Aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütünün (NSU) ortaya çıkarılmasının üzerinden tam 10 yıl geçti. Neo-Nazi üç Alman; Uwe Bohnhardt, Uwe Mundlos ve Beate Zschape, 2000’den 2007’ye kadar birçok cinayet ve saldırı gerçekleştirdi. Alman kamuoyunun ‘dönerci cinayetleri’ olarak bildiği; sekizi Türk biri Yunan 10 kişinin farklı tarihlerde öldürülmesinden sorumluydu.
İşledikleri suçlar, bir soygunda yakayı ele veren Bohnhardt ve Mundlos’un intiharları ve Zschape’nin örgütün evini kundaklayarak yakıp teslim olmasının ardından öğrenilebildi.
Peki Almanya’da “terör örgütü” olarak kabul edilen aşırı sağcı örgüt NSU’nun ortaya çıkışının 10. yılında üyeleri ve yapısı hakkında neler biliniyor? Örgüt üzerindeki bilinmezlik perdesi niçin ağır bir Nazi geçmişine sahip Almanya’da aralanamıyor?
Eleştirilen cinayet soruşturmaları
NSU’nun izi bulunan cinayetlerin soruşturulmasıyla ilgili, güvenlik güçleri eleştirilerin odak noktası haline geldi. Soruşturma makamlarının çalışmaları yetersiz bulunurken, olayların başında mağdurlardan bile şüphelenildi.
Almanya Federal Anayasa Koruma Teşkilatı’nda dosyalara sızan görevlilerin tespiti başta olmak üzere dava dosyalarının tahribatına kadar çok sayıda ihlal vardı.
Bu süreçte aşırı sağcı terörizmden dolayı davadan sorumlu yetkililer daha dikkatli bir çalışma yürütse de Demokrasi ve Sivil Toplum Enstitüsü”nde aşırı sağcılık araştırmacısı Axel Selheise’a göre yine birçok hata yapıldı. “NSU’nun karmaşık yapısına geri dönüp baktığımızda Federal Almanya’daki güvenlik mimarisinde yalnızca arızalar meydana gelmediğini ve sistematik boşlukların da açıldığını söylemek zorundayız” diyen araştırmacı, bu sorunların birçok yetkilinin yanı sıra sivil toplumda ve gazetecilerde bile sürdüğünün de altını çizdi.
“Hala net bir açıklama bekleniyor”
Altı yıl süren devasa bir davanın ardından; federal ve eyalet parlamentolarında kurulan çok sayıda soruşturma komisyonuna rağmen, cinayetleri işleyen NSU üyelerinin görevleri ve rolleri netlik kazanamadı.
Bu duruma ve davadan çıkan karara tepki gösteren Türk asıllı Alman siyasetçi Cem Özdemir, 2018’de paylaştığı mesajında “Karar açıklandı, ancak NSU ağı netlik kazanmadı. Almanya’daki aşırı sağcı ağlar, güvenlik yetkililerinin tamamen başarısızlığı ve ırkçılık hakkında konuşmamız şart” demişti.
Bir türlü tam olarak netleştirilemeyen bu durum, mağdur ve yakınlarının bugüne kadarki süreçte hayal kırıklığı yaşamasına ve sorularına yanıt alamamalarına neden oldu.
Oysa Alman Şansölye Angela Merkel, diğer önde gelen Alman liderler gibi 2012’de cinayetlerle ilintili tüm kişilerin yakalanması gerektiği açıklamasında bulunmuştu.
“Bu sözler tutulmadı” diyen Salheiser, bunun sebebinin ise “Öncelikle gizli haber alma teşkilatı ve anayasal koruma kurumlarının işin içinde olması ve NSU’nun karmaşık yapısının ve örgüte destek veren ağın açıklığa kavuşturulmasında karşılaşılan sorunlar” olduğunu savunuyor.
NSU’nun hala varolduğunun düşünülmesi gerektiğini de belirten araştırmacı, bunun gözardı edildiğini, NSU’nun ortaya çıkmasından 10 yıl sonra bile açıklamaların “askıda kaldığını” söylüyor.
‘NSU, buz dağının görünen kısmı’
Aşırı sağcı terörizm aslında ülkede yeni bir kavram değil. Salheiser, federal cumhuriyetin kurulduğu 90’lı yıllarda göçmenlere saldırılar olduğunu ve birçok sığınmacı evinin ateşe verildiğini belirtiyor.
Uzmanlara göre aşırı sağcı terör nedeniyle komünizmin düşmesinden beri 200 kişi öldürüldü.
Halle ve Hanau’daki saldırılar da tehlikenin çok yakında olduğunun işaretçileri olarak görülüyor.
Bununla birlikte NSU’nun vaziyetin ne kadar ciddi olduğunun fark edilmesinde bir “dönüm noktası” olduğunda uzmanlar hem fikir. Salheiser, NSU’nun buzdağının sadece “görünen kısmı” olduğunun altını çiziyor. Bu açının genişletilmesi ve durumun aşırı sağcı tehdit, aşırı sağcı terörizm ve ırkçılık gibi diğer faktörleri de kapsayıcı şekilde incelenmesi gerekli.
Zira internetin yayılması ile birlikte yeni tür tehditler de filizlenmiş durumda. Aşırı sağcıların buluştuğu ağlar hem organize olunmasını kolaylaştırırken hem de karşılıklı bilgi alış verişinin önünü açıyor. Bu durumu bir “saatli bomba” olarak gören uzmanlar, gelecekte NSU tipi saldırıların yaşanmasına kesin gözüyle bakıyor ve fakat bir tarih vermenin imkansız olduğunun da altını çiziyor.
Yıllarca aydınlatılamayan NSU cinayetleri
NSU, ilk cinayetini 9 Eylül 2000’de işledi. Böhnhardt ve Mundlos, Nürnberg’de seyyar çiçekçi Enver Şimşek’i 8 kurşunla öldürdü.
19 Ocak 2001’de Köln’de bir İranlıya ait markete bombalı saldırı düzenleyen NSU üyeleri, 13 Haziran 2001’de Nürnberg’de terzi Abdurrahim Özüdoğru, 27 Haziran 2001’de Hamburg’da manav Süleyman Taşköprü, 29 Ağustos 2001’de Münih’te de market işleten Habil Kılıç’ı katletti.
Kılıç’ı öldürdükten sonra 2,5 yıl cinayetlerine ara veren Neonaziler, 25 Şubat 2004’te Rostock’ta döner büfesinde çalışan Mehmet Turgut’u vurdu.
NSU üyelerinin, 9 Haziran 2004’te Köln’de Türklerin yoğun yaşadığı Keup Caddesi’nde düzenlediği çivili bomba saldırısında 22 kişi yaralandı.
9 Haziran 2005’te Nürnberg kentinde döner büfesi işleten İsmail Yaşar’ı öldüren Mundlos ve Böhnhardt, 15 Haziran 2005’te Münih’te Yunan vatandaşı çilingir Theodoros Boulgarides’i, 4 Nisan 2006’da Dortmund’da büfe işleten Mehmet Kubaşık’ı, 6 Nisan 2006’da Kassel’de internet kafe işleten Halit Yozgat’ı ve 25 Nisan 2007’de Alman polis Michele Kiesewetter’i öldürdü.
Beate Zschaepe’nin cinayetler sırasında olay yerinde bulunduğuna ilişkin şimdiye kadar somut kanıt elde edilemedi. 8 Türk ve bir Yunan’ın öldürüldüğü cinayetlerde “Ceska 83” marka silah kullanıldığı tespit edildi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***