YORUM | ALPER ENDER FIRAT
15 Temmuz’dan sonra mallarına el konulmuş, işleri tarumar edilmiş, bir buçuk yıl da hapiste yatmış bir tanıdığım, cezası onanınca yurt dışına çıkmaya karar vermişti. Sağdan soldan güç bela sınırı geçmesini sağlayacak parayı denkleştirmiş, yanına da bir iki hafta karnını doyuracak kadar bir para kalmıştı. Bir arkadaşıyla Meriç’i geçtikten sonra kimliği belirsiz mafya görünümlü birileri yolu kesip bunları feci şekilde dövüyorlar. Yetmezmiş gibi ayakkabı, telefon ve üzerindeki bütün paralarına kadar her şeyini alıp geri gönderiyorlar.
Kronos34.com internet sitesinde sığınmacılara şiddet uygulayanların AB polisi olduğunu anlatan haberi okuyunca bu olayı hatırladım: “Avrupa’da göç, çatışma, yolsuzluk konularında bağımsız çalışmalar yapan Amsterdam merkezli Light House Report’un uzun süredir yaptığı araştırma; AB sınırlarında sığınmacıları geri itmek için şiddet uygulayanların polis olduğunu ortaya çıkardı. Hatta bu operasyonlar AB bütçelerinden finanse ediliyor.”
Bu haber, o esnafın maruz kaldığı mafya görüntülü saldırının da faillerini ortaya çıkartıyor.
Dünya her geçen gün distopik bir filmin platosu haline geliyor. Ya da filmlerde anlatıldığı gibi “içeridekiler ve dışarıdakiler” diye ikiye ayrılıyor. Bir tarafta her şeye sahip, zenginlik içinde yaşayan ve tel örgülerle korunan müreffeh bölgeler, diğer yanda derebeylerinin, diktatörlerin yönettiği, açlık, yoksulluk ve insanlık dışı uygulamalarla hayatta kalmaya çalışanların yaşadığı diğer bölgeler.
İçeridekiler müreffeh hayatlarını sürdürebilmek için tel örgülerin boyutunu her geçen gün biraz daha yukarıya kaldırıyor ve dışarıda kalanlar için hayat biraz daha çığırından çıkıyor.
Ne yapalım kardeşim onlar da çalışıp kendilerine müreffeh bir hayat kursalardı diye düşünülebilir. Ve evet görünüşte bu söylemde haklılık payı vardır.
Ancak gerçek bu kadar basit bir şekilde açıklanamayacak kadar karmaşık.
Evet, Almanya için bu cümleyi kurabiliriz. Son yüzyılda iki kere yerle bir olmuş bir ülke çalışarak, değer üreterek yeniden ayağa kalktı. Ama mesela İsviçre bu refah seviyesini süt ya da saat satarak mı elde etti? Ya da İngiltere’nin zenginlik kaynağının tek nedeni yaptığı üretimler midir?
Birkaç gün önce, Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu, İngiltere’nin Newcastle kulübünün yüzde 80’ini 300 milyon sterline satın aldı. Arap sermayesi daha önce de Manchester City, Paris Saint Germen, Liverpool, Fulham, Leicester, Aston Villa, Malaga, Juventus, İnter gibi sayısız takıma akıtılmıştı.
Spor popüler bir alan olduğu için konuşuluyor ancak özellikle İngiltere başta olmak üzere Avrupa ekonomisine akan Arap sermayesini rakamlarla telaffuz etmek mümkün değil.
Uçsuz bucaksız petrol gelirlerine sahip küçük Arap ülkeleri elde ettikleri gelirin büyük kısmını Avrupa pazarına aktarıyor.
Tabi bir de Panama Papers, Pandora Papers gibi dokümanların yeniden hatırlattığı önemli bir şey daha var. Dünyanın her yerindeki diktatörlükler, otokratik ülkelerin yöneticileri ülkeden kaçırdıkları paraları Batı başkentlerinde tutuyorlar. Yoksul ya da gelişmekte olan ülkelerden çalınan yüz milyarlarca dolar para Batılı ülkelere kaçırılıyor. Mesela Türkiye’den kaçırılan kaç milyar dolar İsviçre bankalarının gizli hesaplarında tutuluyor bilen var mı?
Bu yazı ucuz bir batı karşıtlığı yazısı değildir elbette. Ancak Batılı ülkelerin hükümetlerinin kendi toplumlarına yalan söylediği de artık saklanamıyor. Batılı toplumların direnç ve talepleriyle vücut bulan demokrasileri ve evrensel hukuk değerlerini, bu hükümetler kendi ülkelerinde uygularken, tel örgülerin dışında, diktatörlerin ayakta kalması için de her türlü yardımı yapıyorlar. Onlar ne zaman dara düşse hemen yanlarında bitiverip hayat öpücüğü konduruyorlar.
16 Ekim’de Merkel’in Recep T. Erdoğan’ı bir kere daha ziyaret edeceğini hatırlatmış olayım.
Merkel’in ziyaret edeceği Cumhurbaşkanı Erdoğan, onlar için sadece bir mülteci bekçisi değildir. Aynı zamanda ülkedeki bütün yetişmiş elemanın, sermayenin, paranın Batıya akmasını da sağlayan bir ortaktır aynı zamanda.
Başta Recep’in kendisi olmak üzere, bütün AKP yöneticileri, ülkedeki bütün ihaleleri alan müteahhitler, zenginliklerin üzerinde oturanlar, medya yöneticileri, ülkeden çaldığı paraları koştura koştura Batıya kaçırıyorlar. Bu hükümetler de görünüşte muhalif gibi davranıp 15 Temmuz’un getirdiği nimetleri beraber yiyorlar.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***