Gelecek Partisi, ekonomik gelişmelerle ilgili değerlendirmelerini ve çözüm önerilerini Genel Başkan Ahmet Davutoğlu, Kurucular Kurulu Üyesi İbrahim Turhan, Parti Sözcüsü Serkan Özcan, Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota, Hazine ve Maliye Politikaları Başkanı Tuncay Dinç, İletişim Başkanı Mustafa Mente ve Politika İzleme Kurulu Başkanı Feridun Bilgin’in katılımı ile gerçekleştirilen basın toplantısında açıkladı.
Davutoğlu’nun konuşmasından başlıklar şöyle:
“GÜVEN EKSİKLİĞİ VAR”
Kriz diyoruz. Bugün karşı karşıya kaldığımız bir kriz sarmalının ötesinde yıkım süreci olarak tanımladığımız çözülme. Herkesi, başta iktidarı olmak üzere yıkım sürecinden birlikte çıkmanın yollarını araştırmaya davet ediyoruz. Bir psikolojik yıkım süreci var. Krizlerde psikolojik dalgalanmalar olur ama çabuk toparlanılır. Uzunca bir süredir Türkiye’de güven eksikliğinden kaynaklanan bir psikolojik yıkım hali var.
“TEK ADAM ANLAYIŞI”
Gençlerimiz geleceğe güvenle bakmıyor. Özel sektörümüz öngörülebilir bir gelecek tahayyül edemiyor. Kamuda, bürokraside çalışanlar ne ile karşılaşacaklarını bilmeksizin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirdiği tek adam anlayışının verdiği talimatları bekleyerek ya da ona aykırı adım atmama korkusuyla yaşıyorlar. Psikolojik güven yıkımı var.
“KURUMSAL YIKIM YAŞANIYOR”
Kurumsal bir yıkım var. Yine kurumlar ayaktaysa iç veya dış kaynaklı krizleri atlatmak kolay olur. Ama kurumlar çözülmeye başlamışsa, kurumlar refleks kabiliyetlerini yitirirse krizler kalıcı hale gelir. Bugün kurumsal kriz süreci var. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı’nın ne dediğini artık neredeyse kimse merak etmiyor. Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası Başkanı banka yöneticileriyle toplandı. Oradan edindiğimiz intibalar şu ki; orada ne Merkez Bankası Başkanı bir Merkez Başkanı dirayetiyle onlara bir yön gösterebildi, ne de bankalar ‘Bundan sonra şöyle bir yol izlenecek’ diye bir kanaate ulaşabildi. ‘Niçin faiz indirimine hazırlıksız bir şekilde gidildiğine’ yönelik soruya ‘Mecbur kaldık’ ifadesini kullandığı duyumunu aldık Merkez Bankası Başkanı’nın.
“NİYE MECBUR KALDI?”
Niye mecbur kalır Merkez Bankası, neden kendisini mecbur hisseder? Yaklaşık 15 gündür Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanı’nın varlığı tartışılıyor. Bakanın son 15 günlük twitlerine bakın, zorunlu olarak Cumhurbaşkanı retweet ettiği durumlar dışında sadece taziye mesajları var. Hazine ve Maliye Bakanı’nın görevi taziye mesajlarını yayımlamak değil. Bakan taziye mesajı yayımlarken Maliye Bakan Yardımcısı, Maliye Bakanlığı’nın ön provası şeklinde tweet serisi yayımlıyor. Bize gelen ve kamuoyunun kabul ettiği bir yaklaşımla da Maliye Bakanı fiilen şu an görevde değil. Görev değişikliği planlanmış ama söylenen o ki görev teklif edilen kişiler teenni ile davranmışlar. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na kendini hazırlayan, Maliye Bakan Yardımcısı’nın da özel işleri, şirketleri olduğu için anlaşılan birtakım sıkıntılar yaşanıyor. Ama fiilen Hazine ve Maliye Bakanı kurumsal olarak şu anda işlevini kaybetmiş görünüyor.
“YARALAYAN KİŞİ BİLEREK YAPTIM DİYOR”
Bir vizyon eksikliği söz konusu, bir öngörülebilirlik eksikliği söz konusu. Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Her şeyi bilerek yapıyorum’ diyor. ‘Bilerek yaptık, sonuçlarını öngörerek yaptık’ diyor. Yani birisi yaralanmış, yerde yatıyor. Onu yaralayan kişi de başında, ‘Bunu bilerek yaptım’ diyor. Daha sonra nasıl bir güven hasıl olur?
“BU EKONOMİNİN ADI MANDACILIKTIR”
Türk Lirası’nın değer kaybının doğal sonucu olarak Türk varlıkları ucuzluyor. Birleşik Arap Emirlikleri ne sevdayla birden Türkiye ile ilişkileri düzeltme ihtiyacı hissetti? Daha kısa süre öncesine kadar 15 Temmuz’un faili olarak görülen Birleşik Arap Emirlikleri’nin şimdi birden Türkiye’ye yatırım yapan dost bir ülke olarak algılanmasının sebebi ne? Yabancılar için artık Türk şirketleri, Türk firmaları, Türk fabrikaları ucuza kelepir kapatılabilecek alanlar olarak görülmeye başlamışsa, bu ekonominin adı mandacılıktır.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***