Ülkesinden kaçıp Avrupa’ya sığınan Çinli bir polis müfettişinin anlattıkları, Doğu Türkistan’daki insanlık suçlarını da gözler önün serdi. Çinli polis, Doğu Türkstan’da yaptıkları tutuklamaları, bu sırada uyguladıkları işkenceleri ve işkencenin metotlarını tek tek anlattı. Eski polis, meslektaşlarının bazılarının ‘tam bir psikopat’ olduğunu söyledi. Yaptıkları baskınlarda ayrım gözetmeksizin insanları topluca tutukladıklarını dile getirdi: “Silahlı yüzlerce polis olarak gece yarısından sonra başladığımız baskınlarda Uygurların yaşadığı semtlerde ev ev dolaşıp onları önce sokağa çıkarır sonra ellerine kelepçe takar ardından da yüzlerine örtü geçirir ve eğer direnirlerse de öldürmekle tehdit ederdik.”
Eski polis yeni itirafçı, Çin’deki aile üyelerinin güvenliği için adının sadece Jiang olarak tanımlanmasını istedi. Jiang şu anda Avrupa’da sürgünde yaşıyor. CNN’e verdiği 3 saatlik mülakatta Çin’in, Doğu Türkistan’da inşa ettiği toplama kamplarında Uygur ve diğer Türk toplumlarının üyelerine yönelik uyguladığı sistematik işkencelere dair ayrıntılı bilgiler verdi. Eski polis, Pekin’in bu durumu yıllardır reddettiğini de dile getirdi.
UYGURLARI HERYERLERİ ŞİŞİNCEYE KADAR DÖVERDİK
Kendisinin ve diğer meslektaşlarının gözaltı merkezlerine getirdikleri Uygurları nasıl sorguladıklarını anlatan Jiang, “Onları yere diz çöküp ağlayana kadar tekmeler, (her yerleri) yara bere içinde kalıp şişinceye kadar döverdik.” diyor.
Jiang, Doğu Türkistan’da görev yaptığı süre boyunca, erkek, kadın ve hatta 14 yaşından küçük çocuklar da dahil olmak üzere her yeni tutuklunun sorgu sürecinde feci şekilde dövüldüğünü anlatıyor.
İŞKENCE İÇİN ÖZEL TASARLANMIŞ SANDALYELER
Sorgulama yöntemleri arasında, tutukluları hareketsiz bırakmak için tasarlanan özel sandalyelerin olduğunu belirten Jiang, bunun insanları metal veya ahşap bir “kaplan sandalyeye” zincirlemeyi de kapsadığını aktardı. İlaveten insanları tavandan asmak, cinsel şiddet, elektrik vermek ve boğulma hissine neden olan baş aşağı su ile işkence yöntemlerinin de uygulandığını dile getirdi.
Mahkumların günlerce uykusuz kalmaya zorlandığını ve yiyecek ve sudan bile mahrum bırakıldıklarını ifade eden Jiang, “Herkes farklı bir yöntem kullanır. Kimisi demir levye, kimisi kilitli demir zincir. Polis, (botuyla) şüphelinin yüzüne basar ve ona itiraf etmesini söylerdi.” diyor.
BU İNSANLARIN HEPSİ MASUMDU
Gözaltına alınan Uygurların genellikle ‘terör suçlarıyla’ itham edildiğine işaret eden ve sorgulamalarına dahil olduğu yüzlerce mahkumdan hiçbirinin suç işlemediğine inandığını belirten Jiang, “Onlar sadece sıradan insanlardı.” sözleriyle gözaltına alınan Uygurların masum olduklarını anlattı.
Polis gözaltı merkezlerindeki işkencenin ancak şüphelilerin ‘suçlarını itiraf ettiğinde’ durduğunu aktaran Jiang, bu kişilerin daha sonra genellikle hapishane veya bir toplama kampı gibi başka bir tesise transfer edildiklerini ifade etti.
ABD: TOPLAMA KAMPLARINDA 2 MİLYON İNSAN VAR
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, 2017’den bu yana 2 milyon civarında Doğu Türkistanlı, toplama kamplarına alındı. Çin, toplama kamplarının mesleki eğitim amaçlı olduğunu, terör ve ayrılıkçılıkla mücadeleyi hedeflediğini iddia ediyor ve bölgedeki insan hakları ihlalleri suçlamalarını sürekli olarak reddediyor.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian, haziran ayında düzenlediği basın toplantısında, “Sincan’daki (Doğu Türkistan) sözde soykırımın, art niyetlerle desteklenen bir söylentiden ve düpedüz bir yalandan başka bir şey olmadığını yinelemek istiyorum.” demişti.
HEPSİNİ ÖLDÜRMEMİZ GEREKİYOR
Jiang, Doğu Türkistan’a ilk tayini çıktığında, ‘ülkesini tehdit edebileceği iddia edilen bir terör tehlikesini bertaraf etmek için oraya gitmeye istekli’ olduğunu söyledi. Ayrıca emniyet teşkilatında 10 yıldan fazla görev yaptıktan sonra terfi için de hevesli olduğunu anlatan Jiang, amirinin kendisinden görevi almasını istediğini belirterek, “Bana ‘bölücü güçler anavatanı bölmek istiyor. Hepsini öldürmemiz gerekiyor’ dedi.” diye konuştu.
Jiang, Çin anakarasında görev yaptığı dönemde Pekin’in Sert Darbe (Strike-Hard) adını verdiği ‘terörle mücadele’ faaliyeti kapsamında üç, dört defa Doğu Türkistan’a gönderildiğini de belirtti. Ayrıca Doğu Türkistan’da görev yaptığı sırada maaşının iki katına çıktığını söyledi.
“Sert Darbe”, Çin tarafından 2014’te Doğu Türkistanlılara karşı Pekin’in başlattığı ve ‘terörle mücadele’ olarak adlandırdığı bir kampanya olarak uygulamaya sokuldu. Örneğin sakal uzatan, başörtüsü takan ya da birden fazla çocuk yapan herkes bu kategoride ‘şüpheli’ olarak değerlendirildi.
GÖZALTI KOTASINI DOLDURMAMIZ GEREKİYORDU
Ancak Doğu Türkistan’a tayin olup bölgeye gitmesinden kısa süre sonra burada neyi amaçladıkları konusunda yaşadığı hayal kırıklığını şu sözlerle anlatıyor: “İlk gittiğimde şaşırdım. Her yerde güvenlik kontrolleri vardı. Birçok restoran ve mekan da kapalıydı. İnsanlar son derece dikkatliydi.”
Rutin gece operasyonları sırasında, gözaltına alınacak Uygurların sayısıyla ilgili resmi kotaları yakalama talimatının bir parçası olarak, toplanacak kişilerin isim listelerinin kendilerine verildiğini söyleyen Jiang, “Hepsi planlıydı ve bir sistem vardı. Herkesin bir hedefe ulaşması gerekiyordu.” diyor. Baskınlara dair bilgi veren Jiang, “Biri tutuklamaya direnirse, polisler silahı kafasına dayayıp ‘kıpırdama’ diyorlardı. ‘Kıpırdarsanız öldürülürsünüz’ deniliyordu.” diye konuştu.
Diğer yandan da polislerin tutuklanan kişilerin evlerinde arama yaptıkları, bilgisayar ve cep telefonlarındaki tüm verileri indirdiklerini anlattı.
TOPLUCA GÖZALTINA ALIYORDUK
Bir diğer taktiğin ise, toplu tutuklamadan önce köy muhtarına ya da bölge yöneticisine, halkı bir araya getirme talimatının verilmesi olduğunu aktaran Jiang, böylece toplantı için gelen herkesin topluca gözaltına alındığını dile getirdi.
Bu zamanı bir “savaş dönemi” olarak nitelendiren Jiang, yetkililerin Sincan’a (Doğu Türkistan) bir savaş bölgesi gibi muamele ettiğini ve polis memurlarına Uygurların devlet düşmanı olduklarının söylendiğini ifade etti.
900 BİN UYGUR GÖZALTINA ALINDI
Polis memurlarının bölgede bir yılda 900 bin Uygur ve diğer etnik azınlıklara mensup kişinin gözaltına alındığını bildiğini söyledi. Jiang, “Uygulamaya dirensem ben de tutuklanacaktım.” dedi.
Gözaltı merkezlerindeki asıl amacın tutuklulardan bir ‘itiraf’ almak olduğunu ve cinsel işkencenin de taktiklerden biri olduğunu söyleyen Jiang, şöyle diyor: “İnsanların (sözde suçlarını) itiraf etmesini istiyorsanız, üzerinde iki keskin ucu olan elektrikli copu kullanın. Şahıs (sandalyeye) bağlıyken uçlarına elektrik teli bağlar ve kabloları cinsel organlarına yerleştirirdik.”
Sorgulamalar sırasında sık sık “kötü polisi” oynamak zorunda kaldığını söyleyen ancak diğer bazı meslektaşlarının aksine şiddetin en kötüsünden kaçındığını söyleyen Jiang, “Bazı insanlar bunu bir iş olarak görüyor, bazıları ise tam anlamıyla psikopattı.” sözleriyle meslektaşlarının ruh halini aktardı.
ERKEK MAHKUMLARA TECAVÜZ
Jiang, işkence ve insan onurunu zedelemenin ‘çok yaygın bir yönteminin’ gardiyanların mahkumlara yeni gelen erkek mahkumlara taciz ve tecavüz etmelerini emretmesi olduğunu söyledi.
Eski polis müfettişi Jiang, Avrupa’daki yeni evinde, başını yastığa her koyduğunda birkaç saatten fazla uyumak için mücadele ettiğini belirtiyor.
Ancak toplama kampı sisteminden geçenlerin dayanılmaz acısının sürekli zihninde canlandığı için de kendini çöküşe yakın hissettiğini belirtiyor ve ekliyor:
Artık bir daha asla Çin’e dönemeyeceğini, dönerse vatana ihanet dahil birçok suçlamadan ceza alacağını belirten Jiang, eski kurbanlarından biriyle yüz yüze gelmesi halinde ne yapacağı sorusuna ise “Korkar ve hemen oradan ayrılırdım.” diye cevap veriyor.
ONLARLA NASIL YÜZLEŞİRİM!
“Ben bir suçluyum ve böylesi bir durumun onların başına bir daha gelmemesini umuyorum.” ifadesini kullanan Jiang, şu anki hissiyatını şu sözlerle dile getiriyor: “Affetmelerini umardım ama bu şekilde işkence gören insanlar için çok zor olur. Bu insanlarla nasıl yüzleşirim? Sadece bir güvenlik görevlisi olsan bile, yine de olanlardan sorumlusun. Emirleri yerine getirmen gerekiyor, ama bunu birçok insan birlikte yaptı. Bundan biz sorumluyuz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***