On yedi yaşındaki Israr, gece yarısı uyurken gelen bir telefon üzerine uyandı. “Hayatım boyunca hiç unutamayacağım bir telefon konuşmasıydı” diye anlatıyor o telefon konuşmasını.
Saat sabahın 2’siydi ve Israr yorgunluktan ölüyordu. Bütün gün koruma görevlisi olarak çalışmıştı.
Telefonun diğer ucundaki kişi ağabeyiydi. Bir grup erkeğin evlerini bastığını, babalarını evin dışına çıkarıp vurarak öldürdüklerini anlatıyordu.
“Hemen eve dönmemi istedi” diyor Israr.
Israr’la Pakistan’ın yedi aşiretler bölgesinden biri olan Orakzai’de karşılaştım. Afganistan sınırındaki diğer vilayetler gibi Orakzai de ağırlıklı olarak Peştu nüfusun yaşadığı bir bölge.
Israr’ın babası öldürüldükten üç gün sonra, Irak Şam İslam Devleti’nin Horasan Vilayeti kolu olarak bilinen IŞİD-H örgütü cinayeti üstlendi.
IŞİD-H, Israr’ın babasını Pakistan ordusunun muhbiri olmakla suçladı. Israr ise bu iddiayı reddediyor:
“Babamın Orakzai’de bir dükkanı vardı. Kendi aşiretine yardım ediyordu, özellikle de savaş sonrası evlerini terk edip oraya geri dönmek zorunda kalanlara yardım ediyordu. Hiç düşmanı yoktu. O bölgedeki en yaşlı, itibarlı kişilerden biriydi” diyor Israr.
Taliban ve IŞİD-H, Afganistan’da birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi yürütüyor.
Burada, Pakistan’da ise durum biraz daha kasvetli.
Artan şiddet olayları
Israr’ın babasına yönelik saldırı ilk değildi. Aynı gün, Orakzai’de başka bir erkek daha öldürüldü. O kişinin de Pakistan ordusunun ‘muhbiri’ olduğu iddia ediliyordu. O saldırıyı da IŞİD-K üstlendi.
Orakzai, Pakistan’ın yedi aşiret bölgesinden biri. Diğerleri, daha önce Birleşik Krallık sömürgesi yasalarının hüküm sürdüğü Bajaur, Mohmand, Hayber, Kurram, Kuzey Veziristan ve Güney Veziristan.
Aşiretler bölgesi Mayıs 2018’de Hayber Pahtunhva vilayetine katıldı, nüfuslar da Pakistan’ın sivil nüfusuna dahil edildi.
İslamabad merkezli araştırma kuruluşu Pakistan Barış Çalışmaları Enstitüsü’nün (PIPS) verilerine göre bu yıl bölgede şiddet olaylarında artış yaşandı.
Şiddet olaylarının sorumlusu ağırlıklı olarak Afgan Talibanı’nın “ideolojik ikizi” olarak bilinen Tehrik-i Pakistan (TTP) var. TTP, Afgan mevkiidaşlarının izinden gidip Pakistan’da Şeriat düzeni getirmeyi istiyor.
PIPS’in verilerine göre TTP, geçen sene Pakistan’da 95 saldırı düzenledi, bu saldırılarda 140 kişi öldü. Bu yılın ilk altı ayında da 44 saldırı düzenlendi.
Afganistan’da Temmuz ayından sonra Taliban hızla ilerleyip birçok vilayetin kontrolünü ele geçirirken, TTP de faaliyetlerini arttırdı.
Grup, Temmuz-Eylül arası 44 saldırı düzenledi, bu saldırılarda 73 kişi öldü. Öldürülenlerin çoğu Pakistan’ın resmi kurumlarındaki kamu çalışanlarıydı.
Tehditler ve gözdağı
Yaşanan şiddetli saldırıların yanı sıra, bölgede aylardır halka yönelik tehditler savruluyor, gerilim de tırmanıyordu.
Bazı bölge sakinleri, Afgan ve Pakistanlı numaraların arayıp haraç istediklerini anlatıyor. Ahmed, Bajaur’da görevli bir sosyal hizmetler çalışanı ve iş insanı. BBC’ye konuşan Ahmed, Temmuz ve Ağustos’ta farklı numaralardan telefonlardan geldiğini söyledi.
Arayanlar Taliban’dan olduklarını söylüyor ve para talep ediyorlardı.
“Haraç istiyorlardı” diyor Ahmed. “Reddetmeme rağmen sesli mesaj, WhatsApp mesajları göndermeye devam ettiler. Ödemezsem bana ve aileme zarar vereceklerini söylediler.”
Ahmed, vilayet yönetimini arayıp sivil ve askeri yetkililere kanıtlar sunduğunu anlattı.
“Sürekli olarak arayıp onları bilgilendirdim. Yerel yönetim, bu telefonları alan tek kişi olmadığımı, Bajaur’da birçok kişinin telefonda aynı tehditleri aldıklarını söyledi.”
“Herkesin güvenliğini sağlamanın mümkün olmadığını söylediler ve kendi güvenliğimi kendim sağlamam gerektiğini, eve güvenlik kameraları yerleştirmemi tavsiye ettiler.”
TTP kimdir?
TTP, Beytullah Mehsud tarafından 2007 sonlarında Güney Veziristan’da kuruldu.
Militan hareket, Pakistan ordusunun İslamabad’da, radikal bir imamın görevli olduğu Lal Mescid adlı camiye yönelik düzenlediği operasyona karşı oluştu. İmam, bir dönem Pakistan’ın istihbarat kurumuna (ISI) yakın bir isim olarak görülüyordu.
West Point’teki ABD Askeri Akademisi’nde görevli öğretim görevlisi Dr. Amira Jadoon’a göre, Afganistan ve Pakistan Talibanları arasındaki bağlar 11 Eylül saldırısına ve 2001’de Afganistan’daki ilk Taliban yönetiminin yıkılışına uzanıyor.
Uzmanlar, Afganistan’a düzenlenen ABD öncülüğündeki işgalden sonra, Pakistan Talibanı liderlerinin Afgan Talibanı cephesinde savaştıklarını, Pakistan’ın aşiret bölgelerindeki Afgan Talibanı’na gıda, sığınak, mali yardım yaptıklarını söylüyor. Liderlerin ayrıca Afganistan Talibanı’na bağlılık yemini ettikleri belirtiliyor.
TTP, kurulduktan sonra Pakistan devletine yönelik saldırıları artırdı, hem sivilleri hem de güvenlik kuvvetlerini hedef aldı. Pakistan ordusu misillemeyle karşılık verdi ve TTP liderlerini Afganistan’da çıkardı. TTP liderleri, 2015’ten bu yana Afganistan’da yaşıyor ve Pakistan’a karşı “düşük yoğunluklu” mücadele yürütüyorlardı.
Afgan Taliban’ı geçen Temmuz ayında Kabil’e doğru ilerlerken, TTP de daha görünür hale geliyordu.
Pakistan Talibanı lideri Noor Wali Mehsud, CNN’e açıklamasında Afgan Talibanı’nın zaferinin “Bütün Müslüman halkı için zafer olduğunu” söylemişti. Mehsud’un Pakistan için de bir uyarısı vardı:
“Bizim mücadelemiz yalnızca Pakistan’da, Pakistan güvenlik kuvvetleriyle savaşıyoruz.
“Pakistan’ın aşiretler bölgesinin kontrolünü ele geçirmeyi ve onları bağımsız yapmayı umuyoruz.”
Singapur merkezli terör uzmanı Abdul Basit, Afganistan’da Taliban’ın zaferinin “kesinlikle TTP’yi de cesaretlendirdiği” görüşünde:
“Amerika Afganistan’da kaybettiyse, Pakistan’da da kaybedebilir diye düşünüyorlar.”
“Ayrıca, etnik gerilimi körüklüyor, yerelde yaşanan sıkıntıların üstüne gidiyorlar… TTP özellikle Peştu halkının yaşadığı mağduriyeti istismar etmeye çalışıyor.”
Ama Pakistan’ın eski ulusal güvenlik danışmanı, emekli General Nasir Janjua’ya göre ise “TTP zayıflıyor.”
Janjua şu yorumu yapıyor:
“TTP, kitleler arasındaki cazibesini kaybetti. Amerikalılar artık Afganistan’da olmadığı için, ABD’nin yanında yer aldığı gerekçesiyle Pakistan’a karşı savaştıkları söyleminin geçerliliği kalmadı.
“Artan şiddet hayatta kalma mücadeleleri.”
Pakistan ordusunun halkla ilişkiler kolu (ISPR), TTP’nin bölgede artan saldırılarını hafife alıyor ve olayları aşiret bölgelerindeki militanlara bağlıyor.
ISPR sözcüsü BBC’ye açıklamasında “Terör örgütleri çoğunlukla yenilgiye uğratıldı. Ama yine de bazı tek tük olaylar yaşanıyor” dedi.
İyi Taliban, Kötü Taliban
Pakistan devletinin geçmişten bu yana Afganistan Talibanı ile güçlü ilişkilere sahip olduğu ve dünyaya Afganistan’daki yeni rejimi kabullenmeleri konusunda teşvik edici mesajlar verdiği biliniyor.
Ama, aynı zamanda devlet, Pakistan’daki Taliban’a karşı da son 10 yılda çetin bir mücadele verdi, ülke genelinde binlerce sivil ve güvenlik gücü öldü.
Devletin izlediği yönteme genel olarak Pakistan’ın “İyi Taliban, Kötü Taliban” stratejisi deniyor. Afganistan’daki Taliban iyi, Pakistan’daki Taliban kötü görülüyor.
Pakistan ordusu aşiretler bölgesindeki militanları uzaklaştırabilmek için çok sayıda operasyon düzenledi, yüzbinlerce kişiyi evlerini terk etmeye zorladı.
Diğer yandan Pakistan hükümeti, yıllarca Pakistan’daki Taliban ile barış anlaşmasına varmanın yolunu bulmak için müzakereler de yürüttü.
Ama IŞİD-H’nın aşiret bölgelerindeki varlığı Pakistanlı yetkililer için sorun teşkil etmeye devam ediyor.
IŞİD-H’nın Afganistan’daki Taliban’dan ayrıştığı noktalar da var. IŞİD-H, Afgan Talibanı’nı, Doha’daki görüşmelerde cihattan vazgeçmekle suçluyor. IŞİD-H, Taliban’ı “dönek” olarak dolayısıyla meşru hedef olarak görüyor.
İsveç merkezli bağımsız cihat araştırmacısı Abdul Sayed, “IŞİD-H örgütünün TTP (Pakistan Talibanı) ile mezhepsel farkları da var. Örgüt onları yoldan çıkmış Müslümanlar olarak, Pakistan’ın, İran’ın diğer bölgesel güçlerin casusları olarak görüyor” diyor.
Bazı uzmanlar, Pakistan’daki TTP’nin ve IŞİD-H’nın düşük rütbeli kadrolarının aynı üyelerden oluştuğunu ve bağımlılık olarak geçişken bir tutum izlediklerini ve çoğunun da sıklıkla her iki örgüt için de çalıştıklarını söylüyor.
Dr. Jadoon’a göre ise IŞİD-H’nin TTP’ye kıyasla çok daha büyük bir amacı var: “IŞİD-H hilafet için çok daha geniş topraklar arayışında ve kendisini küresel ümmetin meşru lideri olarak görüyor.”
Kaçmaya zorlananlar
Bölge halkı için ise bu kadar çok militan örgütün faaliyet gösterdiği yerlerde yaşamak zor.
Pakistan ordusu safında TTP’ye karşı daha önce mücadele eden eski bir milis lider, birkaç yıl önce bana bütün ailesinin aşiret bölgesi Mohmand’daki köylerinden ayrılmaya zorlandıklarını anlattı.
“Babam şehit oldu, kuzenim şehit oldu, evimiz yıkıldı” diye anlattı eski milis lideri Shehzad.
“Bazı adamlarımız ellerini kaybetti, bazıları bacaklarını, bazılarının hiç eli kolu yok artık. Hiç birimiz köyümüzü terk etmek istemedik ama yaşayacak yer kalmayınca ne yapacaksınız?”
Bajaur’da çalışan iş insanı Ahmed de karamsar bir tablo çiziyor.
“Bazen ben de evimi terk edip ailemi alıp gitmek zorunda kalacağımı düşünüyorum. Ama nereye gidebilirim ki. Evimden nasıl ayrılabilirim?” diyor Ahmed.
Orakzai’li genç Israr da yaşadıklarını anlatıyor:
“Savaşın başladığı 14-15 yıl önce evimizi terk etmekten başka seçeneğimiz yoktu. Annemle babam iki yıl önce döndü ama annem şimdi dul. Hükümet barışın bölgeye geri döndüğünü, bizim de evlerimize geri dönmemizi söylüyor ama nerde barış?”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***