Yaş almaya, çalışmaktan yorulmaya başlayınca malumunuz emekli olmayı ve geriye kalan zamanınızda kendi zevklerinize dair bir şeyler yapmayı istersiniz doğal olarak.
Gerçi emekçiler için bu isteğin Türkiye’de gerçekleşmesi pek mümkün değil. Fakat gelecek kaygısının azalması için yıllarca çalışıp didinmenin bir nebze de olsa mükâfatı alınmak istenir. Normalde emekli maaşı asgari ücretin altında olsa da kesintiye uğramadan sabit olarak kesenize girer.
Geçmişte tüp kuyrukları beklendiği yıllarda bile emekli olan bir birey, işten ayrıldıktan sonra tazminatı ve biriken emekli maaşıyla ortalama bir ev alabilirdi.
Bugün ise emeklilikte bunu yapmak pek mümkün değil. Artık mümkün olmamasının sebeplerini irdeleyelim beraber.
Yıllar süren ekonomik daralmadan sonra, 8 Eylül 1999’da 4447 no’lu kanunla EYT’lilerin başına yeni bir çorap örüldü.
Bu kanun neticesinde milyonlarca insanın en başta SGK ile geçerli olan sözleşme koşulları iptal edilerek emeklilik yaşı ve süresi uzatıldı. Bu uzatmaya bahaneler de hazırdı: Ülke ekonomisi ve tabii dünyadaki emeklilik yaşı. Fakat o dönem ülkemizdeki yaşam süreleri hiç göz önüne alınmadı…
Günümüzde yeni sigortalı olmuş bir gencin durumu çok daha vahim. Kadınlarda 60, erkeklerde 65 yaş olarak belirlenmiş durumda emeklilik yaşı. Bu yaşlarda emeklilik yeni işe başlayan biri için hayalin de ötesinde. Dolayısıyla sigortalı olmak çoğu zaman işlerine dahi gelmeyebiliyor.
Bir diğer yandan ülkede yaşam süresi, TUVİK 2020 verilerine göre (ne kadar inandırıcı olduğunun takdirini size bırakıyorum) erkeklerde 75, kadınlarda 78.
Yani yıllarca çalışan bir insan şanslı ise ve ortalama yaşam süresini geçmeyi başarırsa sınırlı bir emekli maaş alabiliyor. Gerçekten bu durum ‘’mezarda emeklilik’’ sözüyle birebir örtüşüyor…
1991 yılında 16 yaşında ilk sigortalı olduğum gün böyle bir yazı yazacağımı hayal etmesi bile çok zordu. O günden bugüne 30 yılda 9950 gün çalışmışım. Emeklilik hakkı gasp edilmiş 700 bin kişiden biriyim. Bu yazımda gasp edilen hakkımla beraber 700 bin kişinin mağduriyetini dile getirmek istedim.
EYT’li bireylerin aslında kendine özgü hikâyeleri var. Bu hikâyelerdeki ortak nokta ise haklarımızın gaspı…
Emeklilik özellikle başta da yazdığım gibi işler zorlaştığında ve yaş ilerlediğinde umutların azaldığında daha fazla akla geliyor. EYT’lilerin gelecek kaygılarını da hesaba kattığımızda emekli olmak istemeleri çok şaşırtıcı değil. Ülke ekonomisinin gidişatı kötü ve işsizlik arttı. Dolayısıyla yaş almış emekçilerin bu ortamda iş bulma şansları doğal olarak azalıyor. İş bulsalar da eskisi kadar maaş alamamaları neticesinde gelecek için hayal ettikleri emekli maaşı, prim ödemelerindeki düşüklükten ötürü azalıyor…
Burada özellikle bir konuya değinmeden geçemeyeceğim. Medyada EYT’nin açılımına dair iki söylem var. Biri ‘Emeklilikte yaşa takılanlar’ diğeri ise boyalı medyanın ifadesi olan ‘Erken yaşta emeklilik’. Boyalı medyanın bu dili bir yanıyla iktidarın dilidir. Emeklilik hakkı gasp edilenlerin taleplerine karşı ne onur kırıcı bir sözdür bu aslında. Bizler kendi sözleşmemizde imza attığımız hakkı talep ediyoruz. Hakkımız olmadığı halde öylesine sırf canımız istedi diye erkenden emekli olmayı talep etmiyoruz.
Ne acıdır ki boyalı medya EYT konusunu çok okunduğu için sürekli haber yapıyor. Her gün aynı anlama gelen cümleleri farklı şekilde yazarak insanların umudunu sömürüyorlar. Bundan rant elde etmeyi düşünecek kadar sığ bir basın anlayışı ile karşı karşıyayız…
Peki, birazda siyasi partilerin söylemlerine ve icraatlarına bakalım.
Söylemeden geçemeyeceğim. Son seçimler öncesinde, MHP milletvekili eski futbolcu Saffet Sancaklı MHP adına EYT için halka umut veren en önemli siyasetçilerdendi. Bugün ise ne yazık ki MHP konuya dair soru önergelerinde bile olumlu bir tavır sergilemiyor.
CHP, EYT’lilerin mağduriyetini dönemsel olarak gündeme taşıdı. Özellikle seçim yaklaşırken sömürüye karşı olduğunu dile getirdi. EYT’lilerin oluşturduğu grupları ve dernekleri ziyaret etti…
HDP, zaten emek sömürüsüne sol duyuyla yaklaştığı için doğalında bu mağduriyete hep karşı çıktı ve söylemleri mağduriyetin giderilmesi üzerine oldu. Meclis’teki grup toplantılarında pankart açtı. Bu durumun çözümüne dair söylem geliştirdi. Halkın bütçesi kapsamındaki çalışmalarında EYT’lilerin sorunlarını gündem maddesi yaptı. Meclis’e soru önergeleri verdi…
İYİ Parti ise bu konuyu neredeyse örgütlenme stratejisine çevirdi. Sağ liberal siyasetin bu tarz bir mağduriyeti fark edip gündem yapması EYT’lier için çok değerli oldu…
Ya peki Erdoğan’nın AKP’si? AKP ise emeklilikte hak kaybedenlerin taleplerini dillendirenleri hedef göstererek karşı çıkıyor. “Seçimi kaybetsem dahi kanunu çıkarmayız.” sözü hafızalarımızda yerini koruyor.
MAĞDURİYETİMİZ PARTİLER ÜSTÜ BİR SORUN
Hangi siyasi partiye oy verirseniz verin, bu mağduriyet ne yazık ki partiler üstü ve bunu fark etmekten bile uzak iktidar yapısı ile yönetiliyoruz.
Gerçekten merak ediyorum. Mecliste özellikle iktidarı oluşturan partilerde acaba 1999 kanunları öncesi emekli olan ve ailelerinde bundan yararlanan kaç kişi var?
Mesele tamamıyla iktidarların başından beri yürüttüğü yanlış ekonomi politikaları ve sosyal eşitsizliğe çanak tutmasıyla ilgili. Emeklilik haklarını gasp ederek ülkeyi kurtaracağını sananlar İktisadi başarısızlıklarını örtmek isteyenlerdir.
Öyle bir eşitsizlik var ki kanunda. Çok uzun süreli prim ödenmesi emeklilikte bir avantaj değil, tamamıyla bir dezavantaj haline gelebiliyor. Böyle garip bir sosyal güvenlik sorununun çözümüne dair bir söz dahi sarf edilmiyor.
Her şeye rağmen EYT’liler dernekleşerek birlik oldu. Belki de bu seçimde iktidarı belirleyecek bir güç haline gelmeye çabalıyorlar. Ben de böyle bir dernek üyesiyim. Gruplardaki konuşmalarda ortaya çıktığı gibi aynı siyasi görüşlere sahip olmasak da taleplerimiz ve mağduriyetlerimiz aynı.
Bu kapsamda EYT’liler sözde değil, özde bir netlik isteğinde. Muhalif yapılara net bir soru soruyor: “Sizler iktidar olursanız ne zaman ve ne şekilde bir çözüm önümüze getireceksiniz?”
Bu sebeplerden dolayı boyalı medyada son zamanlarda bu konuyla ilgili haberler çıkmaya başladı. Memurlarda 3600 ek göstergeye ve EYT’ye dair çözüm arandığı üzerine sözde bilgiler sızdırılıyor. Fakat ne yazık ki meclise şu ana kadar bununla ilgili taslak bir metin dahi gelmiş değil.
Bizler bu seçim öncesi mağduriyetimizi dillendirmezsek, gelecek dönemlerde bu konu yine uzayıp gidecek. Sonuçta 2022 bütçesi kapalı kapılar arkasında yapılmakta. Gerçeklerin reel ekonomik dağılımın halklardan sır gibi saklandığı net…
EYT’lilerin, emekçilerin çözümü ortada. Sarayın, savaşın, kavganın bütçesi değil, halkların ve emekçilerin bütçesi. Emeklilik haklarımızı gasp edemezsiniz!
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***