Roma’daki Erdoğan-Biden görüşmesinden S-400 gibi kronik sorunlara çözüm çıkmadı. Diplomatik gözlemcilere göre Biden yönetimi Ankara ile ilişkilerde insan hakkı ihlallerine odaklanacak.
ABD’nin de aralarında olduğu 10 ülke büyükelçisinin tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın serbest bırakılması için Türk hükümetine çağrıda bulunmalarının ardından “istenmeyen kişi” ilan edilmek istenmesiyle Türk-Amerikan ilişkilerindeki gerilimin doruğa çıktığı bir dönemde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Roma’daki G-20 zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden’la görüştü.
Görüşüp görüşmeyecekleri nerdeyse son dakikaya kadar belli olmayan Erdoğan ile Biden’ın görüşeceğini Amerikalı yetkililer duyurdu.
70 dakikalık görüşme sonrası taraflardan ortak açıklama değil ayrı ayrı açıklamalar geldi. İlk açıklama Beyaz Saray’dan geldi. Beyaz Saray açıklamasında Biden’ın “görüş ayrılıklarının daha etkili yönetilmesi” isteğinin altının çizilmesi dikkat çekerken, Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400’ler yüzünden yaşanan endişelerin sürdüğü mesajı verildi. Açıklamaya göre Biden, görüşmede “demokratik kurumların varlığına, insan haklarına saygıya, hukukun üstünlüğünün önemine” de vurgu yaptı.
Beyaz Saray’ın Türkiye’yi aynı zamanda önemli bir NATO müttefiki olarak sayan açıklamasından sonra Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da görüşmeyi “pozitif” olarak tanımlayan bir açıklama yaptı. Açıklamada, tarafların ikili ilişkileri geliştirmek için ortak bir mekanizma kurulmasında anlaştığı duyuruldu.
Görüşme sonrası Roma’da basın açıklaması yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan da, görüşmenin olumlu geçtiğini söyledi ve ortak mekanizma kurulması teklifinin Türkiye’den gittiğini, karşılıklı işbirliğine dayalı olarak tarafların dışişleri bakanlarının düzenli olarak görüşeceğini söyledi.
Loğoğlu: Çözülmüş sorun yok ortada
Peki Haziran’daki NATO zirvesindeki görüşme sonrası ikinci kez Biden’la görüşen Erdoğan, Biden’ın başkanlık koltuğuna oturduğu günden beri krizlerden kurtulamayan Türk-Amerikan ilişkilerini Roma görüşmesi sonrası ileri bir noktaya taşıyabilecek mi? Dahası Türk-Amerikan ilişkileri nereye gidiyor?
Türkiye’nin bir dönem Washington Büyükelçiliği görevinde de bulunmuş olan emekli büyükelçi Faruk Loğoğlu, Erdoğan’ın Türk-Amerikan ilişkilerini kendisi kurtarmış algısı yaratma çabasında olduğunu belirtirken Roma görüşmesini de bu yönde kullanacağını öngörüyor. Loğoğlu, Roma’daki görüşmeyle ilgili olarak DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Erdoğan –bal gibi de görüştüm. Bal gibi de Türkiye’nin isteklerini yerine getirmeye çalışacaklar. Biz NATO müttefikiyiz- diye bu görüşmeyi Türkiye kamuoyuna satmaya çalışacak. Yoksa çözülmüş bir sorun yok ortada” diye konuştu.
Amerika’nın S-400’ler sorununun çözümü için Türkiye’ye hiçbir vaatte bulunmadığını söyleyen Loğoğlu, “S-400’ler Türk-Amerikan ilişkilerinin düğüm noktası olmaya devam ediyor. Türkiye; F-35’ler için 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptı ama bunun karşılığında F-35’ler alınamadığı gibi F-16’lar konusunda da bir garanti yok. Erdoğan’ın elinde şu an sadece yürüyen bir Türk-Amerikan diyaloğu var” tespiti yapıyor.
Sorunların çözümü için “ortak mekanizma kurulacağı”na dönük Türk tarafının açıklamasının hiçbir anlamı olmadığını öne süren Loğoğlu, “Ne yapacağı, amacı belli olmayan bir mekanizmadan söz ediliyor. Kaldı ki; Türk-Amerikan ilişkilerini çözmek için bugüne kadar kurulmamış da bir mekanizme kalmadı” dedi.
“F-16 kongreye havale”
Türkiye, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi aldığı için Amerikan yönetiminin yaptırımlarıyla karşılaşmış ve bu çerçevede F-35 savaş uçağı programından çıkarılmıştı. Ancak Türkiye, bu uçaklar için ödenen 1,4 milyar doları Amerikan yönetiminin tazmin etmesini istiyor.
Ankara-Washington hattında F-35 krizi sürerken, Amerika’nın Türkiye’ye F-35’ler yerine F-16’lar verebileceği konuşulmaya başlanmış, dahası iki ülke savunma bakanlıkları bu konuda görüşmeler yapmaya başlamıştı.
Amerika’nın Türkiye’ye F-16’lar verip veremeyeceği sorusu Erdoğan-Biden görüşmesinin de temel başlıklarından birini oluşturdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşme sonrası yaptığı açıklamada, “F-16’lar konusunda Sayın Biden’ın olumlu yaklaşımını gördüm” diye konuştu.
Ancak Erdoğan ile Biden arasında uzlaşma sağlansa bile ABD Kongresi’nin bu satışa onay vermesi gerekiyor. Erdoğan-Biden görüşmesinden önce ABD Temsilciler Meclisi’nin 11 üyesi, Biden ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a mektup gönderdi, Türkiye’ye F-16 uçaklarının satılmaması çağrısı yaptı. Ankara, Amerika’dan 40 F-16 savaş uçağı satın almayı, 80’e yakın uçağın da modernizasyonu için de destek görmeyi umut ediyor.
Erdoğan-Biden görüşmesi sonrasında ABD’li yetkililerin F-16 meselesinin kongreye havale edildiğine ilişkin basın mensuplarına bilgi verdiğini hatırlatan uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. İlhan Uzgel de, “ABD yönetimi sorunları tek tek sıralıyor, konu başlıklarını söylüyor. F-16 işi de zaten belli ki kongre sürecine havale edilmiş durumda. Erdoğan-Biden görüşmesinden sorunların çözümüne dair somut bir çıktı yok” dedi.
Caşın: Kaybeden Amerika olur
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın ise senatörler baskı yapıyor olsa da Biden yönetiminin F-16’ları Türkiye’ye vermek için en üst düzeyde çaba göstereceğini düşünüyor. “Amerika, NATO müttefiki Türkiye’nin sınırlarının korunmasına destek vermek zorunda. Türkiye blöf yapmıyor, stratejik sabrı da bitti. Erdoğan ile Biden’ın yapıcı diyaloğu F-16 sorununun çözülmesinin yolunu açacak görünüyor. Eğer Türkiye F-16 alamazsa, tıpkı S-400’leri aldığı gibi başka uçaklar da alabilir. Kaybeden Amerika olur. Erdoğan ve Biden ilişkilerde güven tamiri yaparken mutlaka bu hesabı da dikkate aldılar” diyor.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. İlhan Uzgel’e göre Erdoğan-Biden görüşmesine ilişkin en önemli ve yeni mesajı Amerikan tarafı “insan hakları vurgusu” yaparak verdi. Uzgel’e göre Türk-Amerikan ilişkilerindeki yeni dinamik bundan böyle “insan hakları ve hukukun üstünlüğü” olacak:
“Kavala ya da büyükelçilerin istenmeyen adam ilan edilmesi krizi bitti, gitmedi. Amerikan yönetimi bundan böyle insan hakkı ihlalleri üzerinde daha çok duracak ve Ankara’ya bu yöndeki uyarılarını artıracak. Baskı da olacak elbet. Bu yüzden eğer Erdoğan yönetimi Amerika ile ilişkilerdeki gerilimi bitirmek istiyorsa mutlaka evrensel hukuk ilkeleri doğrultusunda adım atmak zorunda. Erdoğan’ın ev ödevi; insan hakları ihlallerine son vermesidir. Erdoğan’a bundan böyle insan haklarından kaçış yok. Kavala’nın tutukluğu konusunda ne yapacağı Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini belirleyecek görünüyor.”
Tan: Görüş ayrılıkları devam edecek
Türkiye’nin Washington büyükelçiliği görevinde bulunmuş bir başka emekli büyükelçi Namık Tan’a göre Türk-Amerikan ilişkilerinde bundan böyle çok dramatik değişiklikler olmayacak. Erdoğan-Biden görüşmesine dair izlenimlerini DW Türkçe’yle paylaşan Namık Tan, görüşme sonrası ortak açıklama yapılmadığına, ilk yazılı açıklama yapan tarafın Amerika olduğuna ve bu açıklamada ilişkilerin yönetileceğine ilişkin önemli bir mesaj verildiğine dikkat çekiyor:
“Taraflar uzlaşmış olsaydı zaten ortak açıklama yapılırdı. Belli ki görüş ayrılıkları devam edecek. Amerikan tarafı bir ilişki yönetiminden söz ediyor. Bu da görüş ayrılıklarının masada olacağını gösteriyor. Türk tarafının ortak mekanizmadan söz etmesi de, iç politikaya dönük bir mesaj. Müttefik ülkeler ortak mekanizma kurmaz. ABD, Türkiye’yle ilişkisini yönetmek istiyor ve ilişkinin hassasiyetine uygun biçimde ölçülü davranıyor. Türkiye ise dış politikada son dönemde duygusal çıkışlar yaptı. Dış politikadaki hatası bu duygusal çıkışlardan kaynaklandı. Ankara’nın sorun çözmek için her şeyden önce bu duygusal çıkışlardan kurtulması gerekiyor.”
Biden’ın Erdoğan’la görüşmesinin Türkiye’nin Batı kampında kalması konusunda Amerika’nın hassasiyetini de ortaya koyduğunu düşünen Namık Tan, “Amerika anlaşmazlıkları körüklemiyor, daha anlayışlı görünmeye çalışıyor. Bu yüzden siyah-beyaz mesajlar verilmedi. Ama hukukun üstünlüğünü konusunda açık ve net bir mesaj vererek Ankara’yı uyarıyorlar” dedi.
Biden yönetiminin Türkiye’deki hak ihlallerine ilişkin yakın takibinin nasıl bir sonuç vereceğini 9-10 Aralık’ta Washington’da düzenlenecek “Global Demokrasi Zirvesi”nin bir ölçüde ortaya koyması bekleniyor. Zirveye Türkiye henüz çağrılmış değil. Türkiye’nin zirveye çağrılmayacağına ilişkin yorumlara Ankara da, Washington da şimdilik sessiz kalıyor. Biden yönetimi dünyada demokrasilerin ve temel hakların güçlendirilmesi amacıyla bu zirveyi toplayacağını duyurmuştu. Zirveye Çin, Rusya, İran, Macaristan, Filipinler ve Myanmar’ın davet edilmeyeceği kesinleşti.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – HİLAL KÖYLÜ
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***