu.
Jorge, en şiddetli çatışmanın yaşandığı beşinci bölümdeydi.
Vanesa ertesi sabah 04.00’e kadar bekledi, ancak hiçbir haber alamadı.
Sonunda Jorge’nin kuzeni onu morgdan aradı. Cesedini bulmuşlardı.
“Onu morgdan çıkardığımızda hiçbir dayak ya da işkence izi görünmediği için Tanrı’ya şükrediyordum. Sadece kafasına kurşun yemişti, hepsi bu” diyor Vanesa gözyaşlarını tutarak.
Jonathan Burbano ise beşinci bölümdeki başka bir mahkumdu.
Kardeşi Alex onun vücudunun dumandan karardığını, kollarında ve yüzünde yanıklar olduğunu söylüyor.
“Beyin kanamasından öldü. Yarası yoktu, bu yüzden bir el bombasının patlamasından öldüğü tahmin ediliyor” diyor.
O günün sonunda, Latin Amerika tarihinin en ölümcül hapishane isyanlarından birinde 118 kişi öldürüldü.
Ölülerin çoğu, Jorge ve Jonathan’ın tutulduğu beşinci bölümdeydi.
Bazı cesetlerin başları kesilmişti, diğerleri patlamalarla veya kurşunla öldürülmüştü.
Krizdeki hapishaneler
29 Eylül’deki bu katliam tek hapishane isyanı değildi.
Yaklaşık iki ay sonra, çatışmalar yeniden patlak verdi ve bu sefer çoğunlukla ikinci pavyondan olmak üzere toplam 20 kişi hayatını kaybetti.
Şubat ayında gerçekleşen başka bir isyanda da 20 mahkum daha öldürüldü.
Ekvador’un hapishane sistemi, yıllardır yetersiz personel ve kötü yönetimden mustarip.
Hapishanenin bulunduğu Guayas eyaletinin valisi Pablo Arosemena, “O cezaevini kaç memur kontrol ediyor? 8 bin mahkûmu korumakla yaklaşık 80 veya daha az kişi görevlendirilmiş” diyor.
Ayrıca kanunen silahsız olan hapishane görevlilerinin “içeriye silah sokmayı başaran” çetelere karşı hiçbir şanslarının olmadığını söylüyor.
Choneros, Lobos ve Tiguerones gibi çeteler, hapishanenin içinde ve dışındaki bölgelerin kontrolü için savaşıyorlar.
Sinaloa ve Jalisco gibi Meksikalı karteller için rekabet ediyorlar.
Ayrıca Ekvador’un yerel uyuşturucu pazarındaki uyuşturucu dağıtımını kontrol etmek için de çatışıyorlar.
Ekvadorlu muhalif bir politikacı, hapishaneleri “sadece kartellerin hesaplaştığı bir ofis” olarak tanımlıyor.
Eski bir polis memuru ve cezaevi uzmanı olan Abraham Correa, “Hapishaneler mahkumlar tarafından kontrol ediliyor. Uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı örgütlerinin bir parçası olan bu yerel suç çetelerinin polisten daha iyi silahları var” diyor ve bunun temelinde yolsuzluğun yattığını ekliyor.
Diz çökmüş bir ulus
Ekvador, Kolombiya gibi bir komşuta ve uyuşturucu için önemli bir kaçakçılık rotası üzerinde olmasına rağmen, bu trafiğin ortaya çıkardığı şiddetten uzun süre kaçındı.
Ancak bu durum hızla değişiyor. Resmi rakamlar, geçen yılki bin 400’e kıyasla, bu yıl ülkede bin 900’den fazla cinayet olduğunu gösteriyor.
Ülkeyi giderek artan şiddetle ciddi bir şekilde hesaplaşmaya zorlayan şey ise, 11 yaşındaki bir çocuğun öldürülmesinin güvenlik kameralarınca kaydedilen görüntüleri oldu.
Tomas Obando; kızı, karısı ve 11 yaşındaki oğlu Sebastian ile Guayaquil’deki popüler bir dondurmacıya gitmişti.
İki çocuğuyla birlikte tezgâha doğru yürürken dükkanda bir polis gördü. Sonra bir hırsız içeri girdi.
“Adam elindeki silahı doğrultmuş şekilde geldi ama içeride bir polis olduğunu fark etmedi. ‘Bu bir soygundur’ deyince polis onu duydu ve ‘Dur, polis!’ dedi” diye anlatıyor Tomas.
Hırsız daha sonra silahını polis memuruna doğru kaldırdı.
Görüntülerde Tomas’ın kollarını kaldırdığı, hırsız ateş etmeye başladığında çocuklarını korumak için arkasını döndüğü ancak saniyeler sonra Sebastian kanlar içinde yattığı görülüyor.
Tomas, “Oğlumun bedenini sedyede gördüğümde vücudunda dört delik vardı. İçindeki her şeyi mahvettiler, kalbini, ciğerini mahvettiler. Kimin ateş ettiğini, polisin mi yoksa hırsızın mı olduğunu bilmiyoruz” diyor.
Sebastian’ın babası, oğlunun ölümünden çatışmadaki polisi sorumlu tutuyor:
“Polis soygunun olmasını bekleyip soyguncuyu dışarı çıkarabilir ya da uyarabilirdi. Ama insanlarla dolu küçük bir alanda ateş etmeye başladılar”.
Görüntüler ülke çapında yayımlandı ve büyük bir kargaşaya neden oldu.
Ekvador Devlet Başkanı Guillermo Lasso ertesi gün olağanüstü hal ilan etti.
Bu durum devlete toplanma ve hareket özgürlüğünü askıya alma, orduya da güvenliği sağlamada polise yardım etme gücü verdi.
Guayaquil’de ordu, araçları durdurup silah ve patlayıcı olup olmadığını kontrol etmeye başladı.
Ancak birkaç gün sonra, eski Olimpiyat sprinteri Alex Quiñónez, Guayaquil sokaklarındaki bir başka soygunda öldürüldü.
Tek yol güç kullanmak mı?
Kimilerine göre Ekvador’daki suç dalgasının, “daha fazla güvenlik gücü yerleştirmek” gibi basit bir çözümü yok.
Guayaquil’de büyük ölçüde siyahilerin yaşadığı Barrio Nigeria’da aktivist ve iş insanı olan Sonia Quinones, “Burada yaşayanların yüzde 95’i günlük yaşayan, iş imkanı olmayan insanlar” diyor ve ekliyor:
“Daha fazla polisi ve orduyu sokağa çıkarmak çözüm değil çünkü toplumun ihtiyacı olan şey yeni iş fırsatları”.
Quinones ayrıca uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığının son yıllarda büyük ölçüde arttığını söylüyor:
“Artık burada uyuşturucu satarak geçimini sağlayan çok sayıda insan var, her gün küçük paketler halinde uyuşturucu satıyorlar. Normal olmayan şeyler normalleşiyor çünkü başka yolu yok”.
Litoral Cezaevi’nin dışındaki bir gıda satıcısı, içerdeki pek çok kişinin durumunun Jorge’ye benzediğini söylüyor: Cezalarını tamamlamış olsalar da yetkililer onları henüz serbest bırakmamış.
“İçerde pek çok masum insan var, bazılarının cezası 8-10 ay önce bitmiş” diyor ve ekliyor:
“Fakat içerdekileri öldürmeye başladıklarında cezasını tamamlamış olanlara kimse ayrıcalık tanımıyor.”
Jorge’nin eşi Avila ise, eşinin cezasını tamamlamış olmasına rağmen bırakılmadığı bir cezaevinde öldürülmüş olmasının acılarını bir kat artırdığını söylüyor:
“Serbest bırakılması gerekirdi ama umursamadılar bile. Bu yüzden adalet istiyoruz.
“Yargıç bizi, ailesini suçladı! Ona, cezasını tamamladığını haber vermediğimizi öne sürdüler.”
Cezaevi dışında bir kadın, yakınlarına mektup ve hediye vermek için sıraya girenlere, üzerinde alıntılar yazan kağıtlar veriyor.
Kağıtlardan birinin üzerinde “Azap yeri” başlığı var, içinde ise “Cehennem diye berbat bir yer olduğunu biliyor muydunuz?” yazıyor.
Dikenli tellerin ardında, insanların ölmeye devam ettiği bu cezaevi için yerinde bir metafor.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***