CANLI YAYINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
MUSTAFA ÖZBEN’İN ANLATIMLARI
Ankara’da kaçırılan ve işkence gördükten 92 gün sonra bırakılan avukat ve akademisyen Mustafa Özben, Turkey Tribunal’de yaşadıklarını anlattı. Ankara’daki işkence merkezinde bir seks aletiyle tehdit edildiğini söyledi.
Hakan Fidan’ın başında olduğu Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından Siyah Transporter ile 9 Mayıs 2017’de kaçırılan akademisyen ve avukat Mustafa Özben, Cenevre’de düzenlenen Türkiye’deki işkence olaylarının yargılandığı Turkey Tribunal Mahkemesinde gördüğü işkenceleri anlattı.
06 GBL 56 marka gri Honda arabasına binmek üzereyken Ankara Yenimahalle’de Siyah Transporter ile kaçırılan Mustafa Özben, götürüldüğü işkence merkezinde birçok işkence gördüğünü, bir gün kendisine bir seks aleti gösterilerek “Konuşmazsan bunu sana sokacağız” diye tehdit edildiğini söyledi.
Özben şunları aktardı: “Şimdi eşini de buraya getireceğiz. Çocukların da camın arkasından izleyecek, dediler. Yumruklarken dişimi kırdılar.”
MİT tarafından kaçırılan avukat Mustafa Özben mahkemede yaşadıklarını ilk kez anlatıyor. Özben ilk olarak Ankara’da MİT tarafından kaçırıldığı anları anlatarak başladı. Hakkında yakalama kararı bulunduğunu düşünerek gizlendiğini anlattı. 1993 yılından beri Gülen Hareketi içinde yer aldığını belirten Özben 9 Mayıs 2017’de çocuğunu okula bıraktıktan sonra kaçırılma anını şöyle ifade etti:
“5 saniye içinde siyah bir transporter içine alınarak başıma da siyah poşet geçirildi. Bir süre direndim ancak başaramadım. Beni kaçıranlar bunu 34’e mi 06’ya mı götüreceğiz diye konuşuyorlardı. 34’e götüreceklerini söylediler. Şoförün ismi Haydar’dı. Ankara’yı iyi bilirim, gözüm bağlı olsa da ne tarafa götürdüklerini tahmin etmeye çalıştım.
Tahmini olarak 30 dakika sonra tümsekli bir yerden geçtik, kapıyı açtılar ve indirin talimatıyla indirildim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkartıp demir kelepçe ile kelepçelendim. Hangar gibi bir yere getirildim. Bir hücreye konuldum. Hücrem ayakla ölçüldüğünde 6 ayağa 9 ayaklık bir yerdi. Sedye gibi yatak vardı ve duvarlarda ses yalıtımı vardı. İçerde projektör vardı ve 92 gün boyunca -bana işkence boyutunda gelen- havalandırma sesi dinletildi.
CENİN POZİSYONUNDA BEKLEMEM EMREDİLİRDİ, ETRAFI GÖRMEDEN SORGUYA GÖTÜRÜLÜRDÜM
İçeriye biri girdiğinde sert bir şekilde kapı vurulurdu, ben de cenin pozisyonuna geçerek beklemem emredilir, bu şekilde etrafı görmeden getirilir götürülürdüm. Orda iki tip çalışan vardı, birincisi getir götür işleri yapan alt düzey personel ve bunların amirleri “abiler” olarak tabir edilen yetkili kişilerdi. Sorguda yüzüm duvara dönük duruyordum. Gözlerim bağlı olsa da kendilerinin yüzlerini göstermemek için çok çaba sarf ediyorlardı. Bana ilk olarak neredesin sen diye soruldu. MİT’teyim herhalde dedim. O sırada titriyordum.
“İNSAN ANATOMİSİNİ BİLİRİZ, BENİ ÖLDÜRÜN DİYE YALVARIRSIN”
Cevap olarak “Burası ne var ne yok bir yer. Burada devlet biziz, artık devlet farklı idare ediliyor. Bize yardımcı olursan hakkındaki bütün suçlamaları sileriz, savcıya not göndeririz, sana yeni kimlik ve para veririz, imkanlara boğarız. Eğer yardımcı olmazsan biz insan anatomisini çok iyi biliyoruz. Burada bize yalvarırsın beni öldürürsün diye” şeklinde konuştular. İnsan anatomisini bildiklerini ve nereye kadar benim dayanabileceğimi ima ederek beni etki altına almaya çalıştılar…
DOSYALAR GETİRDİLER
Ben suçsuz olduğumu ifade ediyordum. Normal bir avukat ve akademisyen dışında hiçbir şey yapmadım, dedim bana darbe günü hangi generali aradın diye sordular. Kimseyi aramadım. Eğer bu kişiler istihbarat elemanı ise oldukça beceriksiz kişiler olduğunu söyleyebilirim. Bana sordukları sorulardan ileride neleri sorabileceklerini anlıyordum. İlk günlerde normal davrandılar ancak benim birkaç günlük bekleme süresinin ardından işlerin değişebileceğini hissettirdiler. Anladığım kadarıyla bu kişiler benden devlet le çalışmamı, onların vereceği isimleri suçlamamı ve delil oluşturmamı istiyorlardı. bana çeşitli dosyalar getirdiler, renk renk ayrılmış. Dosyalara bakmam için gözlerim açılıyor, kendileri arkamda saklanıyorlardı. Dosyada resimler vardı ve bu kişileri tanıyor musun diye soruyorlardı. Bu resimler doğal ortamlarda çekilmiş resimlerdi, bazıları pasaport kontrol noktasında bazen bir kafede çekilmiş güvenlik kamerası gibi görüntülerdi. Bu resimleri görünce bunların devlet görevlisi olduğuna ikna oldum.
NASIL BİR YERDE TUTULDUM?
Gözüm kapalı şekilde dışarı çıkarılıyor, çuval başıma geçiriliyordu. Ancak dışardaki hücreleri bir defa gördüm. Bir gece yüzüm açık olarak çıkarıldım. Kendileri kar maskeliydi ben etrafı bir şekilde gözledim. Sorgu odalarını ve binayı görebildim. Bulunduğum yerde 24 saat esasına göre çalışılıyor, sabah 8’de nöbet değişimi oluyordu. Bu benim biyolojik saatime göre tespit ettiğim bir şeydi. Bir bardak çay, bir dilim ekmek, bir dilim peynir, birkaç zeytin veriyorlardı. 80 kilo girdim, 60 kilo çıktım. Aç ve susuz da bırakıldım. Üç işkence sorgu odası vardı. Görebileceğim ne kadar çok şey varsa o kadar görmeye çalışıyordum. Hukukçu gözüyle delil topluyordum. Sorgulandığım yerde duvarda iki tane kelepçe halkası vardı, duvara insanları asmaya yarıyordu muhtemelen. Sopalar ve kan vardı etrafta, bunları gördüm.
İŞKENCE NASIL YAPILIYORDU?
İşkenceleri anlatmayı bir borç biliyorum. Sürekli Elektroşok, kaba dayak, bir sex aletini getirdiler. Beni eğip bununla kötü şeyler yapacaklarını söylediler. Benim hassas olabileceğim her şeyi denediler. Eşini de çocuklarını buraya getireceğiz dediler, yumruklama sırasında dişim kırıldı. Kendime göre günü ve saati tahmin edebileceğim şeyleri önüme koydum. 15 Temmuz yıldönümünde 24 saat marş, müzik gibi şeyler dinlettiler. Aklımı oynatayım diye radyo frekansı gibi bir sese maruz bıraktılar. Beni bırakacakları gün saat 5’te her şeyimi geri verdiler. 8 Ağustos günü beni sabah 9’da bıraktılar. Giderken yarım saat süren yolu 4 saat dolaştırıp bıraktılar. Ankara Yenimahalle’de bıraktılar.
SORU VE CEVAPLAR
Dr. Johann van der Westhuizen: Gülen Hareketi’ne üye olduğunuzu söylediniz. Üyelik kartınız mı var, aidat mı ödediniz, Gülen Hareketi terörist bir örgüt müdür? Nedir üyelik sizce?
Cevap: Hizmet hareketi bir iyilik hareketidir. İyilik hissimi bu harekette tatmin ettim. Bu insanlara iyilik de olabilir, çevreye, hayvanlara karşı da olabilir.
Dr. Johann van der Westhuizen: Şu an burada İsviçre mahkemesinde yemin ettiğinizi farz edilse, tanıklığınız sınanmak istese ifadelerinizde değişiklik yapmak istense daha az ciddiyetini yumuşatacağınız şeyler olsa neler olurdu?
Cevap: Her türlü söylediklerim aynen doğrudur, eksik bile söyledim. Çok daha fazlasını anlatabilirim
Prof. Em. Dr. Giorgio Malinverni: Eşinizi çocuklarınızı getireceklerini söylediğinizi belirttiniz. Geldiler mi? Sizi niye serbest bıraktılar?
Cevap: Eşimi ve çocuklarımı beni psikolojik olarak rahatsız etmek için getireceklerini söylediler. Eşime ve çocuklarıma sürekli küfürler ediyorlardı. Arkadaşlarımın ve eşimin dışarda benim bulunmam için çalıştığını anlıyordum buradan. Eşimi gece karakola çağırıp korkutuyorlardı zaten. Beni niye bıraktıklarını söylemediler. Benden faydalanamayacaklarını anladılar. Eşimin dışardaki faaliyetlerinden bunlar rahatsız oldular.
Cenevre’deki yargılamada bir ilk yaşandı. MİT tarafından kaçırılıp 3 ay işkence gören Mustafa Özben, Turkey Tribunal’de yaşadıklarını anlatarak uluslararası platforma taşıdı.#turkeytribunal2021 #abductions pic.twitter.com/a5cZ5AzBnD
— BOLD (@BOLDmedya) September 21, 2021
Kaçırılıp 92 gün işkence çeken avukat Mustafa Özben ilk kez anlatıyor: ”Yemiş zeytinin birini alçak!”#abduction #turkeytribunal2021 pic.twitter.com/SwjnfNcJrD
— Necdet Çelik (@necdet_celik) September 21, 2021
Hakimler ve Özgeçmişleri
Turkey Tribunal’e katılan ve bunun karşılığında herhangi bir ücret talep etmeyerek gönüllü olarak yargılamaları gerçekleştiren hakimlerin özgeçmişleri ve Hukuk kariyerleri ise şöyle:
Başkan Prof. Em. Dr. Françoise Barones Tulkens:
1976-98: Université de Louvain la Neuve’de profesör
1998-2012: Strazburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi?nde yargıç ve daha sonra başkan yardımcısı
2012-2016: BM Kosova İnsan Hakları Danışma Paneli Üyesi
2013-2018: AB Temel Haklar Ajansı Bilim Kurulu Üyesi
2016-2017: “Monsanto Tribunal Mahkemesi » başkanı
Dr. Johann van der Westhuizen
1976-1998: Pretoria Üniversitesi’nde İnsan Hakları Merkezi profesörü ve kurucu direktörü
1999-2004: Güney Afrika Yüksek Mahkemesi Transvaal Şubesinde Yargıç
2004-2016: Güney Afrika Anayasa Mahkemesi eski Hakimi
Angelita Baeyens
Halihazırda Robert F. Kennedy İnsan Hakları Uluslararası Savunuculuk ve Dava Takibi Başkan Yardımcısı
2012’den beri Georgetown Üniversitesi Hukuk Merkezi’nde Yardımcı Hukuk Profesörü
2012-2014: BM Siyasi İşler Bakanlığı Siyasi İşler Sorumlusu
2006-2012: Inter-American İnsan Hakları Komisyonu’nda hukuk görevlisi
Prof. Em. Dr. Giorgio Malinverni
Halen Avrupa Konseyi İdare Mahkemesi Başkan Yardımcısı
1965: Cenevre’deki Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü’nde Doktora
2011: Zürih Üniversitesi tarafından fahri doktor unvanı verildi
1974-1980: Cenevre Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Profesör
1990-2006: Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu (Venedik Komisyonu)
2007-2011: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Hakimi (Strazburg)
Prof. Dr. Ledi Bianku
Halen Strazburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Enstitüsü’nde Doçent
2008-2019: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Hakimi
2006-2008: Venedik Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu Üyesi
Sabikan, Arnavutluk Sulh Hakimi Yüksek Okulu ve Tiran Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde (Arnavutluk) insan hakları, AB hukuku ve uluslararası kamu hukuku dersleri verdi.
Dr. John Pace
Uluslararası arabuluculuk ve uluslararası anlaşma prosedürleri ile ilgilenen uluslararası insan hakları hukuku uzmanı
2000-2002: New South Wales Üniversitesi Avustralya İnsan Hakları Merkezi Direktörü, şu anda Diplomasi Eğitim Programı Direktörü
2004-2006: BM Irak Yardım Misyonu İnsan Hakları Ofisi Şefi
1978-1991 ve 1993-1994: Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Sekreteri
1978-1988 Çeşitli ülkelerdeki soruşturma görevlerini içeren Özel Prosedürler Başkanı
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***