Geçen yılın Şubat ayında, Güney Afrika’nın son beyaz cumhurbaşkanının, mevcut cumhurbaşkanın mecliste yaptığı ulusa sesleniş konuşmasını dinlediği sırada, genç ve ateşli bir siyasetçi ortalığı ayağa kaldırdı.
Milletvekili Julius Malema, cumhurbaşkanı olarak Apartheid sisteminin ortadan kaldırılmasına yardım eden, ancak son on yılda bu konudaki açıklamalarıyla Güney Afrikalıları, özellikle de yaşanan adaletsizliklerin izlerini hâlâ üzerlerinde taşıyan Siyahları kızdıran F.W. de Klerk’i işaret ederek, “sayın başkan, mecliste bir katil oturuyor” dedi.
Ardından Malema, adeta taş kesilen de Klerk’in zorla dışarı çıkartılması için bir tezahürat başlattı: “De Klerk gitmeli! De Klerk gitmeli!”
De Klerk salonu terk etmedi ve olay dakikalar içinde sona erdi. Ancak bu olay, geçtiğimiz perşembe günü 85 yaşında vefat eden de Klerk’in çoktan lekelenmiş olan mirasını daha da lekeleyecekti. De Klerk, Apartheid politikalarının yol açtığı acılardan ötürü defalarca özür dilemesine rağmen, Güney Afrika’nın acımasızlığıyla ünlü ayrımcı yönetiminin insanlığa karşı suç işlediğini söylemekten kaçındı ve hatta zaman zaman etnik grupların geçmişte birbirinden ayrı tutulmasını meşrulaştırmaya bile çalıştı.
De Klerk, 1993 yılında ülkenin ilk Siyah devlet başkanı Nelson Mandela ile birlikte Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmesine rağmen, güvenlik güçlerinin iktidarı döneminde uyguladığı şiddetin sorumluluğunu hiçbir zaman üstlenmedi.
Cape Town’ın Nobel Ödüllü eski Başpiskoposu Desmond Tutu, de Klerk’in ölümünden önce, “tarihe gerçekten büyük bir devlet adamı olarak geçebilirdi, sağlam durmayı başaramayarak yüce gönüllülükten ve cömert bir ruhtan yoksun, küçük bir adam haline geldi” demişti.
Benzer bir duygu, de Klerk’in ölüm haberine gölge düşürdü. De Klerik’in bu duyguyu çürütmeye yönelik çabası, ölümünden önce Güney Afrikalılar için kaydettiği ve Apartheid konusundaki tutumunu netleştiren son mesajında da hissediliyordu.
F.W. de Klerk Vakfı tarafından ölümünden birkaç saat sonra yayımlanan videoda eski cumhurbaşkanı, “tekrar ediyorum, bu son mesajımda, Güney Afrika’da Apartheid rejiminin siyahlar, kahverengiler ve yerlilere yaşattığı bütün acılardan ve onları inciten, onurlarını kıran ve onlara zarar veren her türlü olaydan ötürü amasız ve fakatsız özür dilerim” diyordu.
Yine de, ölmekte olan bir adamın bu sözleri, onu, mecliste yuhalanmasına yol açan ifadelerle ilişkilendiren genç nesil için yeterli olmayabilir. Bu olaydan günler önce, de Klerk, Güney Afrika Radyo ve Televizyon Kurumu’na çıkmış ve Apartheid’ın insanlığa karşı işlenen bir suç olduğu görüşünü reddetmişti.
De Klerk, katıldığı bir programda “soykırım bir suçtur. Apartheid ise örneğin soykırımla karşılaştırıldığında bir suç teşkil etmez. Apartheid hiçbir zaman soykırım olmadı” diyordu. “Pek çok insan öldü, ancak siyahların birbirine uyguladığı şiddet sonucunda Apartheid’dan çok daha fazla insan öldü.”
Vakfı, de Klerk’in yorumlarını netleştirmek için bir bildiri yayımladı, ancak bu bildiri birçok insana de Klerk’in 2012’de Christiane Amanpour ile yaptığı ve Apartheid rejiminin acımasızlığı için kamuoyu önünde özür dilediği röportajda geri adım attığını hatırlattı.
De Klerk, o röportajda Apartheid’ın farklı etnik gruplar için öngördüğü yarı bağımsız devletler sistemine atıfta bulunarak, “özür dilemeyeceğim mesele, ulus devletler kavramı aracılığıyla tüm Güney Afrikalılara adalet getirme arayışındaki orijinal Apartheid kavramıdır” demişti.
De Klerk, perşembe günü yayımlanan videodaki son görünümünde, Apartheid’a ilişkin tutumunun değiştiğini ifade etmeye çalışıyordu.
De Klerk, “bu son mesajımda, 80’li yılların başından itibaren görüşlerimin tamamen değiştiği gerçeğini sizlerle paylaşmama izin verin” diyordu. “Adeta din değiştirmiş gibiydim ve kalbimin derinliklerinde Apartheid’ın yanlış olduğunu idrak ettim. Ahlaki olarak gayrimeşru bir noktada olduğumuzu anladım.”
Pretoria Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak görev yapan Sithembile Mbete, bu videonun, Klerk’in Mandela’yı hapisten çıkaran kahraman olma imajını korumaya yönelik bilinçli bir girişim ve “tarihi revize etmeye yönelik bir son dakika çabası” olduğunu söylüyor.
Mbete, ayrıca “F.W. de Klerk’in ölümünün daha da trajik olan tarafı, birçok sırrı beraberinde mezara götürmesi oldu” diyor.
Analistler ve Apartheid dönemi kurbanlarının akrabaları, bu sırlar arasında, 1985 yılında devlet güvenlik güçleri tarafından Apartheid’ın son yıllarında artan şiddet sırasında “Cradock Four” adlı dört kişilik aktivist grubun öldürülmesine yol açan tertibin de olduğunu iddia ediyor.
Bu aktivistlerden birinin oğlu olan Lukhanyo Calata, “olayla ilgili her türlü bilgi de Klerk’le birlikte toprağa gömülüyor. Bizler ise Cradock Four’un ölümlerinin ardında yatan gerçeklerden mahrum bırakılıyoruz” diyor. Grup üyelerinin de Klerk ile doğrudan görüşmeyi reddeden aileleri, konuyla ilgili dava açılmasını sağlayacak herhangi bir bilgiyi ifşa etmesi için onu zorladılar ve hatta savcıların onu bilgi vermeye zorlaması talebinde bile bulundular.
1990’da Apartheid rejiminin güvenlik güçlerinin evine gönderdiği bombalı paket sonucunda iki elini de kaybeden Anglikan rahip ve Apartheid karşıtı eylemci Michael Lapsley “eğer de Klerk ‘özür diliyorum ve şimdi bütün mal varlığımla ve vakfımla hatalarımı telafi edeceğim’ deseydi her şey farklı olurdu, ancak bu tür bir tavrın şu kadarcığını bile göremedik” diyor.
Benzer şekilde, Apartheid rejimini ortadan kaldırmak için müzakerelere katılan Apartheid karşıtı bir aktivist olan Mac Maharaj da, “de Klerk, her ne kadar Apartheid’ın bir hata olduğunu kabul etse de, bunu büyük bir insan hakları ihlali ve bir vahşet olarak kabul etmeyi reddetti” diyor.
Öte yandan, Afrika Ulusal Kongresi adına bu müzakereleri yöneten Güney Afrika’nın şu anki devlet başkanı Cyril Ramaphosa, de Klerk’in Güney Afrika’da “demokrasinin tesis edilmesindeki kilit rolünü” överek daha nazik bir tavır takındı.
Ancak yeni nesil Güney Afrikalılar de Klerk’e karşı bu kadar nazik davranmıyor. Geçen yıl meclisteki tezahüratı başlatan Malema, de Klerk’in ölümünün ardından yapılacak devlet merasimini protesto edeceğini açıkladı.
Radyo programlarına gelen aramalar, de Klerk’in mirasının Güney Afrika halkı nezdinde ne kadar ayrıştırıcı bir nitelik taşıdığını ortaya koyuyor. Programı arayan siyahlar de Klerk’i eleştirirken, beyaz dinleyicilerin bazıları onların öfkelerini anlamakta zorlandıklarını ifade ediyorlardı.
Daha pek çoğu, de Klerk’e yönelik tepkilerini sosyal medyada dile getirerek, onun ölümünün ardından uluslararası kamuoyundan gelen bütün olumlu mesajları reddettiklerini söyledi.
Bir öğrenci aktivisti olan Neo Mosala, attığı tweet’te “ölümünün ardından de Klerk’in bıraktığı mirasın herhangi bir şekilde kutsanmasını istemiyorum. Yaşarken zaten hak ettiğinden çok daha iyi muamele gördü” diyor.
Çeviren: Deniz Karakullukcu
Makalenin orijinali:
https://www.nytimes.com/2021/11/12/world/africa/de-klerk-Apartheid-south-africa.html
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***