ANKARA – Irak ve Suriye tezkeresi üzerine konuşan DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, iktidarın sarılacağı tek yolun savaş, işgal ve talan politikası olduğunu söyleyerek, bu sınav karşısında onurlu bir tutum sergileyemeyenlerin halklara hesap vereceğini belirtti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden Irak ve Suriye tezkeresi görüşmelerine katılırken, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz ise tezkereye ilişkin söz aldı.
Aydeniz, sözlerine cezaevinde yaşanan hak ihlallerine değinerek, başladı. 84 milyonun içinden 3-5 mutlu yandaş azınlık dışında kalan, tüm Türkiye toplumunu, halkları daha çok yoksullaştıracak, kutuplaştıracak, yeni felakete sürüklemeye sebep olabilecek ve Kürdün fermanı olacak bir tezkerenin onaya sunulduğunu kaydeden Aydeniz, “Her geçen gün daha çok eriyen, çürüyen, kriz ve kaoslarla boğuşan, iç ve dış siyasette gittikçe çaresiz kalan, bu iktidar çareyi yine çözümsüzlükte ve savaş siyasetinde bulmak için tezkereye sarılıyor” dedi.
‘KÜRT SORUNU BÖLGESELLEŞTİ’
İktidarın “vatan, millet Sakarya” edebiyatı ve Kürt düşmanlığıyla Türkiye’deki ilkel milliyetçiliği hareketlendirdiğini dile getiren Aydeniz, “Defalarca bitme noktasına gelmiş olan iktidar yıllardır her seferinde sınır güvenliği, beka meselesi üzerinden HDP dışındaki, muhalefeti istediği çizgide hizalıyordu. Yıllardır savaşa ve saldırılara zemin haline getirilen Irak-Suriye tezkereleri birçok açıdan sorunların derinleşmesine neden olmuştur. Derinleşen bu sorunların başında da Kürt sorunu bulunmaktadır. Yıllardır Kürt sorununa yaklaşımı, inkâr, imha ve asimilasyon politikası olarak derinleşirken iktidar kendi eliyle isteyerek ve bilerek Kürt sorununu bölgesel bir soruna dönüştürmüştür” diye belirtti.
‘KÜRT SORUNUNU BİTİRDİK’ DİYENLERE SESLENDİ
Yıllardır terörle mücadele adı altında, beka meselesi aldatmacalarıyla, güvenlik gerekçesiyle Kürt halkına düşmanlık yapıldığını kaydeden Aydeniz, şunları söyledi: “Bu düşmanlık üzerinden doğası, kimliği, kültürü ve varlığı tehdit altında tutuluyor. Kürt sorununu bitirdik diyenlere sormak istiyorum; Kürt sorununu, Türkiye de 20 milyonun konuştuğu dili bilinmeyen dil olarak tanımlayarak mı çözdünüz.
HİÇBİR HAREKATTAN SİYASİ SONUÇ ALINMADI
Kürt sorununu cezaevinde Kürtçe halay çektiler diye, kadınlara disiplin cezası vermeyle mi çözdünüz. Kürt sorununu parklarda Kürtçe ıslık çaldı diye soruşturulan gençlerle mi çözdünüz? Kürt sorununu daha birkaç gün önce Diyarbakır’da gerçekleşen izinli kadın mitinginde, anaların sarı kırmızı yeşil renklerindeki eşarplarına tahammülsüz davranarak mı çözdünüz? Onlarca defa farklı isimlerle askerî harekât düzenlenmiş olmasına rağmen hiçbir harekâttan siyasi bir sonuç alınamamıştır. Defalarca denenmiş ve sonuç alınmamış yöntemler de ısrar etmekle mi çözdünüz?
TEZKERE TALAN SİYASETİDİR
Tecrit, kayyım, siyasi operasyonlar politikalarının süreklileştirilmesi ile her an darbe mekaniğinin devrede olduğu bir süreci yönetim şekline dönüştürerek mi çözdünüz. Yıllarca savaş ve militarizm yöntemleriyle çözülecek diye 3 trilyon dolardan fazla para harcandı.Bu kadar daha harcansa da bu yöntem, ekonomik, siyasal, toplumsal ve ekolojik krizin derinleşmesinden başka bir sonuç getirmez. Her geçen gün daha çok derinleşen çoklu kriz ve yönetememesinden, freni patlamış kamyon misali sağa sola çarpa çarpa baş aşağı giden bu iktidar dizginlenemez bir çıkmaza girdiğinden, sınır güvenliğini, beka meselesi bahanesiyle tezkerenin gerekçesini ne kadar süsleyerek, cilalayarak sunarsa sunsun bu tezkere bir çözümsüzlük ve talan siyasetinden başka bir şey değildir.
YENİ OSMANLI PROJESİNDEN VAZGEÇİN
Tezkere içerde ve dışarda Kürt’ün fermanıdır. İşgal ve yayılmacı politika yürütmektir. Biz bunu Êfrîn’de, Serêkanî’de, Grespi’de ve Irak federe Kürdistan da yürüttüğünüz politikalarınızdan iyi biliyoruz. Ama şunu çok net söyleyelim; 21’inci yüzyılda yeni Osmanlı projesi hayallerinden vazgeçin. Çünkü bu hayallerinize karşı başta Kürt halkı olmak üzere kendi kendini yönetmek isteyen halklar ve uluslararası dengeler izin vermez.
KÜRTLERİN BULUNDUĞU COĞRAFYAYA SALDIRI KABUL EDİLEMEZ
Tezkerelerle, işgal ve talan politikasıyla Kürtlerin bulunduğu her coğrafyaya saldırı kabul edilemez. Mevcut iktidarın beka ve sınır güvenliğini bahane ederek aslında kendi tükenmişliğini saklamak ve savaş politikasına sarılarak kendini korumaya çalışmasına tabi ki şaşırmamak gerekir. Çünkü bu iktidarın kaybedeceği çok şeyi var. Kaybettiklerinde uyguladıkları onca yolsuzluk, hukuksuzluk ve adaletsizlikler nedeniyle hesap vereceklerini iyi biliyorlar. Bu sebepten sarılacakları tek yol savaş, işgal ve talan politikasıdır.
MUHALEFET NET TUTUM ALMALI
Önemli olan toplumsal demokrasiden, barıştan ve sorunu çözme iradesi olduğunu iddia eden tüm muhalefetin bu tezkerenin çıkmaması için açık, kesin ve net tutum alıp almayacağıdır. Önemli olan herkesin, cesaretle, savaşın ekonomik, siyasal, toplumsal krizlerin ve ölümün sebebi olacak bu tezkereye hayır demesidir. Önemli olan muhalefetin ırkçılık ve milliyetçiliğin siyaset olmadığını söyleyebilmesidir. AKP-MHP iktidarı gerek iç gerek dış siyasetinde savaş, şiddet, baskı politikalarında bütünlüklü bir çözümsüzlük siyaseti yürütüyor. Buna karşı mücadelede bütünlük içerisinde olmalıdır.
TARİHİ BİR SINAV
Muhalefetin iç siyasette ülkenin içinde bulunduğu sorunlara çözüm ararken dış politikada da savaş, şiddet, hegemonya politikalarına destek vermemesi gerekiyor ki bu coğrafyada demokrasiyi, onurlu barışı birlikte inşa edelim. Bugün burada 84 milyon adına tezkereye hayır oyu çıkması tüm halklar için tarihi bir sınavdır. Bu sınav karşısında onurlu bir tutum sergileyemeyenler tarih önünde halklara hesap verecektir.Ayrıca her seferinde bir yıl olarak planlanan tezkerenin bu defa iki yıl olarak planlanması ve bu şekliyle onaylanması demek iktidarın, muhalefeti ve toplumu savaş politikasıyla kendi bekası için teslim alması anlamına gelecektir.
SANDIKTA HESABI SORULACAKTIR
Tüm bu sebep ve gerekçeler ışığında, başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye halkları, sandıkta ve seçimde meşru ve demokratik zemin olan sokakta ve en önemlisi Toplumsal adalet zemininde elbet hesabını soracaktır. Savaşa, ölüme, Kürdün fermanına, ekonomik krizin derinleşmesine ve halkın daha çok yoksullaştırılmasına, yolsuzluklara, karşı ülkeyi ve halklarımızı korumanın en açık anlamı bu tezkereye hayır demektir.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***