YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN
Hep söylerim…
Ankara küçük bir yerdir ve doğru nabzı tutarsanız her şeyden haberiniz olur.
En mahrem denen şeyler bile iki günde Çukurambar’ın kebapçı köşelerinde konuşulur hale gelir.
Çünkü düşmanınız sızdırmıyorsa bile “dostunuz” anlatır.
Başkent kulislerinde bir süredir MHP lideri Bahçeli ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aralarının göründüğü-gösterildiği kadar iyi olmadığı, perde gerisinde gerginlik olduğu konuşuluyordu.
Nitekim MHP kontenjanından HSK üyesi Hamit Kocabey’in sürpriz istifasıyla bu gerginlik alenileşmiş oldu.
Şimdi ise iş insanı Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamının da bu gerginliğin parçası olduğu yönünde değerlendirmeler var.
BÖLÜCÜ KEBAPÇININ SIRRI
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz haftalarda partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı “Bölücü kebapçıların işsizlikte payı var” açıklaması aslında dün yaşanan Kavala krizinin ayak izlerini taşıyordu.
Her ne kadar Bahçeli bu açıklamayı yaptığı zaman kamuoyunun çoğunluğu espriyi anlamayıp işi geyiğe vurduysa da Bahçeli’nin hedefi aslında Osman Kavala ve dolaylı olarak Kürt Açılımı’ydı.
“Ne alaka?” demeyin.
Bahçelinin konuşma metinlerini yazanlar bu tip kelime oyunları yapmayı seviyor. Orada bahsedilen “kebapçı” İstanbul Beyoğlu’ndaki Cezayir Lokantası ve sahibi Osman Kavala’ydı.
MHP kaynaklarına göre Kavala’nın sahibi olduğu Cezayir Lokantası (Bahçeli’nin deyimiyle) “etki ajanlarının” buluşma noktası. Yine Bahçeli’ye göre burası Kürt sorunu ile ilgili çevrelerin uğrak yeri.
MHP’li kaynaklar söz konusu lokantayı “Merkez Üssü” olarak tanımlıyorlar. Dolayısıyla isim vermeden yapılan “bölücü kebapçı” açıklamasıyla MHP AKP’ye rest çekmiş oldu.
Nitekim o açıklamadan birkaç gün sonra Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar veren duruşma sonucu geldi.
Kavala’nın neyle suçlandığı, iddianamesinde neler olduğu, hangi delillerin sunulduğu üzerine zaman harcamaya bile gerek yok.
O yüzden şimdi dönüp 4 yılı bulan tutukluluk sürecini ve yargılamanın trajikomik serüvenini anlatmayacağım.
Kavala tıpkı Selahattin Demirtaş gibi siyasi bir rehine ve iktidar pazarlık yapmak için elinde tutuyor.
Aslında “tutuyordu” denebilir zira iktidar koalisyonunun bir tarafı “Kavala’yı artık bırakalım, alacağımızı aldık” dese de öbür tarafı “zinhar” demeye devam ediyor.
KAVGA BÜYÜYOR
Bu noktada takvimleri biraz geriye alalım.
Erdoğan rejimi uyanık tüccar gibi davranıp bazı sembol isimleri rehin alıyor, bekletiyor, üzerinden pazarlık yapıyor ve yeteri kadar kâr elde ettiğini düşününce serbest bırakıyordu.
Rahip Brunson’da, gazeteci Deniz Yücel’de ve başka örneklerde gördük.
Liste hayli uzun.
Siyasi ajandaya bağlı olarak rehin alınan bu kişiler ilgili ülkelerle pazarlıkta kullanıldı ve sonra serbest bırakıldılar. Ne Brunson ne de Yücel neden tutuklandığını, nasıl serbest kaldığını anlamadı bile.
Her iki isim de siyasi pazarlıkla bırakılmıştı.
Nitekim dönemin başkanı Donald Trump kameralar önünde Erdoğan’ı arayıp Brunson’un serbest kalmasını istediğini, Erdoğan’ın da kendini “kırmadığını” söylemişti.
Erdoğan aynı şeyi Osman Kavala için de yaptı. Uzun süre Kavala üzerinden pazarlık yürüttü.
Kavala hem AB hem de ABD için önemli bir isim ve Erdoğan elinde tuttuğu rehinenin “değerini” yakinen biliyordu.
Erdoğan son dönem yaşanan gelişmelerden sonra Kavala’yı daha fazla tutamayacağını görmüş olacak ki 8 Ekim’de yapılan duruşmada tahliye beklentisi çok yüksekti.
Ancak yine tahliye gelmeyince Pazartesi günü ABD öncülüğünde, 10 ülkenin Ankara büyükelçilikleri ortak bir açıklama yayınlayarak Kavala’nın serbest bırakılması çağrısı yaptılar.
Benzeri pek görülmeyen bu açıklamada Kavala’nın tutukluluk halinin devamının hukukun üstünlüğüne gölge düşürdüğü söylendi.
Uzun süredir adı “kınama bakanlığı”na çıkan Dışişleri Bakanlığı hemen devreye girdi ve ilgili ülkelerin büyükelçilerini akşamın bir saati bakanlığa çağırdı.
Başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere AKP’li isimler büyükelçilere tepki açıklaması yaptılar. “Had bildiren” açıklamalarla Türkiye gündemi domine edildi ama sorun ortada duruyor.
Erdoğan’ın sağlık sorunları saklanamayacak kadar büyük.
Partinin içi kaynıyor. Ekonomi dibe vurmuş halde. Dış politikada atılan yanlış adımlarla felakete sürükleniyoruz.
Paylaşacak rant alanları da daralınca MHP ile gerginlik arttı. Bahçeli cenahı AKP iktidarının sonunun geldiğini görüp en basit tabirle enkazın altında kalmak istemiyor.
Saray’ın propagandacıları ise özellikle güvenlik ve yargıda yaşanan skandalları MHP’ye mal edip her zaman olduğu gibi sıyrılmayı planlıyor.
HSK üyesi Kocabey’in istifasını bu açıdan değerlendirmek şart.
Kısacası MHP ile AKP arasındaki frekans bozulmasının yansımalarını önümüzdeki günlerde farklı cephelerde daha belirgin görebiliriz.
Bütün bu hengamede olan Osman Kavala’ya oldu.
Önce Erdoğan’ın kirli ajandasının kurbanı olup uzun süre rehin olarak tutuldu. Şimdi de Bahçeli tarafından Erdoğan’a karşı kullanılıyor.
Bakalım Erdoğan’ın Bahçeli’ye karşı hamlesi nasıl olacak?
Yazıya Ankara kulislerini tarifle başladık, onunla bitirelim.
Ankara’nın en tecrübeli, en saygın gazetecilerinden Mustafa Ünal başkentin ayak oyunlarını anlatmak için “İstanbul için Bizans derler ama Ankara ‘kahpe Bizans’tır” derdi.
Ünal’ın bizzat kendisi de bu “kahpeliğin” kurbanı oldu ve 5 yıldır Silivri’de tutsak. Başkentin ‘Bizans oyunları’ ise tam gaz sürüyor.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***