İklim değişikliği sonrası dünyayı kirleten plastik ve benzeri polimer maddelerin geri dönüşümü konusunda insanlar arasında farkındalığın arttığı söylenebilir ancak konu özel ve kamu şirketlerinin eylemlerine gelince durumun çok da iç açıcı olmadığını söylemek mümkün.
Okyanuslarda bazı ülkelerin yüzölçümünden bile daha büyük, plastikle kaplı binlerce çöp yığını bulunuyor. Bazı çevre aktivistleri bu duruma “dünyanın plastikten oluşan 6’ıncı kıtası” yakıştırması yapıyor.
Dünyada her yıl 300 milyon ton plastik üretiliyor ve Oceansplasticleanup verilerine göre bunun 8 ila 12 milyon tonu okyanuslara karışıyor ve gezegenimizi zehirliyor.
İşin en kötü tarafıysa bu plastik atıkların sadece yüzde 20’sinin geri dönüştürülüyor olması ve ülkeler arası plastik atık sevkiyatında uyuşturucu ve insan kaçakçılığında kullanılması.
Plastik atıkların büyük çoğunluğunun geri dönüştürüldüğü zannediliyor ancak işin suistimal boyutu ürkütücü boyutlarda.
Ülkeler arası kaçakçılık ve suç örgütlerini araştıran sivil toplum örgütü Ulluslararası Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim (GITOC), dünya genelinde yapılan plastik atık sevkiyatında işlenen suçlarla ilgili kapsamlı bir araştırma yaptı.
Rapora göre geri dönüştürülmek amacıyla yapılan plastik atık sevkıyatında kara para aklama, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, fuhuş ve modern kölelik gibi organize suçlar işleniyor.
Avrupa Birliği (AB) sınırları içerisinde her sene 53 milyon ton plastik atık açığa çıkıyor. Peki bu atıklar yurt dışına gönderilirken yasal ya da yasal olmayan ne gibi işlere karışıyor?
Plastik atıkların konteynere yüklenerek gemilerle başka ülkelere satışı büyük bir ticari potansiyele sahip. Küresel çapta plastik atık satışı ve geri dönüşümünün 2022’de 44 milyar euroluk bir hacme sahip olacağı öngörülüyor.
Atıkları geri dönüştürmek olumlu bir gelişme gibi gözükse de suç şebekeleri bu işi kötü amaçlar için kullanıyor.
Bu suçlardan ilki, ithalatı yasak atık maddelerin farklı ülkelere gönderiliyormuş gibi göstererek rotasını değiştirmek.
Bu yolla kimyasal atıklar geri dönüştürülebilir maddelerin içine karıştırılıyor. Bu suçta özel şirketlerin yanı sıra gümrük memurlarının da payı büyük. Bu suçlardan en çok zarar gören iki ülke Malezya ve Filipinler.
2021’in başlarında İngiltere’nin en büyük katı atık geri dönüşüm şirketlerinden biri olan Biffa Waste Management Service’e, giriştiği ticari faaliyetlerde “insan ticareti ve modern kölelik” gibi suçlara karıştığı gerekçesiyle 3 kişi tarafından dava açıldı. İddialara göre söz konusu şirket, Polonya’dan İngiltere’de kaçak yollarla niteliksiz işçi kaçırdı.
Uyuşturucu kaçakçılığının İngiltere’deki merkezi Londra’daki küçük bir şirket
Bu kapsamda bir suç şebekesiyse, geri dönüşüm merkezlerinde çalışmak üzere yüzlerce kaçak işçiyi İngiltere’ye getirdi ve onların hesabına gizlice banka hesapları açarak, almaları gereken maaşlara bu vasıtayla el koydu.
Komisyonculuk yapan bir kişinin GITOC’a yaptığı itirafa göre, Londra’daki küçük bir atık ve geri dönüşüm şirketi, uyuşturucu kaçakçılığı ve seks kölesi olarak kullanılan kadınların ticaretinde merkez rolü üstleniyor.
İddiaya göre İngiliz şirket, Türkiye’de iş yaptığı firmaya katı atık gönderiyor ancak bu katı atıklar içerisinde büyük miktarlarda uyuşturucu saklı.
Şirket bu sayede gemilere mallar yüklenirken narkotik köpekleri ve polisler tarafından aranmaktan kurtuluyor.
Romanya, giderek AB içerisinde katı atık ithalatı merkezi haline geliyor
GITOC’a ait söz konusu raporu hazırlayan uzmanlardan biri olan Virginia Comolli, Euronews Green’e verdiği röportajında tüm bu kaçakçılık olaylarının dünya ülkelerinde domino etkisi gösterdiğini ifade ediyor.
“Örneğin Çin gibi ülkeler atık dalgasını geri püskürtünce, yasa dışı faaliyetler farkındalığın olmadığı, kanunların yeterli olmadığı, siyasilerin daha az devreye girdiği ülkelere doğru kayıyor.”
Comolli’ye göre AB’deki “geri dönüşüm” adı altındaki kaçakçılık olayları yakın bir zamanda Romanya ve Bulgaristan’a kayacak. AB’nin en fakir ülkelerinden olan Romanya, katı atıkların en az geri dönüşüm yapıldığı birlikteki ikinci ülke konumunda.
Batılı ülkeler katı atıklarını Asya ve Afrika ülkelerine gönderiyor
Ancak Asya, uluslararası yasa dışı plastik atıkların bir numaralı güzergahı olmaya devam ediyor. Kıtadaki bazı ülkelerde katı atık ithalatına yönelik yasaklar var. Ancak Laos ve Myanmar’da bu konuyla ilgili yasalar ve halk arasında farkındalık olmadığı için katı atıklar bu iki ülkeye kayıyor.
Comolli, katı atık sevkiyatındaki yasa dışı işlenen suçlardan ziyade en önemli sorunun, katı atık üreten merkezler olan gelişmiş Batılı ülkelerin bu çöplerini Asya ve Afrika’daki gelişmekte olan ülkelere satmaları.
Bu ülkelerin çoğunluğu ekonomik nedenlerle bu atıkları ithal etmeye mecbur olduklarını ifade eden Comolli, “Bu ülkelerin çoğunda çevre kirliliği ve insan hakları konusunda farkındalık var. Ancak bu atıkları kabul etmeye mecbur kalıyorlar. Bu ülkeler katı atıkların sebep olduğu 22 farklı sorunla yüzleşmek zorunda kalıyor.” ifadelerini kullandı.
Comolli, katı atıkları ithal eden Afrika ve Asya ülkelerinin çoğunda yeterli geri dönüşüm merkezlerinin olmadığını ve bu sebeple bu atıkların çoğunun yakılarak karbon salımına neden olduğunu ifade ediyor:
“İnsanlar bu geri dönüşüm merkezleri etrafında yaşıyor ve açığa çıkan zehirli gazları soluyorlar. Bu maddeler toprağa da karılıyor ve bu topraktan elde edilen ürünleri de yiyorlar. Bu korkunç bir şey ve insanın yüreğini dağlıyor.”
“Plastik atıklardan kurtulmanın tek yolu plastiğe alternatif bir madde geliştirmek”
AB yasalarına göre, İktisadi ve Kalkınma İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri dışından birlik içerisine sadece “temiz plastik atıkları” ithal etmek serbest. Katı atık sevkiyatına, gönderen ve alan taraf onay verirse izin veriliyor.
Ancak tek kullanımlık plastiklerin üretimini durdurmadan ve Avrupa’nın geri dönüşüm kapasitesini artırmadan, “atık sömürgeciliği” olarak adlandırılan bu işi durdurmak oldukça zor.
GITOC raportörü Virginia Comolli, plastikleri sıfırdan üretmenin geri dönüşerek elde etmeden çok daha ucuz olduğunu ve bu firmaların finansal açıdan güçlü olmalarının da çevre kirliliği açısından işi zora soktuğunu ifade ediyor. Geri dönüşüm merkezlerinin kurulması ve genişletilmesiyle ilgili mali teşvikler açısından da Avrupa oldukça zayıf.
Bu işin kökten çözümü için Comolli, plastiğe alternatif, doğada çözünebilen, toprağı ve suyu kirletmeyen yeni bir maddenin tek kullanımlık ürünlerde ve gıda paketlemesinde kullanılması gerektiğini ifade ediyor. Bunu için toplum bilinci oldukça önemli ve sivil toplum örgütlerinin çeşitli farkındalık kampanyalarıyla halkı bilinçlendirmesi oldukça önemli.
Almanya ve İngiltere’nin plastik poşetleri Türkiye’de
Greenpeace son kampanyasında katı atıklarla alakalı Türkiye’deki çevre kirliliğine dikkati çekmişti.
Örgüt, İngiltere ve Almanya’da üretilen plastik poşetlerin Türkiye’deki yol kenarlarında sessiz bir şekilde yakıldığını ve bunun da karbon salımına neden olduğunu duyurdu.
Türkiye, kamuoyu baskısı sonucunda çoğunluğu Avrupa’dan gelen plastik atıkların büyük bir kısmının ithalatını yasaklama kararı almış ancak bu karar sonrası işletmelerin baskısı üzerine belirli yönetmeliklerle bazı katı atıkların ülkeye girişine izin vermişti.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***