YORUM | M. NEDİM HAZAR
Aslında can yakıcı, kan ve gözyaşı olmasa Türkiye’de yaşanan gelişmeleri izlemek çok eğlenceli olabiliyor.
Son yaşanan büyükelçiler krizi esnasında ve sonrasında sadece iktidar medyasına bakıp hayli hoş vakit geçirmek mümkündü.
Bildiğiniz şeyleri tekrarlayıp yer işgal etmek niyetinde değilim. En ufak bir hadiseden bile büyük destanlar çıkarmayı kendine misyon edinmiş iktidar cenahı, büyükelçilerin yaptığı açıklamadan sonra gaza gelip, adeta kahvehane ağzıyla atarlanan Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını tam olarak kestiremediği için, bu tür durumlarda her totaliter rejimde yapılanı yaptı. Bir süre sessizce işaret bekledi.
Bu esnada sanırım en azından birkaç tane de olsa devlette aklı başında insan kalmıştı ve her şeyi göze alarak, “Efendim öyle değil de böyle yapsak” türü girişimler ile Erdoğan’ı frenlemeye çabaladılar.
Erdoğan’ın riski çok yakın görmeden, üstelik şahsı ve iktidarıyla ilgili bir risk durumu görmeden asla geri adım atmayacağını da biliyorlardı ama işin daha da berbat hale gelme riski vardı.
Bu atarlı giderli dış politika stratejisi nereye varır bilemiyorum ama ülke içinde işe yaradığı bir gerçek. Fatih Altaylı’dan Can Dündar’a kadar pek çok yazar çizer de dahil bu kütleye.
Büyükelçilerin ikinci açıklaması sonrası Can Dündar’ın çektiği video, bir entelektüelden ziyade okey masası görüşüne yakışır vaziyetteydi açıkçası. Dündar belli ki, “Gölge etmeyin başka ihsan istemez” cümlesiyle bitirdiği videosu öncesinde ne elçilerin açıklamasını doğru düzgün okumuştu, ne de süreci aklıselim ile ihata edebilen bir bakışta bulunabilmişti.
ABD Büyükelçiliğin sosyal medya hesaplarından açıklanan Türkçe-İngilizce metnin Türkçe bölümünde tam olarak şu yazıyordu:
“ABD, 18 Ekim tarihli açıklamaya ilişkin bazı soruların yöneltilmesi vesilesiyle, ABD, Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin 41. Maddesine riayet etmeyi teyit eder.”
Gayet açık olarak görüleceği üzere, ne geri adım, ne pardon, ne de özür vardı bu açıklamada ama sanırım birileri Erdoğan’a fırsat bu fırsat, bak özür de diliyorlar filan algısını yedirdi.
Bunun üzerine iktidar medyası 1. Büyükelçilikler Gazası’nın neticesini ilan ettiler.
Köşeler, yorumlar aman Ya Rabbi!
Hani Özlem Zengin’in gökdelen açılışı kadar olmasa da tarihsel bir başarıldı bu!
Bakın iktidar medyasının bu açıklama sonrası manşetlerine…
Bu arada gözden kaçırılan küçük ama önemli bir detay vardı. O da ABD Elçiliğinin açıklamasının İngilizce versiyonundaki ton farkıydı. İşte tam da diplomasi böyle bir şeydi sanırım. Gerçi iktidar cenahında yazar, yorumcu tayfasının İngilizce gibi bir derdi yoktu, vitaminsiz Fahrettin onlar için tercüme etmiş ve “çark ettiler” şeklinde yorumlamıştı.
Metnin çevirisi tam olarak şöyle:
“18 Ekim Bildirisi ile ilgili sorulara cevaben, Amerika Birleşik Devletleri, Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesine uygunluğunu sürdürdüğünü kaydeder.”
Hadi şimdi bana bu açıklamada geri adım, çark, tükürdüklerini yalamak eylemlerini bulunuz!
Can Dündar’a göre büyükelçiler Türkiye muhaliflerini sırtından bıçaklamıştı oysa!
Olan biten ise çok açık…
Bir Ezop masalı anlatayım size.
Yaşlı kurt, bunadıkça hayvanlar arasındaki eski korkutuculuğu kalmamaya başlamış. Artık irili ufaklı tüm hayvanlara maskara olmaya başlayınca bir güç gösterisi yapma ihtiyacı hissetmiş ve bir demirci dükkanına girerek irice bir eğe almış, başlamış yalamaya. Kurt eğeyi yaladıkça dili kanamaya başlamış ve ağzı yüzü kan içinde canı yana yana yalamaya devam etmiş. Hayvanlar dehşet içinde onu izlerken, kafasını kaldıran kurt kükremiş: “Görüyorsunuz değil mi? Demirin bine kanını akıtıyorum!”
Erdoğan’ın durumu böyle maalesef.
En ufak bir gelişmeden maraza, kriz çıkarmaktan başka şansı kalmamış durumda.
Ülkeler ve büyükelçiler bunu gördükleri an, elinden bu oyuncağı aldılar.
Bence mesele bundan ibaret.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***