Türk Lirası’nın yılbaşından bu yana yüzde 20’nin üzerinde değer kaybettiği bir ortamda faiz indirimlerinin gerekçesi olarak ‘cari dengede kalıcı iyileşme’ hedefi gösteriliyor. Oysa bir ülkede cari dengede kalıcı iyileşmeler olabilmesi için üretkenlik artışlarına ihtiyaç olduğuna dikkat çekiliyor.
Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz, faiz indirimlerinin üretkenlik üzerinde bir etkisi olmasının mümkün olmadığını anlattı.
TCMB faizi indirdikçe TL’nin değer kaybetmeye devam edeceğini öngören Yılmaz, kurdaki artış sonucunda Türk mallarının dolar cinsinden biraz ucuzlayabileceğini, bunun da ihracatı biraz artırabileceğini, ancak cari açık azalma eğilimine girse de bunun kesinlikle kalıcı bir etkisinin olmayacağını söyledi.
HIZLANARAK ARTACAK
Son dönemdeki ihracatta gözlenen artışın ana nedeninin TL’nin değer kaybı olmadığının da altını çizen Yılmaz, “Biraz etkisi olsa da, asıl etki dünya ticaretindeki hızlı artıştan ve Çin’den mal sevkiyatında yaşanan gecikmelerden dolayı özellikle Avrupalı şirketlerin alternatif üretim kaynakları arayışından kaynaklanıyor. Covid-19 sonrası yaşanan talep artışının ve arz zincirindeki aksamanın normale dönmesiyle bu etki de kaybolacaktır” dedi.
Sözcü gazetesinde yer alan habere göre Yılmaz, şöyle devam etti:
“Merkez Bankası’nın faiz indirimi sonucunda yaşanan kurdaki artış, Türkiye’de enflasyonun daha da artmasına yol açacak. Kurdaki artış ara mal ve hammadde ithalatına bağımlı olan Türkiye’de üretim maliyetlerini hızla artıracaktır. Hali hazırda 12 aylık üretici enflasyonu yüzde 45; son dönemdeki kur artışlarının ardından bunun daha da artması kaçınılmaz. Ekonominin yüzde 9-10 büyüdüğü bir ekonomide üretici fiyat artışları perakende fiyatlarına daha kolay yansıtılacak ve tüketici enflasyonu da hızlanarak artacak.”
ÇİLLER KOLTUĞU KAPTIRDI
Merkez Bankası’nın siyasi kanattan gelen talimata uyup faiz indirmekle enflasyon cinini şişeden çıkarmış olduğunu ifade eden Yılmaz, “O cini tekrar şişeye geri sokmak çok zor olacak, özellikle sabit gelirli halk büyük sıkıntı çekecek. Yüksek enflasyon ortamında politika faizini indirmek, popülist ekonomi politikasıdır. Ülke hızla seçim hattı sathına doğru ilerliyor. Piyasalar da giderek seçimin yaklaşacağı ve popülizm yoğunluğunun giderek artacağını fiyatlıyor” dedi.
Bu şartlarda popülist politikaların ülkeye fayda sağlamayacağı gibi iktidara da faydası olmayacağını ifade eden Yılmaz, 1994’te benzer politikaları daha kötü koşullarda uygulayan Tansu Çiller’in partisi Doğru Yol’un Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyaset sahnesine çıktığı 27 Mart 1994 seçimlerini kaybettiğini hatırlattı.
2022 ENFLASYONU YÜZDE 30’LARI BULUR
Enflasyon üzerinde ikinci bir etkinin de yüzde 20’lere çıkmış resmi tüketici enflasyonuna tepki olarak 2022 başında ücretlerin yüzde 20’nin de üzerinde bir oranda artmasından geleceğini dile getiren Yılmaz, “Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadeleyi bir kenara bıraktığı bir ülkede hükümetin işçi sendikalarını gelecek yıl enflasyonun daha düşük olacağı konusunda ikna etmesi mümkün değil. Bu durumda 2022’nin enflasyonu daha yüksek olacak, yüzde 30’ları bulabilecek” öngörüsünde bulundu.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***