Taliban, el Kaide ve IŞİD… Hepsi de aşırı radikal Sünni cihatçı gruplar olsalar da aralarında ciddi anlayış farklılıkları bulunuyor.
Kendini “İslam Devleti” olarak lanse eden IŞİD, 11 Eylül saldırılarının sorumlusu el Kaide ve şimdilerde Afganistan’ın tamamına yakınını yeniden ele geçiren Taliban, Batı kültürünün İslam’a zarar verdiğini öne sürerek Müslümanları bu tehditten kurtarmaya çalıştıklarını dile getiriyor ve şeriata dayalı yönetim vadinde bulunduklarını iddia ediyor.
Söz konusu gruplar, ideolojik olarak benzerlik gösterseler de pratikteki uygulamalarda ve detaylarda ciddi görüş ayrılıklarına sahipler. Bu ayrılıklar zaman zaman kendi aralarında kanlı çatışmalara kadar varıyor.
Sivilleri de hedef alan intihar eylemleriyle adını sıkça duyuran IŞİD, bu örgütler arasında medyada adı en fazla yer alan grup konumunda. Ancak el Kaide ve Taliban’ın mazisi çok daha eskiye dayanıyor.
Peki küresel çapta tanınan bu üç önemli örgüt arasındaki farklar neler?
El Kaide
Arapça’da “Kuruluş, temel” anlamına gelen el Kaide, Sünni İslam’ın aşırı uç noktasında yer alan Vahhabi kökenli bir örgüt. Grup, Sovyet ordularının 1989 yılında Afganistan’dan çekilmesinden kısa bir süre önce 1988’de Suudi Arabistanlı Usame bin Ladin ve Mısırlı Muhammed Atıf tarafından Pakistan’da kuruldu.
Kökeni 18’nci yüzyıla dayanan, dini ve siyasi bir hareket olarak Muhammed bin Abdulvahhab tarafından kurulan Selefiliğe dayanan Vahhabilik, Kuran ayetlerinin herhangi bir şekilde yorumlanmasına şiddetle karşı çıkıyor.
Sovyetler Birliği’nin Afganistan’daki işgaline karşı direnişe katılan ve kendisi ile birlikte Arap ülkelerinden genç savaşçıları da Pakistan’da organize edip ardından Afganistan’a getiren bin Ladin, Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın (CIA) destek verdiği diğer Afgan silahlı gruplarla yakın ilişki kurdu. Eski ‘yol arkadaşı’ Abdullah Azzam ile arasının açılması, Kaide’nin kurulmasında önemli rol oynadı. Abdullah Azzam, Pakistan’ın Peşaver kentinde 1989 yılında bir cuma günü, Cuma Namazı’na gittiği sırada aracına yerleştirilen bombanın infilak ettirilmesi sonucu iki oğluyla birlikte öldü. Azzam’a bağlı birlikler büyük ölçüde Kaide’ye katıldı.
Kaide, kendi İslam anlayışını yaymanın tek yolunun cihattan geçtiğine inanıyor. Ağırlıklı olarak ‘savunma amaçlı cihad’ı benimsiyor. Yani İslam’a muhalif olarak görülen kimselerle savaşmak her Müslüman’ın görevi. El Kaide, Batı kültürünün İslam’a tehdit olduğunu belirtiyor ve asıl amacının şeriata dayalı bir İslam devleti kurmak olduğunu iddia ediyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, NATO ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşların yanı sıra birçok ülke tarafından terör örgütü olarak kabul ediliyor. Uzmanlara göre el Kaide, geçen zaman içerisinde özellikle de Ladin’in öldürülmesi sonrası birbiriyle çok az bağlantısı olan çeşitli bölgesel hareketlere bölündü.
Suudi Kraliyet ailesine yakınlığıyla bilinen varlıklı bir ailenin oğlu olan Usame bin Ladin, grubun finansını sağladı. Örgüte binlerce savaşçı katıldı. Silah eğitimini ilk dönemlerde Pakistan’ın Kabileler Bölgesi olarak bilinen Afganistan sınırına yakın noktalarda yürüttü. Ardından bu güçlerini Afganistan’a taşıdı. Silahlı eğitim de verilen cihadi medreselerden mezun talebeleri saflarına kattı. Aralarında farklı ülkelerden gelen eğitimli mühendis, doktor, teknikçi, eski asker ve bomba uzmanları bulunuyor. Diğer bölgesel silahlı cihatçı grupların aksine küresel cihadı savunuyor ve ABD başta olmak üzere Batı’ya karşı topyekun savaşı öneriyor.
Taliban
Sünni İslam’ın Hanefi mezhebini kendine ‘rehber’ edinen aşırı radikal görüşlü Taliban, el Kaide’den farklı olarak Afganistanlı ve Pakistanlı Peştun savaşçılardan oluşuyor. Grup, 1994’te Afganistan’da kuruldu. 1996’dan 2001’e kadar geçen 5 yıl boyunca ülkeyi yönetti. Etki alanını Afganistan’la sınırlı tuttu. Arapça’da öğrenciler anlamına gelen Taliban, başlangıçta Pakistan ve Afganistan’ın Peştun bölgelerinde şeriat sistemiyle barış ve güvenliği yeniden tesis etme vaadiyle yola çıktı. Kısa süre içinde Afganistan’ın büyük kısmını ele geçiren örgüt, son derece katı yasalar uyguladı. Kendini her ne kadar merkezde gösterse de Taliban yöneticilerinin Peştunca konuşması, örgütün bir noktadan sonra dinin yanı sıra Peştun milliyetçiliği yaptığı eleştirilerini beraberinde getirdi. Şii azınlığa soğuk bakan örgüt, Hanefi mezhebine göre hareket ettiğini bildirdi. Ancak uygulamaları bazı noktalarda radikal Selefi çizgiye kaydığı gerekçesiyle şiddetle eleştiriliyor. Özellikle intihar saldırılarını bir savaş aracı olarak görmesi, uyuşturucu ekimini kendi kontrol alanlarında serbest bırakması, kadınların çalışmasını engellemesi, kız çocuklarının eğitim hakkını ellerinden alması, müziği yasaklaması eleştirildiği konulardan bazıları. Örgüt, ABD’nin Afganistan’dan ayrılması sürecinde Afganistan’ın 34 vilayetinden 33’ünde kontrolü ele geçirdi. Adı Mısır merkezli Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan-ı Müslimin) ile anılsa da uygulamaları, İhvan tarafından sıklıkla eleştirildi. Cihatçı grup, siyasal İslam felsefesine sahip. Afganistan’ı ‘İslam Emirliği’ ismiyle yönetmek istiyor ve liderini de Müslümanların emiri olarak kabul ettiği için “Emirel Müminin” sıfatıyla anıyor. Kadınlara yönetimde kesinlikle söz hakkı tanımıyor. Lider kadrosunda hiç kadın yönetici bulunmuyor.
TTP / Pakistan Talibanı
Etki alanını Afganistan’la sınırlı tutan Taliban ile aynı isimde Pakistan’da da bir örgüt bulunuyor. Tahrik-i Tuleba’-i Pakistan (TTP), Pakistan’da faaliyet gösteriyor. Pakistan’daki Peştun kökenli nüfusa hitap ediyor. İslami yönetim sistemine sahip Pakistan’da şeriatın yeterli seviyede uygulanmadığını öne sürüyor ve İslamabad’a karşı savaşıyor. Afganistan Taliban’ı ile Pakistan Taliban’ı her ne kadar ‘kardeş’ ve müttefik gruplar olsalar da kendi aralarında rekabet söz konusu. Uzmanlar, uzun vadede bu rekabetin sert çatışmalara gebe olduğu değerlendirmesinde bulunuyor.
IŞİD
Kökeni Selefi Tevhit ve Cihat Cemaati’ne dayanan ve İslam Devleti adıyla tanınan örgüt, Pakistan’da silahlı eğitim alıp Afganistan’da Sovyetler’e karşı savaşan Ürdün vatandaşı Ebu Musab el Zerkavi tarafından kuruldu. Önce el Kaide’ye biat etti daha sonra bağını tamamen kesti. El Kaide ile IŞİD’in arası aylar süren gerginliğin ardından bozuldu. İki örgüt uzun süren çatışmalar yaşadı. Irak Şam İslam Devleti adıyla 2012’de Ebubekir el Bağdadi liderliğinde yeniden sahneye çıktı. İsmi ile müsemma bir şekilde Irak ve Suriye’de etkinlik gösteren ve ele geçirdiği bölgelerde 2014’te hilafet devleti kurduğunu öne süren grup, güvenlik güçleri başta olmak üzere devlet görevlileri, siviller ve Müslüman olmayan azınlıkları hedef aldı. Selefi akımdan gelen aşırı radikal, silahlı grup, gayrı Müslimlerin erkeklerini infaz ederken kadınlarını ‘ganimet’ olarak görüp seks köleliğine zorladı. Bu kişileri din değiştirmeye zorladı. Örgüt kuruluş felsefesini halifeliğin ilanının yanı sıra Selefilik, Vahhabilik ümmetçilik ve Müslüman karşıtlığına karşı cihat misyonu şeklinde tanımlıyor.
IŞİD-Horasan
Son dönemlerde adından söz ettirmeye başlayan örgüt, kendini IŞİD’in Horasan bölgesi olarak bilinen yerlerdeki temsilcisi olarak görüyor. Bu nedenle İran’ın kuzeydoğusundan başlayarak Afganistan ve Orta Asya ülkelerinden Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ı kapsayan bölgeleri hedef seçtiği için IŞİD-Horasan adını kullanıyor. Amacını, Orta Doğu’da ilan edilen ‘hilafetin’ Horasan’da da hakim kılınması olarak tanımlıyor. Taliban’ın uygulamalarını yumuşak bulan ve ABD ile barış masasına oturduğu için ‘mürted’ (dinden dönen) olmakla suçlayan daha radikal, daha sertlik yanlısı çok sayıda eski Taliban üyesi, IŞİD-H’ye geçti. Ancak biat ettikleri ‘halife’ Selefi olsa da IŞİD-H üyeleri, Diyubend akımından kopamıyor. Taliban’a karşı savaşan ve bin 500 ile 2 bin 200 arasında değişen sayıda savaşçıya sahip örgüt, Afganistan’ın Pakistan sınırına yakın Kunar ve Nangarhar vilayetlerini kendine üs edindi. Şiilerin İslam dinine mensup olmadıklarını iddia eden IŞİD-H sıklıkla bu azınlığa mensup kişilere yönelik intihar saldırıları gerçekleştiriyor. Son olarak Kabil Havaalanı’nda 200’e yakın kişinin yaşamını yitirdiği saldırıyı da yine IŞİD-H üstlendi. Taliban’ın ele geçirdiği şehirlerde öncelikli olarak cezaevlerindeki mahkumları serbest bırakmasıyla tutuklu olan çok sayıda IŞİD-H üyesinin de serbest kaldığı ve yeniden örgüte katıldığı sanılıyor.
2015 yılında kurulan IŞİD-H Afganistan, Pakistan ve Orta Asya’da hilafetin hakim olması için mücadele ettiğini belirtiyor.
Örgütler arası ilişki
Taliban’ın liderlik sorunu yaşadığı dönemlerde bu örgütten ayrılan bazı komutanlar güçleriyle birlikte IŞİD’e katıldı ve Halife olarak görülen Bağdadi’ye biat etti. IŞİD, medyada daha sık yer alıp daha popüler olsa da Taliban’ın çok daha fazla üyesi bulunuyor.
Silahlı gruplar aşırılık yanlısı Sünni İslam’ın bir parçası olmasına rağmen Taliban, temelde Hanefi hukuk sistemine sahip Diyubend ekolünü benimsiyor. El Kaide ile IŞİD ise Vahhabi-Selefi akımının öğretilerini rehber alıyor.
Taliban ve el Kaide, ağırlıklı olarak gerilla savaşı verirken bu gruplarla geleneksel savaş teknikleri kullanarak mücadele etmek son derece zor.
IŞİD ise sıklıkla modern orduların kullandığı taktiklerden istifade ediyor.
Arapça Daeş şeklinde telaffuz edilen IŞİD, yumuşak güç olarak kabul edilen sosyal medyanın gücünden de daha önce hiçbir terör örgütünün yapamadığı derecede yararlanıyor.
YouTube, Twitter, Facebook ve WhatsApp’ı kullanarak, genç yaştaki kişileri Batı kültürüne karşı mücadelelerinde kendilerine katılmaya davet ederek kendi propagandasını yayabiliyor.
Dünya çapında çok sayıda aktif silahlı örgüt olduğu biliniyor.
İstihbarat raporlarına göre küresel çapta adından söz ettiren 67 örgüt mevcut.
Radikal İslamcı örgütlerin birçoğu, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgalinin ardından ortaya çıktı.
Taliban, 2001 saldırılarının ardından el Kaide lideri Usame bin Ladin’i ABD’ye teslim etmediği için iktidardan uzaklaştırıldı.
El Kaide de kendisine ev sahipliği yapan Taliban’ın ABD’ye karşı savaşında bu örgüte yardımcı oldu.
Taliban bünyesinde faaliyet gösteren ancak çok daha keskin duruşa sahip Hakkani örgütü, el Kaide ile yakın ilişki içerisinde.
Uzmanlara göre Taliban’ın Afganistan’da kazanım elde etmesiyle el Kaide yeniden toparlanma sürecine girdi.
ABD ile anlaşması gereği Taliban, ülke topraklarını el Kaide gibi başka örgütlere kullandırmama sözü verdi ancak sosyal medyada yayınlanan videolarda, el Kaide’nin üst düzey birçok yöneticisinin yeniden Afganistan’a döndüğü görüldü.
Analistler, Taliban’ın Afganistan’da hakimiyeti ele geçirmesinin dünya çapında ABD ve Batı karşıtlığı ideolojisiyle ülke yönetimlerine karşı savaşan diğer silahlı grupları da cesaretlendireceği değerlendirmesinde bulunuyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***