HABER İNCLEME | İLKER DOĞAN
Cezası onandığı için yeniden tutuklanarak cezaevine gönderilen 4. evre kanser hastası öğretmen Ayşe Özdoğan, “Bile bile ölüme gitmek istemiyorum.” demişti. Ancak korktuğu oldu. Onlarca tetkik ve ‘cezaevinde kalamaz’ raporuna rağmen aylardır hastane hastane dolaştırılan Özdoğan’ın infaz erteleme talebi reddedildi. Ayşe Özdoğan, bile bile ölüme gönderildi. Hukuksuzluklar zincirinin son halkası ‘taammüden cinayete teşebbüs’ oldu…
Kanser hastası Ayşe Özdoğan’ın yeniden cezaevine gönderilmesi kamuoyunda büyük tepkiye neden oldu. Eşi İlker Özdoğan da yaklaşık 3 yıldır tutuklu olan Ayşe Özdoğan, aylardır Yargıtay tarafından onanan 9 yıl 4 aylık cezasının infazının ertelenmesi için çırpınıyordu. Geçtiğimiz hafta annesinin de kanser olduğunu öğrenen Özdoğan’ın babası ise ileri derecede alzheimer. 8 yaşındaki oğlunun ise kalbi delik.
AKP rejimi özellikle Hizmet Hareketi’ne yönelik soruşturma ve davalarda ‘düşman’ hukuku uyguluyor. Ayşe Özdoğan’ın bu haldeyken tutuklanması ‘canlı canlı’ ölüme gönderilmesi anlamına geliyor. Zira hastalığı 4. evrede. Yüzünün sol tarafı tamamen alındı. Yedikleri burnundan geliyor. Ayakta durmakta hatta konuşmakta bile güçlük çekiyor.
İNFAZ ERTLEME DÜZENLEMESİ NEDEN VAR?
Ayşe Özdoğan’ın tutuklanmasının ardından ‘infaz ertelemesi’ düzenlemesi de tartışma konusu oldu. Hukukçulara göre 4. evre kanser hastası olan ve kişisel ihtiyaçlarını bile gideremeyecek durumdaki Ayşe Özdoğan’ın yararlanamadığı ‘infaz erteleme’ uygulamasından hiç kimse yararlanamaz! Burada da şu temel soru geliyor akıllara; ölümün pençesindeki bir hasta bile yararlanamıyorsa ‘infaz erteleme’ düzenlemesi neden var? Çete üyelerini, katilleri, uyuşturucudan mahkum olanları kurtarmak için mi?
HUKUK AYAKLAR ALTINA ALINIYOR
AKP rejimi, Cemaat Üyesi olduğunu ileri sürdüğü insanları yargılarken ulusal ve uluslararası hukukları ayaklar altına çekinmiyor.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ‘Yaşam Hakkı’nı düzenleyen 2. maddesinde, “Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son verilemez.” deniliyor.
Anayasa’nın 17. maddesine göre de ‘Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip’.
İnfaz Kanunu’nun 16 maddesi ise ‘infaz erteleme’yi düzenliyor. ‘Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesiְ’yle ilgili düzenlemede, “Hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.” deniliyor.
AKP rejimi, bütün bu kanunları yok sayarak Ayşe Özdoğan’ı ‘ölüme’ gönderiyor ve insanlık suçu karnesine bir yenisini daha ekliyor.
ÜSTÜSTE AĞIR AMELİYATLAR GEÇİRDİ
Son ‘infaz’ kararı yıllardır süren hukuksuzluk zincirinin son halkası. Hukuksuzluklar Ayşe Özdoğan ve eşi İlker Özdoğan 2019 yılı Nisan ayında gözaltına alınmasıyla başladı. Haklarında terör örgütü üyesi olduklarına dair tek bir somut delil ble yokken eşi tutuklandı, kendisi ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 7 Kasım 2019’da ilk mahkemeye çıktı. 12 Kasım’da Maxciller Sinus kanseri teşhisi konuldu. Ameliyattan iki hafta sonra ikinci kez mahkemeye çıkarıldı. Üst çenesinden ameliyat olmuştu. Konuşamıyordu. Mahkeme sırasına eşinin önünde bayıldı.
YARGITAY CEZAYI ONADI
Sözde yargılama sonunda eşi İlker Özdoğan’a 13,5 yıl, kendisine ise 9 yıl 4 ay ceza verildi. Mahkeme Özdoğan’ın da tutuklanmasına hükmetti. Kanser hastası olan ve ağır amelyatlar geçiren kadın tutuklanmıştı. Cezaevine götürüldü. Özdoğan’ın cezaevi günleri 15 gün sürdü. İnsan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun çabaları sonucu sağlık durumu nedeniyle tahliye edildi. Ancak zulüm bununla sınırlı kalmadı. Yargıtay, Ayşe Özdoğan’ın 9 yıl 4 aylık cezasını Haziran ayında onadı.
MUSTAFA YENEROĞLU: DOSYASINDA SUÇ TEŞKİL EDEN HİÇ BİR EYLEM YOK
Ayşe Özdoğan’ın dosyasıyla yakından ilgilenen isimlerden biri de DEVA Partili Avukat Mustafa Yeneroğlu’ydu. Özdoğan’ın cezaevine konulmasının işkence olduğunu söylemişti. Konuyla ilgili bir de rapor hazırlayan Yeneroğlu, “Ayşe Özdoğan zaten işlediği herhangi bir suça göre değil, varsayılan mensubiyetine göre yargılandı. Dosyasında suç teşkil eden bir eylem yok. Ülkemizde hukuk düzeni felç bir halde. Görevi adalet dağıtmak olsa da adaletsizliklerin bekçisi konumunda.” dedi.
HUKUKSUZLUKLAR BİRBİRİNİ İZLİYOR
Yargıtay’ın kararını sosyal medya hesabından duyuran Özdoğan, o günden bu yana infazın ertelenmesi için çabalıyor. ‘Cezaevinde kalamaz’ raporu olduğu halde yeni tetkikler istendi. Ancak buna rağmen ‘infaz erteleme talebi’ reddedildi. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulu, oy birliğiyle aldığı karara göre Özdoğan’ın tetkiklerinde nüks veya metastaz bulgusuna rastlanmamış. Adli Tıp, Özdoğan’ın cezasının infazına cezaevinde devam edebileceğine hükmetmiş.
Ayşe Özdoğan, tıpkı diğer binlerce insan gibi yasalarda suç sayılmayan bir fiilden dolayı gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Mahkeme hiç bir somut delil olmaksızın mahkum ediyor. Yargıtay kararı ‘bozması’ gerekirken, onayarak hukuksuzluk halkasına bir yenisini ekliyor. Son olarak Adli Tıp Kurumu, yürümekte ve konuşmakta zorlanan, yedikleri burnundan gelen 4. evre kanser hastası bir kadının ‘cezaevinde kalabileceğine’ karar veriyor. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül başta olmak üzere rejim temsilcileri de bütün bu hukuksuzlukları film izler gibi izliyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***