Türkiye ve Mısır, 2013 senesinden bu yana kestikleri siyasi ilişkileri yeniden tesis etmek ve diyalog kanallarını açmak için başlattıkları süreci devam ettiriyorlar.
5-6 Mayıs günlerinde Kahire’de ilk kez aynı masa etrafında buluşan Türk ve Mısırlı diplomatlar, 7-8 Eylül günlerinde 2. tur görüşmeleri bu kez Ankara’da gerçekleştirecekler. İlk tur görüşmelerde olduğu gibi Türk heyetine Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal, Mısır heyetine ise Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Hamdi Loza başkanlık edecek.
Her iki ülkenin dışişleri bakanlıklarından yapılan açıklamalarda görüşmelerde ikili ilişkiler ve bölgesel konuların ele alınacağı bilgisi dışında bir ayrıntı verilmemesi dikkat çekti. İlk turda olduğu gibi, Ankara’daki görüşmelerin ardından kısa bir ortak açıklama yapılması bekleniyor.
Ankara görüşmelerinin en temel konusu siyasi ilişkilerin normalleşmesi için öngörülen yol haritasının bundan sonraki aşamalarının kararlaştırılması olarak görülüyor.
Cumhurbaşkanlığı Dış Politika Başdanışmanı İbrahim Kalın, 25 Ağustos’ta verdiği bir demeçte, Mısır ile ilişkileri doğru zemine oturtmak için görüşmelerin devam ettiğini ve bu alanda da yakında “somut adımların” atılmasının öngörülebileceğini dile getirmişti.
‘Somut adımlar’ neleri kapsıyor?
Ankara’da yapılan değerlendirmelerde, en önemli somut adım Türkiye ve Mısır’ın karşılıklı olarak büyükelçi atamaları ve 2013’ten bu yana maslahatgüzar seviyesinde yürütülen diplomatik ilişkileri normal düzeye çıkarmaları olarak görülüyor. Sembolik öneminin yanı sıra büyükelçilerin atanması Türkiye ve Mısır arasında uzlaşılan olası bir yol haritasının daha etkin ve sorunsuz uygulanabilmesi için büyük önem taşıyor.
Büyükelçi atanması konusunun ilk tur görüşmelerinde de gündeme geldiği ancak Kahire tarafının bu adımın atılması için Türkiye ile başlatılan sürecin kalıcılığı ve somutluğu konusunda daha fazla kanıt ve eylem gerektiğini ifade ettiği Mısır basınında yer alan yorumlar arasındaydı.
Mayıs ayından bu yana yaşanan bazı gelişmelerin Mısır tarafında memnuniyetle karşılandığı biliniyor ancak bunların diplomatik düzeyi yükseltme kararına yol açıp açmayacağı Ankara’daki temaslardan sonra görülecek. Ankara görüşmesi ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükri arasında gerçekleşecek bir görüşme sürecin geldiği noktayı göstermesi açısından da önemli bir adım olacak.
Müslüman Kardeşler jesti
Mısır’ı memnun eden gelişmelerden en önemlisi Ankara’nın İstanbul’dan yayın yapan muhalif Mısırlı televizyon gazetecilerinin faaliyetlerine son vermesi oldu. 2013 Temmuz ayında şimdiki Mısır Cumhurbaşkanı Abdel Fettah el-Sisi tarafından gerçekleştirilen askeri darbe sonrası ülkesinden kaçan birçok Müslüman Kardeşler üyesi başta İstanbul olmak üzere Türkiye’ye yerleşmiş ve buradan darbeye karşı yayınlar yapmaya başlamışlardı.
Ankara, Müslüman Kardeşler’le bağlantılı yayın organları Mekameleen, El Sharq ve Vatan televizyonlarının yayınları ile ilgili ilk müdahalelerini Mayıs ayındaki siyasi istişare görüşmelerinden önce yapmıştı. İstihbarat servislerinin temas içinde olduğu o dönemde Mısır, bu yayınların yapılması müsaade edildiği sürece Türkiye ile normalleşmenin gerçekleşmeyeceği mesajını iletmişti.
Bu yayınların önce tonunun düşürüldüğü daha sonra tamamen yasaklandığı biliniyor. TV yayınları kesilen ancak sosyal medya araçları üzerinden faaliyetlerini sürdüren Mısırlı muhalif gazeteciler, Haziran ayından itibaren bu mecraları da kullanamaz oldular. İkinci tur görüşmelerin öncesinde bu sorunun ortadan kalkmış olması önemli bir gelişme olarak görülüyor.
Türkiye Tunus’taki gelişmelere sessiz kaldı
Türkiye-Mısır ilişkileri açısından Mayıs ayından sonra yaşanan en önemli gelişmelerden biri de Tunus’ta Cumhurbaşkanı Kays Said’in 25 Temmuz’da Başbakan Hişam el-Meşişi’yi görevden alıp Meclis’in yetkilerini 30 gün boyunca dondurması sonrası ile başlayan bunalım oldu.
İslamcı kimliği ile Müslüman Kardeşler ağının bir parçası olan Nahda partisinin lideri ve aynı zamanda Meclis Başkanı olan Raşid el Gannuşi, Cumhurbaşkanı Said’in kararını siyasi bir darbe olarak nitelemiş ve karşı çıkmıştı.
Nahda ve Gannuşi ile çok iyi ilişkileri olan Türkiye’nin Tunus’ta gelişmelere nasıl tepki vereceği merak konusu olmuştu. Siyasal İslamcı yönetimlerine karşı atılan bu tür adımlara geçmişte çok sert tepki verip darbecilikle suçlayan Türkiye, Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan bir açıklama dışında Tunus’taki gelişmeleri gündeme almamayı tercih etti.
Dışişleri açıklamasında “Tunus’ta Cumhuriyet Bayramının kutlandığı 25 Temmuz 2021 tarihinde halkın iradesini temsil eden Meclis’in faaliyetlerinin askıya alınmasından derin endişe duyuyoruz,” ifadelerine yer verildi. Tunus Cumhurbaşkanı Said’in doğrudan hedef alınmaması dikkat çekerken, açıklamada “Tunus anayasasının hükümleri çerçevesinde demokratik meşruiyetin en kısa sürede yeniden tesis edilmesini temenni ediyoruz,” beklentisi de kayda geçirildi.
Bu konularda duyarlılığı bilinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tunus konusunda tepkisel bir açıklama yapmadı ve tam tersine Tunus Cumhurbaşkanı Said ile 2 Ağustos’ta telefonla görüştü.
Ankara’nın bu konuyu siyasi gündemine almaması başta Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır olmak üzere Arap dünyası ile ilişkilerini normalleşme çabalarına engel oluşturmaktan kaçınmak istemesinin bir göstergesi olarak görüldü. Türk hükümetinin bu yaklaşımı Mısır tarafından da yakından takip edildi ve tepki vermemesi not edildi.
BAE ile hızlı yakınlaşma
Türkiye’nin Mısır ile yürüttüğü sürecin BAE ile de sürdürülmekte olan diplomatik çabadan bağımsız olmadığı tüm uluslararası ilişkiler uzmanlarının üzerinde uzlaştığı bir durum. Arap Baharı’nın taşıyacağı demokratik rüzgarın kendi monarşik yönetimlerini yıkacağı korkusunda olan Suudi Arabistan ve BAE, süreci tersine çevirmek için sembol ülke Mısır’da Sisi tarafından yapılan darbeyi desteklemiş ve sonrasında da ayakta kalması için önemli ekonomik destek sağlamışlardı.
Mısır ile BAE yönetimleri arasında o dönemden bu yana çok yakın ilişkiler kuruldu. BAE, Mısır’ın özellikle bölgesel konularda izleyeceği politikaları derinden etkileyecek düzeyde bir ağırlık oluşturdu.
Türkiye ile BAE arasında en üst düzeyde kurulan diyalog ve ilişkilerin hızlı bir şekilde normalleştirilmesi kararlılığı Ankara-Mısır hattındaki süreci de olumlu şekilde etkileyecek bir gelişme olarak görülüyor.
Libya’da pozisyonlar yumuşuyor mu?
Türkiye ve Mısır diyaloğunun önemli başlıklarından bir diğeri ise Libya. Bu ülkeyle çok uzun bir kara sınırı bulunan Mısır, BAE ve Fransa ile Rusya gibi ülkelerle birlikte ülkenin doğusunda konuşlu General Halife Hafter güçlerini destekliyordu. Hafter’e verilen desteğin önemli bir nedeni, başkent Trablus’ta konuşlu Ulusal Mutabakat Hükümeti’nde ağırlığın siyasi İslamcı figürlerin elinde olmasıydı.
Türkiye’nin 2019 sonunda Trablus ile yaptığı anlaşma sonucunda Libya’ya asker göndermesi ve Hafter’in ilerleyişini durdurması dengelerin tamamen bozulmasına ve BAE ile Mısır’ın tepkisine neden olmuştu.
Libya’da siyasi barış sürecinin sıkıntılara karşın devam etmesi, kurulan geçici hükümetin 24 Aralık seçimleri için çabalarını sürdürmesi, başta Türkiye, Rusya, BAE ve Mısır gibi dış güçlerin pozisyonlarında yumuşamaya yol açtığı değerlendirmeleri yapılıyor.
ABD’nin taraflar üzerinde ağırlığını koyarak 24 Aralık seçimlerinin sorunsuz tamamlanmasına çalışmasının etkili olduğu kaydedilirken, uluslararası basında çıkan haberlerde Türkiye’nin Suriye’den getirdiği yabancı güçleri çekmeye başladığı iddia edilmişti.
Mısır ile yapılan görüşmelerde de tarafların birbirlerini daha iyi anlama ve soruna çözüm bulma yönünde irade gösterdikleri kaydediliyor. Bu olumlu seyre karşın Libya konusunun Mısır tarafından tamamen gündemden düşürülmesi için Türk askeri varlığının bu ülkeden çıkmış olması gerektiği Kahire tarafından vurgulanan bir olgu.
Akdeniz gündemi değişmedi
Türkiye’nin Mısır ile normalleşme amaçlarından biri de Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile yaşadığı münhasır ekonomik bölge tartışmasında elini güçlendirmek. Mısır ile Yunanistan’ın Ağustos 2020’de yaptığı gibi deniz yetkilendirme anlaşması imzalamak istediğini saklamayan Ankara, bu adımla Doğu Akdeniz’de aleyhine olan dengeyi değiştirmek niyetinde.
Mısır daha önce Kıbrıs Cumhuriyeti ile de benzer anlaşma imzalamış ve Yunanistan, Kıbrıs, İsrail, Filistin, Ürdün ve İtalya ile birlikte hidrokarbon faaliyetleri için işbirliği öngören East Med Forum’un parçası olmuştu. Mısır, bunun da ötesinde Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan ile ilişkilerini stratejik bir düzeye çıkarmış, imzaladığı savunma anlaşmalarıyla Türkiye’ye de mesaj vermişti.
Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis’i 4 Eylül’de Kahire’de ağırlayan ve savunma, enerji gibi alanlarda daha derin işbirliği yapılacağını kaydeden Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, bu adımla Türkiye ile normalleşme sürecinin Mısır’ın bölgesinde oluşturduğu ortaklıklardan geri adım anlamına gelmeyeceğini göstermiş oldu.
Mısır’ın Türkiye ile deniz yetkilendirme anlaşması için hızlı hareket etmeyeceği, siyasi sürecin inşa edilmesi sonucunda teknik çalışmaların başlatılabileceği ancak bunun da zaman alacağı yapılan değerlendirmeler arasında.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***