YORUM | M. NEDİM HAZAR
Bir, eski, diğeri günümüz Türkiye’si için kâbus olan iki güruhtan ve bunların şaşırtıcı benzerliklerinden söz edeceğiz bugün.
Lafı uzatmadan isimlerini analım: Kemalistler ve Siyasal İslamcılar.
Aslında bakmayın tek yumurta ikizleri dememize, bir de üçüzleri var ama ağabeyinin ensesine tüneyerek varlık gösterdiği için birini çok fazla hesaba katmıyoruz.
Dışarıdan bakışta birbirinden ayrı, hatta zıt ve hatta düşman gibi görünen bu iki zihniyet, genel anlayış, algılayış ve uygulamada şaşırtıcı derecede birbirinin aynı olduklarını ispatladılar ne yazık ki.
Dün Kemalistler nasıl bir zihniyete sahiptiyse, bugünün siyasal dinci iktidarı da benzer bir anlayışa sahip. Hatta uygulama bağlamında bakıldığında Kemalistlere rahmet okutturacak bir katılık ve nobranlık söz konusu.
Derdimi hemen detaylandırmak isterim.
2002 yılından itibaren yolları çakışan bu düşman kardeşlerin, beraberce ülkeyi karanlığa gömme macerasına ülke olarak şahit olduk. Bu birliktelik 15 Temmuz belasında zirve yapmıştı.
Adına Ulusalcı ya da Ergenekoncu deyin, fark etmiyor, bu kesim ile Milli Görüş çizgisinden ayrıldığını iddia edip, bir süre demokrasi ve özgürlüklerden yana görüntü çizen siyasal İslamcılığın aynı ortak paydada ve menfaatte yaptığı işbirliği ülkeyi bugün bataklığın en derinlerine sürüklemiş durumda.
Hatırlayın MGK’da 25 Ağustos 2004 tarihinde alınan kararları. O dönem kendini masummuş gibi gösteren ve tüm sorumluluğu Kemalistlerin boynuna asan siyasal İslamcıların gerçek tıyneti ve niyeti bugün artık gizlenemeyen bir hakikate dönüşmüş durumda.
MGK’da verilen, altında Özden Örnek, İbrahim Fırtına ve Şener Eruygur dâhil generallerin ve Başbakan Erdoğan ile (o sıra Dışişleri Bakanı) Abdullah Gül’ün imzalarıyla alınan bu kararlar daha sonra adım adım uygulanmaya konuldu. Herkes her şeyi hatırlıyordur şüphesiz, dershane olayları, Cemaat’in bankasına, medyasına çökme süreci, 17-25 Aralık tarihin en büyük yolsuzluk dosyasını sümenaltı etme ortaklığı, MİT Tırları koalisyonu ve en nihayetinde 15 Temmuz organizasyonda organik işbirliği…
Bu tek yumurta ikizlerinin zihniyetinin en bariz belirginliği şurası: Birinin tepeden inme ve azınlığa dayalı olan türden, diğerinin ise seçimle gelen ve çoğunluğa dayalı totaliterliği temsil etmeleri. Bunun için her ikisi de devletten bağımsız gönüllü kuruluşlara, yani sivil topluma karşı duydukları kadim nefret. Ve hemen peşinden gelen toplumun hemen her kesimini şeytanlaştırıp, yok etme çabaları.
Siyasal İslamcılar ile Kemalist-Ulusalcı zihniyetin bir diğer ortak yanı ise, her ikisinin de dini devletin tekelinde tutma, hangi dinî inançların doğru-makbul, hangilerinin yanlış-gayrimakbul olduğuna devletin karar vermesi gereğine inanmaları.
Sözgelimi Diyanet İşleri Başkanlığı. Tek yumurta ikizlerinin bu iki bireyi de bu kurumun vazgeçilmezliği hakkında tam bir mutabakat içinde olmasıdır. Ulusalcı kesim bu kuruma kendi militan laikçi görüşlerine ters İslam yorumları getirmemesi ve toplumu din açısından da türdeş kılması, farklılığa izin vermemesi için sıkı sıkıya sarılıyorlar. Erdoğan’ın temsil ettiği siyasal İslamcı güruh Diyanet’i kendi Sünni-Nakşi İslam anlayışına hizmet etmesi için el üstünde tutmakla beraber, bu anlayışı bile kendi menfaati için tornistan edebiliyor. Hem de çok rahatlıkla. En son TÜGVA rezaletinin ortaya saçılmasından anlıyoruz ki, kendilerini İslam ekseninde tanımlayan bu güruh çok rahatlıkla başkalarının hakkına çökebiliyor. Cemaatin sayıları bini aşan yurduna çöküp, bunu haramiler gibi paylaşmanın ne dinle, ne de ahlakla izahı yapılabilir. Ama Hayrettin Karaman gibi sarayın din adamlarına göre bunda hiçbir sakınca görmedikleri anlaşılıyor. Haram ile dine hizmet etmek nasıl bir mantığın ürünüyse artık!
Yine bu ikizlerin ortak ve en önemli düşmanı Gülen hareketidir. Nasıl bir kin ise, asla bitmediği gibi, her sabah iman tazeler gibi nefret tazeliyor bu iki kesim.
Cem Küçük ile Nedim Şener’i, Ruşen Çakır ile Fuat Uğur’u aynı torbada buluşturan bir enteresan beraberlik bu.
Kürt düşmanlığında, millet kavramına bakışlarında, şehitlik meselesinde zerre farklılıkları yok bu iki zihniyetin.
Perinçek ile Bahçeli’yi aynı çizgide buluşturan tuhaf bir yumurta kardeşliği.
Paradigmanın rahminde beraber oluşup büyüyen, doğum saatleri farklı olsa da, buluşup ortak bir hayat yaşamaya başlamalarına bizim denk geldiğimiz tuhaf bir dönemden geçiyoruz.
Pek çok uzmana göre, bu iki tek yumurta ikizi, bir gün birbirini hançerleyecek. Er ya da geç böyle olacağını düşünüyor çoğu işin ehli. Ne zaman olur bilen yok ama bilinen şu anda bu iki kardeş de tüm enerji ve motivasyonunu yapacakları son kanlı hamleye ayırmış durumda.
Allah bu milletin masumlarını muhafaza eylesin!
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***