ANKARA – Demokratik yerel yönetimlerin inşa etme kararlılığında olduklarını belirten HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eşsözcüsü Yunus Parım, “Özgürce ve öz kaynaklarıyla kendine yetebilen bir toplum hayalini hayata geçirmek istiyoruz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu, 31 Mart Yerel Seçimleri üzerinden geçen iki buçuk yılı değerlendirdi. 25-26 Eylül’de düzenlenen kadın ve genel konferanslarında bir araya gelen HDP’liler, yerellerde ördükleri demokratik yerel yönetim pratiklerini, kayyım rejiminin yansımalarını ve demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü anlayışının inşasına dair tartışmalar yürüttü.
HDP seçilmiş belediye eşbaşkanları, Meclis, İl Genel Meclisi üyelerinin güçlü katılımıyla gerçekleşen toplantının ardından yayınlanan sonuç bildirgesinde de demokratik yerel yönetimlere inşasının kararlılığı bir kez daha vurgulandı. HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eş Sözcüsü Yunus Parım, Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu tarafından 12 hazırlık toplantısı ile Diyarbakır, Van ve İstanbul’da sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yapılan atölyelerin ardından düzenlenen konferans ve önümüzdeki dönem planlamalarını değerlendirdi.
Parım, yerel seçimlerin ardından HDP’li belediyeler olarak neler yaptıklarını, yapamadıkları projeleri hem kendi yapılarıyla hem de partilerinin belediyecilik programlarını dışarıdan takip edenlerle yaptıkları toplantılar ardından konferanslarını gerçekleştirdiklerini anlattı. Parım, toplantı da güçlü karar önerileri çıktığını da sözlerine ekledi.
BELEDİYELERDEN ÜNİVERSİTELERE
Kayyım politikalarının da bir bütünen masaya yatırıldığını ifade eden Parım, “Bugüne kadar vermiş olduğumuz mücadele ve bundan sonrasına ilişkin kayyım rejimine ilişkin nasıl daha iyi bir mücadele konulabilinir ve bu nasıl ortaklaştırılabilir üzerinden tartışma yürütüldü” dedi. Parım, belediyelerdeki sistemin bir prototip olduğunu aynı durumun Boğaziçi’nde olduğu gibi üniversitelere ve sivil toplum örgütlerine kadar uzanan bir rejim olduğuna dikkat çekti.
Konferanslarında çıkan kararlılık ve iradeyle kayyımlara da mesaj verildiğini aktaran Parım, “Çünkü onlar belediyelere kayyım olarak atandığı anda bizim yerel yönetimler çalışmamızın bir bütünen sonlanacağını düşünüyorlardı ama bizim çalışmalarımızın önünün kayyımlarla alınamayacağını gösterdik. Kayyımların bölgede yaptığı tahribatları sadece yolsuzluklarla sınırlamamak lazım. Bu biraz büyük resmi gözden kaçırmamıza neden olur. Şark Islahat Planı, Umumi Müfettişlik uygulamaları, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ne ise bugünde kayyım odur” diye belirti.
SANDIKTAN ÇIKAN İRADE
Kürt halkının kazanımlarının hedef alındığına dikkati çeken Parım, belediyelerde yapılan yolsuzlukların ve peşkeş çekilen ihaleler bu politikanın sadece bir boyutu olduğunu ifade etti. Kayyımlar eliyle Kürt halkının diline, kültürüne, doğasına yönelik bir saldırı olduğunu aktaran Parım, “Kayyım aynı zamanda seçme seçilme hakkının gasp edilmesidir. 2016’da atanan kayyımlarla 2014 yerel seçimlerine müdahale edildi. 7 Haziran’da yapılan seçimlere müdahale edildi. 1 Kasım’da bombalar altında bir seçim yapıldı. Sonrasında 2017 yılında yapılan seçimlerde pusulasız oylar ve 2019’da yapılan yerel seçimler ve yeniden kayyım müdahalesi” dile getirdi.
Parım, Türkiye’de 2014 ardından bugüne yapılan seçimlere bakıldığında artık sandıktan çıkan iradenin dahi kabul edilmediği bir süreç olduğunu söyledi.
KAYYIM İZLEME KOMİSYONU
Kayyımların icraatlarını yakından takip ettiklerinin belirten Parım, “Kürdistan coğrafyasında yaşayan insanların yaşamlarını daha kolaylaştırmak, dil, kültür politikaları için harcanması gereken kaynaklar tamamen çetevari yapılara peşkeş çekildi. Seçilmişlerimizden oluşan Kayım İzleme Komisyonu var. Çalışmalar takip ediliyor, izleniyor. Dönem dönem raporlarla bunları açıklamaya, teşhir etmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
FAŞİZMİN PANZEHRİ BİR ANLAYIŞ
Parti olarak esas aldıkları demokratik ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmanın gücünü Demokratik Cumhuriyet perspektifinden aldıklarını aktaran Parım, esas olanın halkın yönetime katılarak kendini yönetmesi olduğunu söyleyerek, “Böyle bir geleneğe de sahibiz. 1979’dan bu yana bizim mücadele birikimi olarak gördüğümüz uygulamalarda var. Birisi Fatsa’dır, birisi Edip Solmaz’la Batman’dır. Buralarda da yapılan uygulamalar toplumcu belediyeciliktir. Katılımcı, halkla birlikte planlayan, onunla hayata geçiren ve halkın kendi öz kaynaklarını ihtiyaçları için projeler oluşturan bir anlayışı esas alıyoruz. Yerel seçimlerde sadece bize oy verenler değil. Tüm kesimlerin fikrini de esas alan, katılımcı, bir modele sahibiz. Kurumsallaştırılmaya çalışılan bir faşizm var ve o faşizmi panzehri bizim yerel yönetim anlayışımız. Neden mi? Çünkü kadını özgürleştiren bir kültür yarattık. Kadın kurumları oluştu. Kadını evinden çıkaran, üretir hale getiren, kadının kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayan ve bütünen kadının yöneten olduğu, kadının siyasete dahil olduğu muhtaç olmadığı bir yönetim anlayışıydı. Buna müdahale ihtiyacı doğdu. Bunun dışında kültür alanında. Bizim belediyelerimizde gençleri spora, tiyatroya, müziğe sevk eden çalışmalara karşı gençler bugün uyuşturucu, madde bağımlılığıyla, fuhuşla yozlaşmasını istiyor buna sevk ediyor.”
‘TEŞHİRE DEVAM EDECEĞİZ’
Bir zihniyet mücadelesi verdiklerini anlatan Parım, “Faşizm gücü tek merkeze topluyor ve oradan yönetmek istediği bir yerel yönetim istiyor. Bizde kayyım rejimine direnişimizle, mücadelemizle izin vermeyeceğiz. Kayyım bugün bu iktidarın en zayıf noktası haline geldi çünkü bir talan mekanizması, bir hırsızlık mekanizması. O yüzden oradan söz kurduğumuzda oradan teşhir ettiğimizde ne kadar zayıf olduklarını gördük. Çünkü savunacakları hiçbir yanı yok. Bu demokratik mücadele hattını daha da genişletmek ama bunun yanında yolsuzluğu teşhir etmeye de devam edeceğiz. Böyle bir sorumluluğumuz var” dedi.
KAZANIMCI SİYASETİN PRATİĞİ
HDP olarak eşbaşkanlık sistemini sadece belediyelerde uygulanan bir sistem olarak görmediklerini ifade eden Parım, “Hayatın kendisini bir bütünen bu sistem üzerinden kurguluyoruz. Eşbaşkanlık siyasetin toplumsallaştırılmasıdır. Toplumda var olan eril tahakkümün değiştiğini gösteren bir sistemdir. Kadın özgürlük kültürü yaratan bir uygulamadır. Yönelimler, zorlamalar olsa da ısrarla uygulamaya devam edeceğiz. Eşbaşkanlık yolsuzluğu önlemenin, katılımcı bir yerel yönetim politikası uygulamanın en pratik yoludur. Kazanımcı siyaset diyorsak en pratiği eşbaşkanlıktır. Toplumun yarısı kadındır, kadının yönetemediği yerde toplumcu siyasetten bahsedemeyiz. Bizim en güçlü yanımız ve diğer siyasi partilerden bizi ayıran en önemli özelliğimiz. Mücadele etmeye ve toplumun her alanında uygulamaya devam edeceğiz” ifadesinde bulundu.
ZİHNİYET AYDINLANMASI GEREKLİ
Belediyecilikte tekçileştiren, belediyecilik hizmetlerini belediye binalarının içinde sınırlayan, asfalt dökmeyi, parke döşemeyi, ihale yapmayı belediyecilik hizmeti olarak gören bir anlayışı kabul etmediklerini ifade eden Parım, şöyle devam etti: “Biz halkı katan, birlikte planlayan, eleştirilerine kıymet veren, önerilerini alan, bütçenin her aşamasını halkla birlikte oluşturan bir yerel yönetim anlayışı istiyoruz. Aslında insanları sisteme muhtaç etmeyen, özgüce ve öz kaynaklarıyla kendine yetebilen bir toplum hayalini hayata geçirmek istiyoruz. Toplumun ihtiyacını, zihniyet dönüşümünü sadece kayyımlara terk edemeyecek bir gelenekten geliyoruz. Halka hizmet olarak sunulması gereken kaynaklar gençlerin yozlaştırılmasında kullanılıyor. Toplumun geleceğini de riske atan bir durumla karşı karşıyayız. Bunun önüne asfalt dökerek, yol yaparak geçemezsiniz. Bu bir zihniyet aydınlanmasını gerektirir. Bundan sonraki süreçte de seçilmişlerimiz halkın içinde yer alarak, toplantılarını yaparak mücadelelerini sürdürecek. Bizi güçlendiren o dur. Klasik sistem belediyeciliği ne idealimiz oldu ne de kabul ettik. Zihniyet dönüşümünü sağlayan çalışmalarımız sürecek. Halkçı, toplumcu yerel yönetim modelini hayata geçirene kadar mücadelesini sürdüreceğiz.”
MA / Berivan Altan
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***