Japonya İmparatoru Naruhito’nun 30 yaşına yeni basan yeğeni Prenses Mako oldukça hareketli günler geçiriyor.
Sonu kraliyet statüsünü kaybetmeye varsa da eleştirilere aldırmayıp sevdiği erkekle evlenen Japonya Prensesi Mako’nun bu hareketi, Krizantem Tahtı’nın Mako kadar cesur olma şansını bulamayan, ne yapsalar kendilerini beğendiremeyen hanedan içi ve dışı kadın üyelerinin üzerindeki baskıyı tekrar gündeme getirdi.
Japonya İmparatoru Naruhito’nun 30 yaşına yeni basan yeğeni Prenses Mako oldukça hareketli günler geçiriyor.
Önce halktan gelen nişanlısı Kei Komuro ile birlikte imparator ve imparatoriçenin karşısına çıkıp saygılarını sundular. Sonra sıradan her çift gibi bulundukları bölgenin evlendirme dairesine başvurup sade bir törenle evlendiler.
Aynı gün öğlen yeni adıyla Mako Komuro, basının karşısına çıkıp yaptığı izdivacın bir hata olduğu şeklindeki acımasız eleştirileri kabul etmediğini ve yeni eşi Kei’nin kendisi için “Bu dünyada yeri doldurulamayacak kadar değerli biri” olduğunu söyledi, kimseye hesap vermek zorunda olmadığını ima etti.
Mako aslında doğru veya yanlış bir seçim yapabilme şansına sahip olduğu için bile bir yere kadar şanslı sayılabilir.
Zira onun tersine babaannesi Miçiko, yengesi Masako ve annesi Kiko dahil olmak üzere en az üç kuşaktır halktan Japon sarayına gelin giden kadın hanedan üyelerinin ne yazık ki sonrasında kendi yollarını çizme şansları olmadı.
Önceki imparator Akihito’nun 1958’de veliaht prens iken tenis oynarken görüp beğendiği ve bir yıl sonra da evlendiği 23 yaşındaki Miçiko, o zamanlar 2000 yıllık köklü Japon hanedanına halktan giren ilk kişi olarak çığır açmıştı.
Ne var ki eşi Akihito’nun annesi, şimdiki imparator Naruhito’nun babaannesi İmparatoriçe Kojun onu asla kabul etmedi ve oğluna layık görmediği için sürekli eleştirdi. Bunun sonucu Miçiko 30 yıl önce çok ciddi bir depresyon geçirdi, hatta bir süre sesini bile kaybetti. Evliliğinin dördüncü yılında tehlikeli bir hamilelik sonucu kürtaj olmak zorunda kalmasını da bu strese bağlıyor.
Yıllar sonra torunu da benzer bir durumla karşılaştı.
Japon bulvar basını ve Japon halkı, müstakbel damat Kei Komuro’yu at kuyruğu saçı, annesinin mali durumu gibi özel nedenlerle eleştirdi, onu hanedana yaranmaya çalışan “zengin eş avcısı”na benzetti. Japon halkının bir kısmı sokaklarda bu evliliği tasvip etmedikleri yönünde sloganlar bile attı. Bu amansız eleştiriler sonucu psikolojik travma geçiren Mako’ya PTSD (travma sonrası stres bozukluğu) teşhisi kondu.
Özel doktoru, Mako’nun ruh halini “Bir birey olarak itibarının ayaklar altına alındığını hissediyor. Kendisinin değersiz bir kişi olduğunu düşünüyor” şeklinde açıkladı.
Japon halkının onayladığı kraliyet evliliklerinde bile kadın üyeler üzerindeki baskıların bitmediği, şekil değiştirip bu defa iyi eş ve anne olmak gibi yeni baskılar eklendiği ve hanedana katılan kadınların yüzünün yine gülmediği bilinen bir gerçek.
Bunun en iyi örneği, şimdiki imparatorun eşi İmparatoriçe Masako.
Miçiko’nun gelini, Mako’nun da yengesi olan Masako, Harvard mezunu, geleceği parlak bir kadın diplomatken o zamanki Veliaht Prens Naruhito’dan gelen evlilik teklifini, sonrasında kariyerinin biteceği ve hayatının değişeceği ile ilgili ciddi endişeler taşıdığı için altı yıl beklettikten sonra kabul etmişti.
Naruhito’nun samimiyetle eşinin yanında olacağı; Japon sarayını yöneten aşırı geleneksel İmparatorluk Sarayı Ajansı ve onun emrindeki saray görevlilerinin onu rahat bırakacağı ile ilgili taahhütleri Masako’yu bir yere kadar koruyabildi.
Evlenir evlenmez tek görevinin Japon tahtına bir veliaht doğurmak olduğu konusunda aşırı baskıya maruz kalan Masako, gittikçe içe kapanıp kamuoyunda daha az görünür hale geldi. Önce bir düşük yapıp ardından tekrar hamile kaldığında duyulan sevinç, 2001 yılında Masako’nun bir kız çocuk doğurmasıyla yerini sessizliğe bıraktı.
Masako’nun kızı Prenses Aiko, ilkokulda ve lisede zorbalığa maruz kaldığını söylemiş ve hatta psikolojisini düzeltmek için okuldan bir ay boyunca izin almak zorunda kalmıştı.
Şu an 19 yaşında bir üniversite öğrencisi olan Prenses Aiko, dördüncü kuşak olarak şimdiden hanedan kadınlarının yüz yüze kaldığı zorluklarla baş ediyor. Onun da hanedan dışından biriyle evlenmesine ve hanedandan feragat etmesine kesin gözüyle bakılıyor çünkü Mako’nun ayrılmasıyla tahtta sadece 17 hanedan üyesi kaldı. Hiçbiri Aiko’nun evlenebileceği pozisyonda değil.
Aslında Mako modern zamanlarda halktan bir adamla evlenip kraliyet statüsünden feragat eden ilk ve tek Japon prensesi değil.
2018’de kuzenlerinden biri olan Prenses Ayako da Kei Moriya adlı bir iş insanıyla evlenmiş ve hanedandan ayrılmıştı.
Daha öncesinde de 2005’te şimdiki İmparator Naruhito’nun ablası ve önceki imparator Akihito’nun tek kız çocuğu olan Prenses Sayako, 37 yaşındayken Tokyo Büyükşehir Belediyesi’nde şehir planlamacısı olarak çalışan üniversiteden arkadaşı 39 yaşındaki Yoşiki Kuroda ile evlenmişti.
Sayako, tahttan feragat edip halka karışabilmek için araba sürmek ve süpermarketten alışveriş yapmak gibi basit şeyleri bile öğrenmek zorunda kalmıştı.
Prenses Sayako ve Prenses Ayako’ya verilen destek ve gösterilen sevgiye karşın Mako’ya yapılan tam aksi muameleyi, Sayako’nun eşinin hanedan tarafından da toplum tarafından da tasvip edilen elit bir bürokrat olmasıyla açıklayanlar var.
Ayrıca hem Sayako hem de Ayako, müstakbel eşleriyle ailelerinin aracılığıyla veya gözetiminde tanıştılar. Mako’nun ailesinin ise Kei Komuro’nun dul annesiyle böyle bir ön tanışıklığı yok. Anne-babası, Mako’nun evliliğine yeşil ışık yakmış görünmekle beraber bu evliliği önce Japon halkının onaylaması gerektiğini söyleyerek Mako’yu daha da zor bir duruma soktular.
Bunun yanı sıra Mako’nun çok popüler bir hanedan üyesi olması ve şu zamana dek “hata sicilinin” tertemiz olmasına rağmen Kei Komuro ile evlenmekle büyük bir hata yaptığını düşünenler de çoğunlukta.
Geçmişi M.Ö. 660 yılına dayanan Japon hanedanı, dünyanın kesintisiz süregelen en uzun hanedanı olarak biliniyor.
Amerikan New York Times gazetesine konuşan Miami Üniversitesi’nden Mihoko Suzuki, “İmparatorluk ailesinin zamansız olduğu ve modern toplumun bir parçası sayılamayacağı gibi bir düşünce var” diyor:
“Tutucu geleneksel kesim cinsiyet rolleri söz konusu olunca kendi eski, tanıdık ve durağan önyargılarını imparatorluk ailesine empoze etmeye çalışıyor.”
Bunlar olurken Dünya Ekonomik Forumu tarafından her yıl yayımlanan Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda Japonya bu yıl 156 ülke arasında 120. olarak Suudi Arabistan’ın bir sıra önünde tarihinin en kötü derecesini yaptı.
Aslında halktan gelip saraya giren kişinin kadın veya erkek olması hiç fark etmiyor, yine aynı acımasız muamele ve eleştirilere tabi tutuluyorlar.
Mako taraftarları ise isim vermeden Kraliyet ailesini onu yalnız bırakmakla suçluyor. Ancak ailenin de eli kolu bağlı çünkü kraliyet kadınlarının halktan biriyle evlenip statülerini kaybetmemeleri için Japon kanunlarının ilgili maddelerinin değişmesi lazım.
Bunun gibi kadın kraliyet üyelerinin tahta çıkmasını engelleyen diğer bir maddenin değiştirilmesi Japonya’da şimdiye dek en az iki defa gündeme geldi.
Hanedan üyelerinin hızla yaşlandığı, doğum oranının düştüğü, saraydaki kadınların kendilerini erkek çocuk doğurmak ve ideal eş olmak için sürekli baskı altında hissetmekten akıl sağlıklarının zarar gördüğü bir ortamda, Japon hükümeti, Japon tahtında yakın gelecekte erkek varisin kalmayacağı konusunda endişelendi. Ve kadın hanedan üyelerinin de tahta geçebilmeleri için 2006 yılında bir önerge hazırladı.
Tam o sırada Mako’nun annesi, şimdiki veliaht prens Fumihito’nun eşi Prenses Kiko bir erkek çocuk doğurunca ülkede baskın olan muhafazakarlar rahat bir nefes aldı. Reform planı da rafa kaldırıldı. Bu ani dönüşüm bile Japon hükümetinin bu reforma nasıl isteksiz yaklaştığının kanıtı.
Şu an tahtın devamının sorumluluğu, babasından sonra iki numaralı varis olan 15 yaşındaki bir lise öğrencisi Hisahito’nun omuzlarında.
2017 yılından beri evlenecekleri günü iple çeken ve Japonya’daki ortamdan bunalan Mako-Kei Komuro çifti, hazırlıklarını tamamlar tamamlamaz ülkeden ayrılıp Komuro’nun avukat olarak çalıştığı New York’a taşınmak için gün sayıyor.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – ILGIN YORULMAZ
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***