Raporda, Libya’daki iç savaşta Suriyeli çocuk savaşçıların da kullanıldığı ve Türkiye’nin bu “çocuk savaşçıların Libya’ya götürülüp savaştırılmasında” rol oynadığına dair ifadeler yer alıyor.
BBC Türkçe’ye raporla ilgili değerlendirmede bulunan Türk diplomatik kaynaklar ise iddiaları reddetti.
Bu hafta yayımlanan ve BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunulan raporda, Libya’daki iç savaşta çocuk savaşçıların da kullanıldığı ve Türkiye’nin “bu çocuk savaşçıların Libya’ya götürülüp savaştırılmasında rol oynadığına” dair ifadeler yer alıyor:
“2019 sonlarından itibaren elde edilen kanıtlara göre Türkiye, görünüşlerinden açıkça anlaşılacak şekilde 15-18 yaş arasındaki Suriyeli çocukların silah altına alınması ve Ulusal Mutabakat Hükümeti için para karşılığında Libya Ulusal Ordusu’na karşı savaşmasına aracı oldu.
Bu çocuk savaşçılar muharip olarak veya güvenlik kuvveti gibi destekleyici görevlerde farklı alanlarda kullanıldı. İtaat etmemeleri halinde çoğu hapse atıldı, bir kısmı da yaralandı.”
Raporda, bu uygulamanın bazı uluslararası anlaşmalara aykırı olduğu da belirtiliyor:
“Libya’nın, çatışma alanlarında, devlet ordusunda olacak veya olmayacak şekilde çocukların savaştırılması ya da doğrudan katılımını yasaklayan Çocukların Hakları ve Refahı için Afrika Sözleşmesi’ne uymadığına inanmak için gerçekçi sebepler var.
Libya’nın çocukların silahlı çatışmaya girmemesi yönünde imzalanan Çocuk Hakları Sözleşmesi Tercihli Protokolü kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediğine inanmak için de geçerli sebepler var. Bu protokol, devletlerin kendi sorumluluğu altında olan ve savaşlarda kullanılan çocukların geri gönderilmesi ve savaştırılmaması için her türlü önlemi alması zorunluluğunu getiriyor.
Bunun da ötesinde hem Libya hem Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ilgili protokolünde belirlenen “çocukların çatışmalarda kullanılmasını ve silah altına alınmasını engelleme” yükümlülüklerini ihlal etti.
Misyonumuz, çocukların silah altına alındığı ve çatışmalara doğrudan katıldığı yönünde daha fazla suçlamayla da karşılaştı ancak bunların incelenmesi için daha fazla zamana ihtiyaç duyulmaktadır.”
Türk diplomatik kaynaklar şu ifadelerle reddetti:
“Bunlar tamamen asılsız, hiçbir somut dayanağı olmayan iddialardır. Bu tür dayanaksız iddiaların raporda nasıl yer aldığını esasen sorgulamak gerekir. Oysa, Veri Toplama Misyonu’nun Libya sathında araştırması gereken ve beklenen onlarca işlenmiş somut savaş suçu, toplu mezarlar ve insan hakları ihlalleri vardır. Misyonun çalışmalarının ve raporun asıl bunlara ne kadar odaklandığına bakmakta fayda bulunmaktadır.”
2020’de oluşturulan misyonun üyeleri, incelemelerinin sonunda Ağustos ayında Trablus’a giderek üst düzey Libyalı görevlilerle görüştü. Bu hafta da rapora son şeklini verdi.
Türkiye, Kasım 2019’da henüz iç savaş sürerken, yakın ilişki içinde olduğu Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle (UMH) savunma anlaşması imzalamış ve Türk askerleri “eğitim ve danışmanlık görevleri için” Libya’ya gitmişti.
UMH, kendisine karşı savaşan ve Trablus’u kuşatan, Libya’nın doğu ve güneyinde büyük bir kesime hakim olan General Halife Hafter’in Libya Ulusal Ordusu’na karşı savaşıyordu.
2020’nin başında savaşın yoğunlaştığı dönemde Türkiye destekli Suriyeli savaşçıların Libya’ya giderek Hafter’e karşı savaştığına dair haberler çıkmıştı.
Raporda Türkiye’nin yer aldığı bir bölüm daha bulunuyor.
Henüz taraflar arasında ateşkes anlaşması imzalanmadan önce, 3 Haziran 2020’de Kasr Bin Gaşir kasabasında arka arkaya dört insan hava aracı saldırısının en az 12 kişiyi öldürdüğü belirtilen raporda, saldırılan kişilerin silahsız olduğu; aralarında kadın ve çocukların da olduğunun tespit edildiği yazılıyor.
Bu saldırıları UMH’nin düzenlediği; sivil oldukları bilindiği halde belli bir bölgedeki insan topluluğunu hedef alarak üst üste yapıldığı; bu sırada Hafter’in ordusunun çekilmekte olduğu; tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda “savaş suçu” işlendiği de raporda ifade ediliyor.
Bu saldırıda kullanılan insansız hava araçlarının Türkiye’de üretildiği, Libya’da da ilk olarak Türkiye’nin de erişimi olduğu bir askeri hava üssünde görüldüğü, anlaşma kapsamında UMH’ye verildiği belirtiliyor. “Ancak Türkiye’nin bu saldırıda oynadığı rol tam anlamıyla saptanamamıştır” deniliyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***