Avrupa Komisyonu 2021 yılı Genişleme Strateji Belgesi çerçevesinde bugün açıkladığı Türkiye raporunda iktidara yönelik ağır eleştiriler getirdi. Türkiye’nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi eksiklikler bulunduğu belirtilen raporda demokratik gerilemenin, insan haklarında bozulmanın, ifade özgürlüklerinde gerilemenin sürdüğü vurgulandı.
Türkiye’de uygulanan “başkanlık sisteminin” yapısal eksiklikleri bulunduğu belirtilen raporda Avrupa Konseyi ve organlarının temel tavsiyelerinin uygulanması gerektiği kaydedildi. Raporda şu çarpıcı tespitlere yer verildi:
YÜRÜTME ORGANI KİMSEYE HESAP VERMİYOR
“Anayasal mimari, yürütme, yasama ve yargı arasında sağlam ve etkili bir güçler ayrılığı sağlamadan, yetkileri cumhurbaşkanlığı düzeyinde merkezileştirmektedir. Etkin bir kontrol ve denge mekanizmasının yokluğunda, yürütme organının demokratik hesap verebilirliği seçimlerle sınırlı kalmaktadır. Muhalefet partilerinin hedef alınması devam etmektedir. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın Türkiye’deki siyasi çoğulculuğun zayıfladığını gösterir şekilde ülkenin ikinci büyük muhalefet partisini kapatmaya yönelik bir iddianameyi kabul etti. Rapor döneminde Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası başkanını iki kez görevden aldı.”
OLAĞANÜSTÜ HAL ÖNLEMLERİ HALA YÜRÜRLÜKTE
“Olağanüstü hal sırasında getirilen önlemlerin çoğu yürürlükte kalmaya devam etmektedir. Olağanüstü halin Temmuz 2018’de sona ermesine rağmen, hükümet yetkililerine olağanüstü yetkiler veren ve olağanüstü halin bazı kısıtlayıcı unsurlarını koruyan bazı yasal hükümler, demokrasi ve temel haklar üzerinde önemli etkide bulunmayı sürdürmektedir. Temmuz 2021’de TBMM, olağanüstü halin bu kısıtlayıcı unsurlarının süresini bir yıl daha uzatan bir yasa tasarısını onayladı. Olağanüstü Hal Soruşturma Komisyonu, olağanüstü hal döneminde KHK ile ihraç edilen kamu görevlilerine ilişkin dosyaları incelemeyi hala tamamlamadı.”
TERÖRLE MÜCADELE HÜKÜMLERİ AİHS’E AYKIRI
“Mevzuat ve uygulanışları, özellikle ulusal güvenlik ve terörle mücadele hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve diğer uluslararası standartlara aykırı olmaya ve AİHM içtihadından uzaklaşmaya devam etmektedir. İfade özgürlüğü, artan baskı ve kısıtlayıcı tedbirler nedeniyle muhalefetin sesi kısılmaktadır. Gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar, muhalif politikacılar, öğrenciler ve sosyal medya kullanıcılarının ceza davaları ve mahkumiyetleri devam etmektedir.”
YARGI SİSTEMİNDE 15 TEMMUZ’DA BAŞLAYAN GERİLEME SÜRÜYOR
“Yargı sisteminde 2016’daki darbe girişimi sonrası gözlemlenen gerileme sürmektedir. Özellikle yargı bağımsızlığındaki sistematik eksiklikler, hakim ve savcılar üzerindeki kanunsuz baskı endişe kaynağı olmayı sürdürmektedir. Yolsuzlukla mücadele alanında da bir ilerleme kaydedilmemiştir. Türkiye uluslararası yükümlülükleriyle uyumlu bir şekilde yolsuzlukla mücadele kurumları oluşturmamıştır. Yasal çerçevedeki eksiklikler ve kurumsal mimari, yolsuzluk vakalarındaki soruşturma ve kovuşturma aşamalarında yasa dışı siyasi nüfuz kullanımına imkan sağlamaktadır. Her alanda yaygın yolsuzluk endişe yaratmaya devam etmektedir. Hükümetin yolsuzlukla mücadele stratejisi ve bu alanda bir eylem planı bulunmayışı yolsuzlukla kararlı mücadele için irade eksikliğine işaret etmektedir.”
Kanun ve uygulamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Gazetecilerin, yazarların, avukatların, akademisyenlerin, insan hakları savunucularının ve eleştirel seslerin faaliyetlerine getirilen geniş çaplı kısıtlamalar, özgürlüklerini kullanmalarını olumsuz etkilemeye devam etmekte ve otosansüre yol açmaktadır. Türkiye’nin, özellikle Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarında AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesi, yargının uluslararası ve Avrupa standartlarına bağlılığına ilişkin endişeleri daha da artırmaktadır. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, bu tür standartlara bağlılığının da sorgulanmasına yol açmaktadır. Birçok alanda reform sözü veren yeni insan hakları eylem planı, kritik konulara değinmemektedir.”
TOPLANMA VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜNDE DE GERİLEME VAR
“Barışçıl gösterilerde mükerrer yasaklar, orantısız müdahaleler ve aşırı güç kullanımı, göstericilere terör bağlantılı faaliyetler suçlamasıyla yöneltilen soruşturmalar, idari para cezaları ve kovuşturmalar ışığında, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü alanında daha da ciddi gerileme yaşandı. Türk Anayasası, mevzuat ve uygulamaları Avrupa standartları veya uluslararası sözleşmelerle uyumlu değildir.”
SİVİL TOPLUM BASKI ALTINDA TUTULUYOR
“Sivil toplum konularında ciddi gerileme devam etti. Sivil toplum sürekli bir baskıyla karşı karşıya kaldı ve özgürce faaliyet gösterme alanları, ifade ve örgütlenme özgürlükleri kısıtlanmaya devam etti. Kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının önlenmesine ilişkin yeni yasa, insan hakları savunucularının ve sivil toplumun faaliyetlerine yönelik olası yeni kısıtlamalara ilişkin endişeleri artırıyor.”
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI RAPORA TEPKİ GÖSTERDİ
Dışişleri Bakanlığı yazılı bir açıklama yaparak Avrupa Komisyonu’nun raporuna tepki gösterdi. Açıklamada “AB ile olumlu bir siyasi gündem oluşturmaya çalıştığımız ve üst düzey diyaloğumuzu canlandırdığımız bir dönemde, ne yazık ki aday ülke Türkiye’ye karşı sorumlulukların göz ardı edildiği ve ülkemizle ilişkilerde yine çifte standartlı yaklaşımın sergilendiği bir Türkiye Raporu yayımlanmıştır.” iddiasında bulunuldu.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***